İş Güvencesi Hukuku ve İşe İade Davaları (Ciltli)
Avrupa Birliği'ne uyum süreci içerisinde pek çok yasa çıkarılmıştır. Kitabın konusu olan iş güvencesi hukuku ve işe iade davaları da bu sürecin bir parçası niteliğindedir. İş güvencesi kurumu 4857 sayılı yasanın; 18, 19, 20 ve 21. Maddelerinde başlıklar halinde düzenlenmekle birlikte yasanın diğer maddelerine de dolaylı da olsa iş güvencesi ile bağlantılı hükümler yer almıştır. İş güvencesi ve işe iade hükümleri sadece yeni 4857 sayılı yasada düzenlenen hükümlerden ibaret değildir. Diğer bazı yasalarda da düzenlemeler bulunmakta olup, kitapta bu düzenlemelere de yer verilmiştir. 4857 sayılı yasa öncesinde işyeri sendika temsilcisinin teminatı hariç iş güvencesi ile ilgili kapsamlı bir düzenleme mevzuatta yer almamakta idi. 4857 sayılı yasa, belli şartlar altında işçilerin büyük çoğunluğunu koruma kapsamı içine almıştır.
Kitabımızın bu baskısında 18. Maddenin ilk fıkrasına eklenen ek cümle ile (Ek cümle: 6552 - 10. 09. 2014 / m. 2) yer altı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartının aranmayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Ülkemizi, milletimizi derinden üzen maden kazaları ve çok ağır şartlarda çalışan maden işçilerin durumu dikkate alındığında bu düzenleme çok yerinde bir düzenleme olarak hukuk yaşamımızın içine girmiştir.
İş güvencesi kurumu ile haklı fesihten ayrı olarak ve haklı fesih derecesinde olmamakla birlikte geçerli neden olmadan işçinin iş sözleşmesine son verilememesi düzenlemesi getirilmiştir. İş güvencesi kurumu ile işverenin fesih hakkı sınırlanmıştır. Ancak bu sınırlama 30 işçi sınırı ile sınırlandığından en az 30 işçi çalıştırmayan işverene karşı işe iade davasının açılamayacak olması eleştirilere yol açmış ve ülke gerçeği dikkate alındığında işyerlerinin çoğunda 30 işçi çalışamaması nedeni ile iş güvencesi kurumundan işçinin mahrum olacağı ve bunun da haksızlık olduğu ileri sürülmüştür. Ancak belirtelim ki iş güvencesi kurumunun uygulanamadığı 30 işçiden az işçinin çalıştırıldığı işverene karşı eğer şartları varsa kötü niyetli feshe karşı kötüniyet tazminatının talep edilebilecek olması bu adaletsizliği bir ölçüde gidermektedir düşüncesindeyiz.
İşe iade davaları seri yargılama usulüne tabi iken bundan böyle basit yargılama usulüne tabi olacaktır. Zira, yeni 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Basit Yargılama Usulüne Tabi Dava ve İşler başlıklı 316/d md. si ve yine Diğer Kanunlardaki Yargılama Usulü İle İlgili Hükümler başlığını taşıyan 447. md. si uyarınca işe iade davaları artık 1 Ekim 2011 tarihinden itibaren basit yargılama usulüne tabi olacaktır. Yeni yasanın getirdiği hızlı yargılamayı sağlayıcı hükümler ile işe iade davalarının daha hızlı bir yargılama süreci ile biteceği arzumuzdur.
İş hukuku, işçi ve işveren kavramlarının temel oluşturduğu bir hukuk dalı olmakla bir tarafta korunmaya ihtiyacı olan işçiler diğer tarafta ise yaşaması ve daha büyültmesi gereken işveren yer almaktadır. İş hukukunun kamusal boyutu gereğince işçi işveren dengesinin korunması sosyal çatışmaları da engellemiş olacaktır. İşveren olmadan işçi, işçi olmadan işverenin olamayacağını düşünerek, kitabımızın tüm işçi - işveren kesimine ve tüm hukukçulara faydalı olmasını diliyoruz.
