Kırsala Dönüş Seti-5 Kitap Takım
Kırsala Dönüş Seti
Kırsala Dönüş Seti içimizde uyanan büyük bir isteğe yanıt veriyor: Tüm şehir yaşantısından koparak bir an önce kırsala dönmek! Bu bitmek tükenmek bilmeyen dönüşüm isteğine sessiz kalınamaz. Ancak cevapları bulunması gereken sorular var. Kırsala dönüşün ardından bizi ne bekliyor? Sebze yetiştiriciliği veya hayvancılık mı yapmalı? Sebze yetiştiriciliği nasıl organik yapılabilir? Hayvancılık için neler inşa etmeliyiz? Dört kitaptan oluşan Kırsala Dönüş Seti bu isteğin ardındaki sorulara cevap arayanlar için geniş bir okuma alanı sunuyor. Ben Hartman'ın "Pratik Sebze Yetiştiriciliği Rehberi" en verimli şekilde yapılabilecekler hakkında bize muhteşem ipuçları veriyor. Bu ipuçları toprak ve tohumdan başlayarak tezgaha ve sofraya uzanıyor. Tayfun Özkaya'nın "Nasıl Bir Organik Tarım?" kitabı sebze-meyve yetiştiriciliğinde organik üzerine bize rehberlik ederken, "Başka Bir Hayvancılık Mümkün" kitabında ise hayvancılıkla uğraşmak isteyenlere sesleniyor. Melih Aşanlı'nın "Geleneksel Yapı Teknikleri" kitabı ise insanların, hayvanların ve bitkilerin yaşam alanlarını sil baştan tasarlama konusunda ilham veriyor. Kırsala dönüş isteğine yanıt arayanları geniş çaplı cevaplar taşıyan bu sette buluşmaya davet ediyoruz.
Pratik Sebze Yetiştiriciliği Rehberi
Pratik Sebze Yetiştiriciliği Rehberi, küçük-büyük toprakla uğraşan herkes için tam bir baş ucu kaynağı. Esasında bu kitabı yayınlamamız için, bizi okurlarımız yönlendirdi. Domates nasıl budanır, tohum ne zaman alınır, fide nasıl yetiştirilir ve daha pek çok soruyu yöneltip, cevapları için kaynak sorduklarında sunacak kitap gösteremiyorduk. Neyse ki sonunda, elinizdeki rehberle, ekoloji yayınlarımız içindeki büyük bir açığı kapatmış olduk. Çünkü bu rehber, sözü dolandırmadan, dallandırıp budaklandırmadan, elinizdeki tohumun, hasat zamanına kadar geçirdiği yolculuğa, usta bir bahçıvan gibi eşlik etmeniz için gereken bütün bilgileri, sade bir anlatımla madde madde diziyor. Bugün, ne güzel ki kentte, kasabada ve kırda, toprağa, tohuma ve bunların geleneksel yetiştirilme biçimine hak ettiği saygı yeniden gösterilmeye başlandı. Eli toprağa hiç değmemiş ve çok değişik mesleklerden insanlar sebze ve meyve yetiştiriyor. Şimdi elinizdeki rehberle bilgi ve deneyim kazanıp, lezzetli, verimli ve şenlikli hasat yapmaları daha da kolay olacak. Zaten mesleği çiftçilik olanlar için de bu kitap önemli bir kaynak. Sürdürülebilir, tüketici odaklı, ekim zamanı, ürün seçimi ve yönetimi gibi konularda müthiş ipuçları veriyor. Çiftçinin en büyük problemi “verimlilik” için özel öneriler sunuyor. Bu nedenle hayatını kentten kıra kaydıranlar için çok değerli yöntemleri bir bir anlatıyor. Pratik Sebze Yetiştiriciliği kitabının, kulaktan kulağa tavsiye edilerek, kısa zamanda çok sevileceğine ve tohumdan hasada kadar el altında tutulan vazgeçilmez bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Geleneksel Yapı Teknikleri
