“Kahvenin dünyası değişiyor. On sekizinci yüzyılın sonundan beri küresel kahve ticaretindeki baskın temayül çekirdeklerin Güneyden Kuzeye hareketi olmuştu. Çekirdekler kölelik ve sömürgeciliğin uzun, şiddet dolu tarihinin derinliklerinden çıkarak daha yoksul Güneyli ülkelerde (çoğunlukla da eski sömürgelerde) yetiştirilmekte, oradan nakledilmekte ve zengin Kuzeyli ülkelerde (çoğunlukla o günkü ve eski emperyalist güçler) tüketilmekteydi. Kahve çekirdeği üretimi, tropik bölgelerde yetiştirilmek zorunda olan kahve çekirdeklerinin iklimsel gereksinimlerinden dolayı Güneydeki ağırlığını korumuştur. Ancak oyunun taraflarından bazıları değişmiştir. Örneğin Vietnam sadece birkaç on yılda adı sanı duyulmamış bir kahve ihracatçısı olmaktan çıkıp dünyanın en büyüklerinden biri haline gelmiştir. Bugün Vietnam'ın kahve ihracatı hacimce -her ikisi de kahve dünyasının geleneksel liderleri olan- Brezilya'nın ardından ve Kolombiya'nın önünde ikinci sırayı işgal etmektedir.
Temel değişimler “Güneyin yükselişi”nin ve Güney-Güney eksenli ticaretin ithalatlarında istikrarlı bir yükselişi ateşlediği Batı dışı ülkelerde, özellikle de üst-orta gelir düzeyindekilerde tüketim alanında da eşit derecede göze çarpar durumda. Hesaplamalar gelişmekte olan ülkelerdeki kahve tüketiminin 2020'de küresel tüketimin yüzde 50'sini teşkil edeceğini öngörüyor. Türkiye değişmekte olan bu tüketim kalıplarında kilit bir oyuncu haline gelmiştir. Türkiye 2013'te tüm dünyadaki kahve çekirdeği ithalatçıları arasında 30'uncu sıradaydı. Bu durum Türkiye'yi küçük bir Batı dışı ülke grubunun arkasına (Güney Kore, Cezayir, Malezya, Suudi Arabistan, Çin ve Mısır) ve bir sürü varlıklı ülkenin (Norveç, Slovakya, İsrail ve Macaristan dahil) üstüne konumlandırıyor. Ancak belki de en göze çarpan değişim büyüme oranlarında meydana gelmiştir. 1990 ile 2013 arasında Türkiye'nin kahve ithalatı 140.000 adet 60 kiloluk torbadan 842.000 adet 60 kiloluk torbaya yükseldi -yüzde 500'lük bir artış. Bu oran, köklü pek çok kahve piyasasındaki büyümenin kat be kat üzerindedir; kahve ithalatı aynı dönemde Almanya'da yüzde 55, Birleşik Devletler'de yüzde 29 artmış, Danimarka ve İsveç'te ise neredeyse hiç değişmemiştir.3 Güncel büyüme oranlarına bakılırsa Türkiye gelecek 5-10 yıl içerisinde birçok geleneksel kahve ithalatçısı ülkeyi sollayıp başat bir tüketici ülke konumuna yükselecek.
Elbette Türkiye'de Ortadoğu ve Kuzey Afrika boyunca kahvenin tarihi zaten uzun. Tahmin edilebileceği üzere Batı'da bu tarihe hakkettiği ağırlık verilmemiştir. Nitekim meşhur kahve tarihçisi Steven Topik kahvenin küresel olarak alınıp satılan bir meta haline gelmesinin Batı'nın sömürgeci olarak yayılması sonucu değil, Hindistanlı ve Arap tüccarların hâkim olduğu üç yüz yıllık uluslararası bir kahve ticaretinden doğduğunu gözlemlemiştir. Bu tüccarlar kahve çekirdeklerini Etiyopya ve Yemen'den Orta Asya ve Kuzey Afrika'da satmak için getirmişlerdi. Avrupalıların, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Batı'da kahve tüketimini sürekli olarak arttırmaya yol açacak şekilde tedrici olarak küresel kahve ticaretinde söz sahibi olmaya başlamaları için on sekizinci yüzyılın sonunu beklemek gerekecekti. Yine de on beşinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla dek kahve üretiminde başı Avrupalılar değil Yemenliler çekmekteydi, Türkiye'deki “Kahve Yemen'den Gelir” türküsü de işte kaynağını buradan alır.”