- Açıklama
Avrupa Birliği'ne uyum süreci içerisinde pek çok yasa çıkarılmıştır. Kitabın konusu olan iş güvencesi hukuku ve işe iade davaları da bu sürecin bir parçası niteliğindedir. İş güvencesi kurumu 4857 sayılı yasanın; 18, 19, 20 ve 21. Maddelerinde başlıklar halinde düzenlenmekle birlikte yasanın diğer maddelerine de dolaylı da olsa iş güvencesi ile bağlantılı hükümler yer almıştır. İş güvencesi ve işe iade hükümleri sadece yeni 4857 sayılı yasada düzenlenen hükümlerden ibaret değildir. Diğer bazı yasalarda da düzenlemeler bulunmakta olup, kitapta bu düzenlemelere de yer verilmiştir. 4857 sayılı yasa öncesinde işyeri sendika temsilcisinin teminatı hariç iş güvencesi ile ilgili kapsamlı bir düzenleme mevzuatta yer almamakta idi. 4857 sayılı yasa, belli şartlar altında işçilerin büyük çoğunluğunu koruma kapsamı içine almıştır.
Kitabımızın bu baskısında 18. Maddenin ilk fıkrasına eklenen ek cümle ile (Ek cümle: 6552 - 10. 09. 2014 / m. 2) yer altı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartının aranmayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Ülkemizi, milletimizi derinden üzen maden kazaları ve çok ağır şartlarda çalışan maden işçilerin durumu dikkate alındığında bu düzenleme çok yerinde bir düzenleme olarak hukuk yaşamımızın içine girmiştir.
İş güvencesi kurumu ile haklı fesihten ayrı olarak ve haklı fesih derecesinde olmamakla birlikte geçerli neden olmadan işçinin iş sözleşmesine son verilememesi düzenlemesi getirilmiştir. İş güvencesi kurumu ile işverenin fesih hakkı sınırlanmıştır. Ancak bu sınırlama 30 işçi sınırı ile sınırlandığından en az 30 işçi çalıştırmayan işverene karşı işe iade davasının açılamayacak olması eleştirilere yol açmış ve ülke gerçeği dikkate alındığında işyerlerinin çoğunda 30 işçi çalışamaması nedeni ile iş güvencesi kurumundan işçinin mahrum olacağı ve bunun da haksızlık olduğu ileri sürülmüştür. Ancak belirtelim ki iş güvencesi kurumunun uygulanamadığı 30 işçiden az işçinin çalıştırıldığı işverene karşı eğer şartları varsa kötü niyetli feshe karşı kötüniyet tazminatının talep edilebilecek olması bu adaletsizliği bir ölçüde gidermektedir düşüncesindeyiz.
İşe iade davaları seri yargılama usulüne tabi iken bundan böyle basit yargılama usulüne tabi olacaktır. Zira, yeni 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Basit Yargılama Usulüne Tabi Dava ve İşler başlıklı 316/d md. si ve yine Diğer Kanunlardaki Yargılama Usulü İle İlgili Hükümler başlığını taşıyan 447. md. si uyarınca işe iade davaları artık 1 Ekim 2011 tarihinden itibaren basit yargılama usulüne tabi olacaktır. Yeni yasanın getirdiği hızlı yargılamayı sağlayıcı hükümler ile işe iade davalarının daha hızlı bir yargılama süreci ile biteceği arzumuzdur.
İş hukuku, işçi ve işveren kavramlarının temel oluşturduğu bir hukuk dalı olmakla bir tarafta korunmaya ihtiyacı olan işçiler diğer tarafta ise yaşaması ve daha büyültmesi gereken işveren yer almaktadır. İş hukukunun kamusal boyutu gereğince işçi işveren dengesinin korunması sosyal çatışmaları da engellemiş olacaktır. İşveren olmadan işçi, işçi olmadan işverenin olamayacağını düşünerek, kitabımızın tüm işçi - işveren kesimine ve tüm hukukçulara faydalı olmasını diliyoruz.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.