%25
Kamûs-ı Türkî %15 indirimli Şemseddin Sami
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789758950195
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
1
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
4
Basım Tarihi
2009-11
Kapak Türü
Ciltli
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Osmanlıca

Kamus-ı Türki (Ciltli)

Yayınevi : Kapı Yayınları
36,11TL
27,08TL
%25
Satışta değil
9789758950195
568233
Kamus-ı Türki (Ciltli)
Kamus-ı Türki (Ciltli)
27.08

"Kamûs-ı Türkî, taşıdığı addan başlayıp, Türkiye Türkçesini, Türk dilinin tarihî ve coğrafî yayılışı içindeki umûmî yeri ile tesbit eden geniş mukaddimesine, muhteva ve tertibine kadar esere hâkim olan yeni zihniyet ile Türk lügatçiliğinde bir merhale teşkil etmiştir. Üç dilden mürekkep bir lisan sayılarak Türkçe'ye Osmanlıca denilen bir devirde, yanlış olduğunu gösterdiği bu adlandırmayı lügatinin ortaya çıkışından daha on sekiz sene önce reddeden müellif, Ahmed Vefik Paşa'nın dahi Türkçü zihniyetine, Türkçe'yi diğer şubeleri ile bir bütün telakki etmesine rağmen lügatine veremediği ""Türk"" ismini çekinmeden eserine koymuş ve dilimize mahsus bir lügate, içinde ne kadar yabancı kelime bulunursa bulunsun, başka bir isim verilemeyeceğini ifâde etmiştir. Türkçe'nin kelimelerini en geniş ölçüde ortaya koyup öne çıkarmağa çalışan müellifin dil ve lügat zihniyetini, bilhassa kendisini en fazla meşgul etmiş olan Arapça ve Farsça kelimelerin ne nisbette lügate gireceği mes'elesinde aldığı tavırda buluruz. Bu mes'elede Şemseddin Sâmî menşe' fikri yerine, onları dilde kullanılma ve yaşıyan bir unsur teşkil etme ölçüsüne göre ele alan bir görüş ile hareket ederek dilimizdeki kullanılış sahalarının genişliği ve yaygınlığı nisbetinde Türkçe'nin malı sayar. Dili içindeki aslî ve yabancı menşe'li kelimeler ile birlikte bir bütün kabûl eder. Bir lugatin, âit olduğu dilin kelime servetini tam ve gerçek bir sûrette aksettirebilmesi için, o dilin aslî kelimeleriyle birlikte, kullandığı yabancı kelimeleri de göstermesini şart görür."

  • Açıklama
    • "Kamûs-ı Türkî, taşıdığı addan başlayıp, Türkiye Türkçesini, Türk dilinin tarihî ve coğrafî yayılışı içindeki umûmî yeri ile tesbit eden geniş mukaddimesine, muhteva ve tertibine kadar esere hâkim olan yeni zihniyet ile Türk lügatçiliğinde bir merhale teşkil etmiştir. Üç dilden mürekkep bir lisan sayılarak Türkçe'ye Osmanlıca denilen bir devirde, yanlış olduğunu gösterdiği bu adlandırmayı lügatinin ortaya çıkışından daha on sekiz sene önce reddeden müellif, Ahmed Vefik Paşa'nın dahi Türkçü zihniyetine, Türkçe'yi diğer şubeleri ile bir bütün telakki etmesine rağmen lügatine veremediği ""Türk"" ismini çekinmeden eserine koymuş ve dilimize mahsus bir lügate, içinde ne kadar yabancı kelime bulunursa bulunsun, başka bir isim verilemeyeceğini ifâde etmiştir. Türkçe'nin kelimelerini en geniş ölçüde ortaya koyup öne çıkarmağa çalışan müellifin dil ve lügat zihniyetini, bilhassa kendisini en fazla meşgul etmiş olan Arapça ve Farsça kelimelerin ne nisbette lügate gireceği mes'elesinde aldığı tavırda buluruz. Bu mes'elede Şemseddin Sâmî menşe' fikri yerine, onları dilde kullanılma ve yaşıyan bir unsur teşkil etme ölçüsüne göre ele alan bir görüş ile hareket ederek dilimizdeki kullanılış sahalarının genişliği ve yaygınlığı nisbetinde Türkçe'nin malı sayar. Dili içindeki aslî ve yabancı menşe'li kelimeler ile birlikte bir bütün kabûl eder. Bir lugatin, âit olduğu dilin kelime servetini tam ve gerçek bir sûrette aksettirebilmesi için, o dilin aslî kelimeleriyle birlikte, kullandığı yabancı kelimeleri de göstermesini şart görür."

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat