Din-kimlik ilişkisini, toplum ve din üzerine düşünmenin olmazsa olmazlarından biri olarak kabul eden bu çalışma, modernitenin koşulları altında hem dinin, kimliğin, hem de din ve kimlik ilişkisinin dönüştüğünü, dolayısıyla bu dönüşüme yönelik sosyolojik açıklamaların, kimlik ve din ilişkisi bağlamında analiz yapabilmek için kullanışlı bir anlatı çerçevesi sunduğu gerçeğinden hareket etmektedir. Klasik dönemin yaklaşımı çerçevesinde hazır, verili, sabit, değiştirilmez, hatta sorgulanmaz bir çerçeveye sahip olan din gibi kimlik de, günümüzde refleksif olarak harekete geçirilen görece daha az verili, değiştirilebilir, tercih edilebilir bir olgu haline gelmektedir. Kısaca artık atfedilen; “olmak”tan ziyade inşa edilen; “oluş”u içeren kavram veya süreçler olarak değer görmekle kimlik ve dinin yolları bir kez daha kesişmiştir. “Bir kez daha” diyoruz çünkü, din ve kimlik ilişkisi üzerine literatürün genel bir gözlemi, bu kesişmenin ilk olmadığını, söz gelimi her ikisinin öncelikle öne çıkan bazı bireysel ve toplumsal işlevler üzerinde ortaklaştığını ve bu ortak işlevler üzerinden kimlik oluşumu ya da gelişimi sürecinde yollarının her zaman olmasa da kesişebildiğini göstermektedir. “Tanı(n)ma”, “anlam”, “anlamlandırma” ve “aidiyet” olarak öne çıkan ortak bireysel ve toplumsal işlevler aracılığıyla yaşanan kesişme, aynı zamanda din-kimlik ilişkisinin ve bu ilişkiyi değerlendirme edimlerinin gizli ya da açık referansı olarak söz konusu ilişkinin, bu ilişkiye ve onun çeşitli boyutlarına dair bakış açılarının koordinatlarını çizer. Böylece her ne kadar kimi bakış açıları ve bazı kimlik teorileri içerisinde ıskalandığı görülüyor olsa da din, hem bir kimlik boyutu/kategorisi, hem de bireysel ve toplumsal kimlik inşa sürecinin önemli bir bileşeni olarak öne çıkar ki, elinizdeki bu derleme kitabın temel varsayımı, dinin bir kimlik kategorisi, bireysel ve toplumsal kimlik inşa sürecinin bir bileşeni olduğu yolundadır.
- Açıklama
Din-kimlik ilişkisini, toplum ve din üzerine düşünmenin olmazsa olmazlarından biri olarak kabul eden bu çalışma, modernitenin koşulları altında hem dinin, kimliğin, hem de din ve kimlik ilişkisinin dönüştüğünü, dolayısıyla bu dönüşüme yönelik sosyolojik açıklamaların, kimlik ve din ilişkisi bağlamında analiz yapabilmek için kullanışlı bir anlatı çerçevesi sunduğu gerçeğinden hareket etmektedir. Klasik dönemin yaklaşımı çerçevesinde hazır, verili, sabit, değiştirilmez, hatta sorgulanmaz bir çerçeveye sahip olan din gibi kimlik de, günümüzde refleksif olarak harekete geçirilen görece daha az verili, değiştirilebilir, tercih edilebilir bir olgu haline gelmektedir. Kısaca artık atfedilen; “olmak”tan ziyade inşa edilen; “oluş”u içeren kavram veya süreçler olarak değer görmekle kimlik ve dinin yolları bir kez daha kesişmiştir. “Bir kez daha” diyoruz çünkü, din ve kimlik ilişkisi üzerine literatürün genel bir gözlemi, bu kesişmenin ilk olmadığını, söz gelimi her ikisinin öncelikle öne çıkan bazı bireysel ve toplumsal işlevler üzerinde ortaklaştığını ve bu ortak işlevler üzerinden kimlik oluşumu ya da gelişimi sürecinde yollarının her zaman olmasa da kesişebildiğini göstermektedir. “Tanı(n)ma”, “anlam”, “anlamlandırma” ve “aidiyet” olarak öne çıkan ortak bireysel ve toplumsal işlevler aracılığıyla yaşanan kesişme, aynı zamanda din-kimlik ilişkisinin ve bu ilişkiyi değerlendirme edimlerinin gizli ya da açık referansı olarak söz konusu ilişkinin, bu ilişkiye ve onun çeşitli boyutlarına dair bakış açılarının koordinatlarını çizer. Böylece her ne kadar kimi bakış açıları ve bazı kimlik teorileri içerisinde ıskalandığı görülüyor olsa da din, hem bir kimlik boyutu/kategorisi, hem de bireysel ve toplumsal kimlik inşa sürecinin önemli bir bileşeni olarak öne çıkar ki, elinizdeki bu derleme kitabın temel varsayımı, dinin bir kimlik kategorisi, bireysel ve toplumsal kimlik inşa sürecinin bir bileşeni olduğu yolundadır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.