İnsan HaklarıHukuku, Siyaseti ve Felsefesi
Bütün insanlar hakları ve onurları bakımından eşit ve özgür doğarlar. (EİHB)
İnsanların insanca ve insanlık onuruna yakışır bir hayat sürebilmesi, büyük oranda tüm insanlığın tecrübesinin bir ürünü olan İnsan Haklarının herkes ve toplumsal her aktör tarafından tanınması, benimsenmesi ve saygı gösterilmesine bağlıdır. Zira, felsefe ve siyaset biliminin yüzyıllardır cevabını aradığı toplumsal barışın, huzurun ve özgürlüğün temelinde bu evrensel ahlaki ve hukuki ilkeler vardır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (EİHB)'nin diliyle, “İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin fıtraten sahip olduğu insanlık onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımak dünyada barışın, adaletin ve özgürlüğün temelidir”.
Özgürlük ve eşitlik emek ister, çaba ister ve en önemlisi samimiyet ve ahlak ister. İnsan hakları düşüncesi, adaletin hâkim olduğu, insan hakları ihlallerinin olmadığı ideal bir dünya tasavvur eder. İnsanlık bunu ne kadar başarabilirse o kadar insan kalma ve insan olma onurunu yakalayabilir.
Peki, insan haklarının kaynağı nedir ve meşruiyeti nereden gelir?
Dinler ve medeniyetlerin bu evrensel ilkelerin oluşumunda rolleri nelerdir?
İnsan hakları modern bir olgu mu, yoksa insanlık serüveniyle özdeş mi?
İnsan hakları Batı'nın bir değeri mi? Yoksa tüm dünyanın ortak mirası mı?
İnsan hakları mutlak doğrular mı? Yoksa araştırılması ve geliştirilmesi gereken olgular mı?
İnsan Haklarını korumada bireyler ve devletlerin, şirketler ve toplumların sorumluluğu nedir?
İnsan hakları koruma mekanizmaları nelerdir?
Uluslararası politikada insan hakları nasıl bir işlev görmektedir?
Demokrasi, kalkınma, küreselleşme ve eğitimin insan haklarıyla ilişkisi nedir?
Ve teknoloji insan haklarını nasıl etkilemektedir?
Elinizde bulunan İnsan hakları çalışması, bütün bu sorular ve merak edilen diğer pek çok suallere cevap arama gayretinin bir ürünüdür.
- Açıklama
Bütün insanlar hakları ve onurları bakımından eşit ve özgür doğarlar. (EİHB)
İnsanların insanca ve insanlık onuruna yakışır bir hayat sürebilmesi, büyük oranda tüm insanlığın tecrübesinin bir ürünü olan İnsan Haklarının herkes ve toplumsal her aktör tarafından tanınması, benimsenmesi ve saygı gösterilmesine bağlıdır. Zira, felsefe ve siyaset biliminin yüzyıllardır cevabını aradığı toplumsal barışın, huzurun ve özgürlüğün temelinde bu evrensel ahlaki ve hukuki ilkeler vardır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi (EİHB)'nin diliyle, “İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin fıtraten sahip olduğu insanlık onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımak dünyada barışın, adaletin ve özgürlüğün temelidir”.
Özgürlük ve eşitlik emek ister, çaba ister ve en önemlisi samimiyet ve ahlak ister. İnsan hakları düşüncesi, adaletin hâkim olduğu, insan hakları ihlallerinin olmadığı ideal bir dünya tasavvur eder. İnsanlık bunu ne kadar başarabilirse o kadar insan kalma ve insan olma onurunu yakalayabilir.
Peki, insan haklarının kaynağı nedir ve meşruiyeti nereden gelir?
Dinler ve medeniyetlerin bu evrensel ilkelerin oluşumunda rolleri nelerdir?
İnsan hakları modern bir olgu mu, yoksa insanlık serüveniyle özdeş mi?
İnsan hakları Batı'nın bir değeri mi? Yoksa tüm dünyanın ortak mirası mı?
İnsan hakları mutlak doğrular mı? Yoksa araştırılması ve geliştirilmesi gereken olgular mı?
İnsan Haklarını korumada bireyler ve devletlerin, şirketler ve toplumların sorumluluğu nedir?
İnsan hakları koruma mekanizmaları nelerdir?
Uluslararası politikada insan hakları nasıl bir işlev görmektedir?
Demokrasi, kalkınma, küreselleşme ve eğitimin insan haklarıyla ilişkisi nedir?
Ve teknoloji insan haklarını nasıl etkilemektedir?
Elinizde bulunan İnsan hakları çalışması, bütün bu sorular ve merak edilen diğer pek çok suallere cevap arama gayretinin bir ürünüdür.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.