Kan KuluKanlı Bir Osmanlı Hikayesi
Kale dizdarı Yusuf Bey utana sıkıla odaya girdiğinde TunaBeyi Mustafa Hasan Paşa akşam yemeği olan kuzu budundan ilklokmasını henüz ısırmıştı. Gözünü Yusuf Bey'den ayırmadan eti çiğnedi,
yuttu, önündeki maşrapadan bir yudum ayran içti ve bir elinde butdiğerinde maşrapa olduğu hâlde, babacan ama sert sesiyle sordu:“Söyle bakalım Yusuf, nedir vaziyet?”
Tuna bölgesinin namlı akıncı beylerinden biri olan YusufBey'in sıkkın olduğu başını önüne eğmesinden belliydi. Başınıkaldırmadan konuştu: “Paşam, ben bunlara laf geçiremiyorum. Tehdit
ettim; güneşe atarım dedim, kırarım, keserim dedim olmadı. Ödül veririm dedim; ne altın ne kaftan umurlarında değil. İnsanlıktançıkmışlar, yemek yemiyorlar, konuşmuyorlar. Paşam, ben bunlarla başaçıkamadım sana sığındım, ver bana 100 atlı ölüme gideyim amabunları bana verme...”
- Açıklama
Kale dizdarı Yusuf Bey utana sıkıla odaya girdiğinde TunaBeyi Mustafa Hasan Paşa akşam yemeği olan kuzu budundan ilklokmasını henüz ısırmıştı. Gözünü Yusuf Bey'den ayırmadan eti çiğnedi,
yuttu, önündeki maşrapadan bir yudum ayran içti ve bir elinde butdiğerinde maşrapa olduğu hâlde, babacan ama sert sesiyle sordu:“Söyle bakalım Yusuf, nedir vaziyet?”Tuna bölgesinin namlı akıncı beylerinden biri olan YusufBey'in sıkkın olduğu başını önüne eğmesinden belliydi. Başınıkaldırmadan konuştu: “Paşam, ben bunlara laf geçiremiyorum. Tehdit
ettim; güneşe atarım dedim, kırarım, keserim dedim olmadı. Ödül veririm dedim; ne altın ne kaftan umurlarında değil. İnsanlıktançıkmışlar, yemek yemiyorlar, konuşmuyorlar. Paşam, ben bunlarla başaçıkamadım sana sığındım, ver bana 100 atlı ölüme gideyim amabunları bana verme...”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.