Kendi evini inşa etmek, büyülü ve çekici bir çağrı. Peki gerçekten mümkün mü? Çok yakın bir tarihe kadar, hepimiz yaşayacağımız evi kendi ellerimizle ve köy imecesi ile yapıyorduk; Çölde, kutuplarda, dağ başları, nehir kenarlarında ya da çok uzak adalarda. Bütün insanlığın coğrafyalarına özel tasarımları ve nesilden nesile aktardıkları bir bilgelikleri vardı. Taş seçimiden, ağaçların kesileceği mevsim hatta ay döngüsüne kadar, şimdi bakıldığında insanı hayrete düşüren bir teknik ve tasarımla. Üstelik bu yapılar binlerce yıla meydan okuyor. Betonun altmış yıllık ömrü, bunları sadece güldürüyor. İster kendi elleriniz ve belirli bir dayanışma ağı içinde evinizi yapmaya karar verdiniz, isterseniz bir usta ile anlaşıp işe koyuldunuz. Gözünüz kör, kulağınız sağır ve elleriniz bağlı olmasın. Artık kendi evini, seçtiği malzemeden, iç tasarıma kadar profesyonellerin insafına bırakmaya razı olmayan bir bakış açısı egemen oluyor. Bunun Türkiye'deki örnekleri azımsanmayacak kadar arttı. Hem de ortaya çıkan yapılar, parmak ısırtıyor. Malzeme ile iklim arasındaki denge, araziye oturuş, deneysel çalışmalara verilen değer ve en önemlisi insanı içinde iyi hissettiren evler, hepsi mümkün. Melih Aşanlı geleneksel sanatlar bilgilerinin üzerine, uzun yıllar çalıştığı restorasyon ve heykel tekniklerini de ekleyerek, kendisi gibi kırsala yerleşen veya yerleşmeye niyetli gönüllüler için muhteşem bir rehber kitap hazırladı. Arazi, toprak ve arazinin neresine evinizi oturtacağınızdan başlayarak, malzemeleri sınıflandırarak, temelden çatıya kadar evinizi inşa etmenizi yahut ustaları yönlendirmenizi sağlayacak kitabıyla hayranlık uyandırıyor. Melih Aşanlı belki de anlatmak istediklerinin özünü şöyle özetliyor; “Suyun, toprağın, taşın, ağacın doğasını idrak etmek, algılamak en gerekli ilkeler. Malzemelere hükmetmeye çalışmadan da, sadece uyum sağlayarak ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz aslında eski olan güncel bir önerme ile ne isterseniz yapmakta özgürsünüz.” Aslında bütün mesele de özgür olmak değil mi ?
Nasıl Bir Organik Tarım ?
Nasıl bir organik tarım istiyoruz ? Organik tarıma tamamıyla geçiş üzerine düşünürken, önümüze organik olduğu ileri sürülen, oysa düpedüz endrüstriyel olan bir tarımsal üretim şekli çıktı. Bu aşamada durup düşünmek ve tartışmak gerekiyor; nasıl bir organik tarım istiyoruz? Her birimizi yakından ilgilendiren, sağlığımızı ve geleceğimizi etkileyen tarım yöntemleri üzerine daha çok yoğunlaşmalı ve kamuoyu oluşturmalıyız. Bu düşünceden yola çıkan bir grup bilim insanı, küçük çiftçi, kooperatifçi, sendikacı ve meraklı 16 Mayıs 2011'de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde bir çalıştay düzenledi. Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı. “Katılımcı sertifikasyon”, “bilge köylü tarımı”, “topluluk destekli tarım”, “ev yapımı ilaçlar” gibi seçenekler enine boyuna konuşuldu. Elinizdeki kitap, bu tartışmaları Türkiye geneline yaymak için tasarlandı.