- Açıklama
“Kahvenin dünyası değişiyor. On sekizinci yüzyılın sonundan beri küresel kahve ticaretindeki baskın temayül çekirdeklerin Güneyden Kuzeye hareketi olmuştu. Çekirdekler kölelik ve sömürgeciliğin uzun, şiddet dolu tarihinin derinliklerinden çıkarak daha yoksul Güneyli ülkelerde (çoğunlukla da eski sömürgelerde) yetiştirilmekte, oradan nakledilmekte ve zengin Kuzeyli ülkelerde (çoğunlukla o günkü ve eski emperyalist güçler) tüketilmekteydi. Kahve çekirdeği üretimi, tropik bölgelerde yetiştirilmek zorunda olan kahve çekirdeklerinin iklimsel gereksinimlerinden dolayı Güneydeki ağırlığını korumuştur. Ancak oyunun taraflarından bazıları değişmiştir. Örneğin Vietnam sadece birkaç on yılda adı sanı duyulmamış bir kahve ihracatçısı olmaktan çıkıp dünyanın en büyüklerinden biri haline gelmiştir. Bugün Vietnam'ın kahve ihracatı hacimce -her ikisi de kahve dünyasının geleneksel liderleri olan- Brezilya'nın ardından ve Kolombiya'nın önünde ikinci sırayı işgal etmektedir.
Temel değişimler “Güneyin yükselişi”nin ve Güney-Güney eksenli ticaretin ithalatlarında istikrarlı bir yükselişi ateşlediği Batı dışı ülkelerde, özellikle de üst-orta gelir düzeyindekilerde tüketim alanında da eşit derecede göze çarpar durumda. Hesaplamalar gelişmekte olan ülkelerdeki kahve tüketiminin 2020'de küresel tüketimin yüzde 50'sini teşkil edeceğini öngörüyor. Türkiye değişmekte olan bu tüketim kalıplarında kilit bir oyuncu haline gelmiştir. Türkiye 2013'te tüm dünyadaki kahve çekirdeği ithalatçıları arasında 30'uncu sıradaydı. Bu durum Türkiye'yi küçük bir Batı dışı ülke grubunun arkasına (Güney Kore, Cezayir, Malezya, Suudi Arabistan, Çin ve Mısır) ve bir sürü varlıklı ülkenin (Norveç, Slovakya, İsrail ve Macaristan dahil) üstüne konumlandırıyor. Ancak belki de en göze çarpan değişim büyüme oranlarında meydana gelmiştir. 1990 ile 2013 arasında Türkiye'nin kahve ithalatı 140.000 adet 60 kiloluk torbadan 842.000 adet 60 kiloluk torbaya yükseldi -yüzde 500'lük bir artış. Bu oran, köklü pek çok kahve piyasasındaki büyümenin kat be kat üzerindedir; kahve ithalatı aynı dönemde Almanya'da yüzde 55, Birleşik Devletler'de yüzde 29 artmış, Danimarka ve İsveç'te ise neredeyse hiç değişmemiştir.3 Güncel büyüme oranlarına bakılırsa Türkiye gelecek 5-10 yıl içerisinde birçok geleneksel kahve ithalatçısı ülkeyi sollayıp başat bir tüketici ülke konumuna yükselecek.
Elbette Türkiye'de Ortadoğu ve Kuzey Afrika boyunca kahvenin tarihi zaten uzun. Tahmin edilebileceği üzere Batı'da bu tarihe hakkettiği ağırlık verilmemiştir. Nitekim meşhur kahve tarihçisi Steven Topik kahvenin küresel olarak alınıp satılan bir meta haline gelmesinin Batı'nın sömürgeci olarak yayılması sonucu değil, Hindistanlı ve Arap tüccarların hâkim olduğu üç yüz yıllık uluslararası bir kahve ticaretinden doğduğunu gözlemlemiştir. Bu tüccarlar kahve çekirdeklerini Etiyopya ve Yemen'den Orta Asya ve Kuzey Afrika'da satmak için getirmişlerdi. Avrupalıların, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Batı'da kahve tüketimini sürekli olarak arttırmaya yol açacak şekilde tedrici olarak küresel kahve ticaretinde söz sahibi olmaya başlamaları için on sekizinci yüzyılın sonunu beklemek gerekecekti. Yine de on beşinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla dek kahve üretiminde başı Avrupalılar değil Yemenliler çekmekteydi, Türkiye'deki “Kahve Yemen'den Gelir” türküsü de işte kaynağını buradan alır.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.