Beni de bu ovaya bir taş getirdi. Kervanımıza ejderhalar saldırdığında geceydi, ben gökte yıldızları sayarak yürüyordum. Birden ejderhaların ateşiyle her taraf gündüz gibi parladı. Kaçan ateş sarısı bir tilki gördüm. Bir kayanın üzerine zıplayıp bir anlığına
ürkek mavi gözleriyle bana baktı, “kaç kurtar kendini,” der gibiydi. Sonra kayanın üzerinden görünmezliğe fırladı. Ben kaçıyorum zannederken, kayanın göğsüme doğru uçtuğunu gördüm. Beni sarıp kurtaracakmış gibi parçalara ayrıldı. Her bir parçası bedenimin bir yerine değdiğinde kendimi burada buldum. Kaya olduğu gibi karşımda duruyordu. Kendimi burada bulduğumda
her yer aydınlıktı ve ne dağlar ne de onların üstünü kapatan kar vardı. İlk şaşkınlığım gökyüzüne bakarken oldu. Otuz üç yıldız dolanıp duruyordu. Saymasam da sayısını biliyordum. Bir bakışta
otuz üç tane olduğunu bildim. Şaşkınlığım yıldızların hareket etmesi ya da gündüz vakti görünmeleri değildi. Şaşkınlığım hepsinin bana tanıdık gelmesiydi. Beni buraya fırlatan kayaya dokunduğumda, bana bağrında yer açtı. Bedenimi sırt üstü kayanın
oyuğuna dayadım; gözüm hâlâ yıldızlardayken, etrafımı çeşit
çeşit bitkiler, hayvanlar sardı. Karşımda çömelmiş bir ceylan bana gülümsüyordu. Bir yılan omuzlarımda dolaşıyordu. Bir çift
güvercin dizlerimin üzerine konup birbirlerine şarkı söylüyordu. Yanı başımızda akan bir şelale, beni yanına çağırdı. Sularında bembeyaz bir buhar yükseliyordu. Beni içine davet eden suyun
sesiydi bu. Suya dalıp gözlerimi kapattım ve bir daha açmak istemedim.
- Açıklama
Beni de bu ovaya bir taş getirdi. Kervanımıza ejderhalar saldırdığında geceydi, ben gökte yıldızları sayarak yürüyordum. Birden ejderhaların ateşiyle her taraf gündüz gibi parladı. Kaçan ateş sarısı bir tilki gördüm. Bir kayanın üzerine zıplayıp bir anlığına
ürkek mavi gözleriyle bana baktı, “kaç kurtar kendini,” der gibiydi. Sonra kayanın üzerinden görünmezliğe fırladı. Ben kaçıyorum zannederken, kayanın göğsüme doğru uçtuğunu gördüm. Beni sarıp kurtaracakmış gibi parçalara ayrıldı. Her bir parçası bedenimin bir yerine değdiğinde kendimi burada buldum. Kaya olduğu gibi karşımda duruyordu. Kendimi burada bulduğumda
her yer aydınlıktı ve ne dağlar ne de onların üstünü kapatan kar vardı. İlk şaşkınlığım gökyüzüne bakarken oldu. Otuz üç yıldız dolanıp duruyordu. Saymasam da sayısını biliyordum. Bir bakışta
otuz üç tane olduğunu bildim. Şaşkınlığım yıldızların hareket etmesi ya da gündüz vakti görünmeleri değildi. Şaşkınlığım hepsinin bana tanıdık gelmesiydi. Beni buraya fırlatan kayaya dokunduğumda, bana bağrında yer açtı. Bedenimi sırt üstü kayanın
oyuğuna dayadım; gözüm hâlâ yıldızlardayken, etrafımı çeşit
çeşit bitkiler, hayvanlar sardı. Karşımda çömelmiş bir ceylan bana gülümsüyordu. Bir yılan omuzlarımda dolaşıyordu. Bir çift
güvercin dizlerimin üzerine konup birbirlerine şarkı söylüyordu. Yanı başımızda akan bir şelale, beni yanına çağırdı. Sularında bembeyaz bir buhar yükseliyordu. Beni içine davet eden suyun
sesiydi bu. Suya dalıp gözlerimi kapattım ve bir daha açmak istemedim.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.