Başka Bir Hayvancılık Mümkün
Çevreye ve insana dost hayvancılığın yerini endüstriyel hayvancılık alıyor. Binlerce hayvanın daracık yerlere tıkıştırıldığı, kesif yemlerle beslendiği, mutsuz hayvan kalabalıkları dünyanın her yanına yayılıyor. Bu hayvanların dışkıları ve idrarları, gübre/tezek olmanın yerine heba ediliyor. Hastalıklara karşı sürekli antibiyotik veriliyor. Yem ihtiyaçları da yoğun yemlerle karşılandığı için, tarlalarda ekilen azot bağlayıcılar ekilmiyor ve meralara önem verilmiyor, yağmalanıyor. Bu sorunlar sıralamakla bitmiyor. Bütün bu olumsuzlukların insan sağlığı üzerine etkileri de bir o kadar karanlık bir tablo çiziyor. Damar tıkanıklığına bağlı kalp-damar hastalıkları ve buna bağlı inme ve kalp krizi, parkinson, alzheimer, kanser, şeker hastalığı gibi kronik hastalıklar büyük oranda beslenmeye bağlı olarak gelişiyor. Bir yandan endüstriyel hayvancılık için harcanan milyarlar, öte yandan bunun sonucu ortaya çıkan hastalıklarla mücadele etmek, kirlenen yeraltı sularını temizlemek için harcanan milyarlar, yine bizim cebimizden çıkıyor. Bu kadar para harcanmasına karşın, endüstriyel hayvancılıktan elde edilen et ve sütün kalitesi, özgür gezen ineklerin, özgür gezen tavukların etinin, sütünün ve yumurtasının kalitesinin yanına yaklaşamıyor. Tablo bu kadar berrak ve epeyce bir kişi ve uzman bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu sorulara cevap arıyor.
- Açıklama
Kırsala Dönüş Seti
Kırsala Dönüş Seti içimizde uyanan büyük bir isteğe yanıt veriyor: Tüm şehir yaşantısından koparak bir an önce kırsala dönmek! Bu bitmek tükenmek bilmeyen dönüşüm isteğine sessiz kalınamaz. Ancak cevapları bulunması gereken sorular var. Kırsala dönüşün ardından bizi ne bekliyor? Sebze yetiştiriciliği veya hayvancılık mı yapmalı? Sebze yetiştiriciliği nasıl organik yapılabilir? Hayvancılık için neler inşa etmeliyiz? Dört kitaptan oluşan Kırsala Dönüş Seti bu isteğin ardındaki sorulara cevap arayanlar için geniş bir okuma alanı sunuyor. Ben Hartman'ın "Pratik Sebze Yetiştiriciliği Rehberi" en verimli şekilde yapılabilecekler hakkında bize muhteşem ipuçları veriyor. Bu ipuçları toprak ve tohumdan başlayarak tezgaha ve sofraya uzanıyor. Tayfun Özkaya'nın "Nasıl Bir Organik Tarım?" kitabı sebze-meyve yetiştiriciliğinde organik üzerine bize rehberlik ederken, "Başka Bir Hayvancılık Mümkün" kitabında ise hayvancılıkla uğraşmak isteyenlere sesleniyor. Melih Aşanlı'nın "Geleneksel Yapı Teknikleri" kitabı ise insanların, hayvanların ve bitkilerin yaşam alanlarını sil baştan tasarlama konusunda ilham veriyor. Kırsala dönüş isteğine yanıt arayanları geniş çaplı cevaplar taşıyan bu sette buluşmaya davet ediyoruz.
Pratik Sebze Yetiştiriciliği Rehberi
Pratik Sebze Yetiştiriciliği Rehberi, küçük-büyük toprakla uğraşan herkes için tam bir baş ucu kaynağı. Esasında bu kitabı yayınlamamız için, bizi okurlarımız yönlendirdi. Domates nasıl budanır, tohum ne zaman alınır, fide nasıl yetiştirilir ve daha pek çok soruyu yöneltip, cevapları için kaynak sorduklarında sunacak kitap gösteremiyorduk. Neyse ki sonunda, elinizdeki rehberle, ekoloji yayınlarımız içindeki büyük bir açığı kapatmış olduk. Çünkü bu rehber, sözü dolandırmadan, dallandırıp budaklandırmadan, elinizdeki tohumun, hasat zamanına kadar geçirdiği yolculuğa, usta bir bahçıvan gibi eşlik etmeniz için gereken bütün bilgileri, sade bir anlatımla madde madde diziyor. Bugün, ne güzel ki kentte, kasabada ve kırda, toprağa, tohuma ve bunların geleneksel yetiştirilme biçimine hak ettiği saygı yeniden gösterilmeye başlandı. Eli toprağa hiç değmemiş ve çok değişik mesleklerden insanlar sebze ve meyve yetiştiriyor. Şimdi elinizdeki rehberle bilgi ve deneyim kazanıp, lezzetli, verimli ve şenlikli hasat yapmaları daha da kolay olacak. Zaten mesleği çiftçilik olanlar için de bu kitap önemli bir kaynak. Sürdürülebilir, tüketici odaklı, ekim zamanı, ürün seçimi ve yönetimi gibi konularda müthiş ipuçları veriyor. Çiftçinin en büyük problemi “verimlilik” için özel öneriler sunuyor. Bu nedenle hayatını kentten kıra kaydıranlar için çok değerli yöntemleri bir bir anlatıyor. Pratik Sebze Yetiştiriciliği kitabının, kulaktan kulağa tavsiye edilerek, kısa zamanda çok sevileceğine ve tohumdan hasada kadar el altında tutulan vazgeçilmez bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Geleneksel Yapı Teknikleri
Kendi evini inşa etmek, büyülü ve çekici bir çağrı. Peki gerçekten mümkün mü? Çok yakın bir tarihe kadar, hepimiz yaşayacağımız evi kendi ellerimizle ve köy imecesi ile yapıyorduk; Çölde, kutuplarda, dağ başları, nehir kenarlarında ya da çok uzak adalarda. Bütün insanlığın coğrafyalarına özel tasarımları ve nesilden nesile aktardıkları bir bilgelikleri vardı. Taş seçimiden, ağaçların kesileceği mevsim hatta ay döngüsüne kadar, şimdi bakıldığında insanı hayrete düşüren bir teknik ve tasarımla. Üstelik bu yapılar binlerce yıla meydan okuyor. Betonun altmış yıllık ömrü, bunları sadece güldürüyor. İster kendi elleriniz ve belirli bir dayanışma ağı içinde evinizi yapmaya karar verdiniz, isterseniz bir usta ile anlaşıp işe koyuldunuz. Gözünüz kör, kulağınız sağır ve elleriniz bağlı olmasın. Artık kendi evini, seçtiği malzemeden, iç tasarıma kadar profesyonellerin insafına bırakmaya razı olmayan bir bakış açısı egemen oluyor. Bunun Türkiye'deki örnekleri azımsanmayacak kadar arttı. Hem de ortaya çıkan yapılar, parmak ısırtıyor. Malzeme ile iklim arasındaki denge, araziye oturuş, deneysel çalışmalara verilen değer ve en önemlisi insanı içinde iyi hissettiren evler, hepsi mümkün. Melih Aşanlı geleneksel sanatlar bilgilerinin üzerine, uzun yıllar çalıştığı restorasyon ve heykel tekniklerini de ekleyerek, kendisi gibi kırsala yerleşen veya yerleşmeye niyetli gönüllüler için muhteşem bir rehber kitap hazırladı. Arazi, toprak ve arazinin neresine evinizi oturtacağınızdan başlayarak, malzemeleri sınıflandırarak, temelden çatıya kadar evinizi inşa etmenizi yahut ustaları yönlendirmenizi sağlayacak kitabıyla hayranlık uyandırıyor. Melih Aşanlı belki de anlatmak istediklerinin özünü şöyle özetliyor; “Suyun, toprağın, taşın, ağacın doğasını idrak etmek, algılamak en gerekli ilkeler. Malzemelere hükmetmeye çalışmadan da, sadece uyum sağlayarak ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz aslında eski olan güncel bir önerme ile ne isterseniz yapmakta özgürsünüz.” Aslında bütün mesele de özgür olmak değil mi ?
Nasıl Bir Organik Tarım ?
Nasıl bir organik tarım istiyoruz ? Organik tarıma tamamıyla geçiş üzerine düşünürken, önümüze organik olduğu ileri sürülen, oysa düpedüz endrüstriyel olan bir tarımsal üretim şekli çıktı. Bu aşamada durup düşünmek ve tartışmak gerekiyor; nasıl bir organik tarım istiyoruz? Her birimizi yakından ilgilendiren, sağlığımızı ve geleceğimizi etkileyen tarım yöntemleri üzerine daha çok yoğunlaşmalı ve kamuoyu oluşturmalıyız. Bu düşünceden yola çıkan bir grup bilim insanı, küçük çiftçi, kooperatifçi, sendikacı ve meraklı 16 Mayıs 2011'de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde bir çalıştay düzenledi. Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı. “Katılımcı sertifikasyon”, “bilge köylü tarımı”, “topluluk destekli tarım”, “ev yapımı ilaçlar” gibi seçenekler enine boyuna konuşuldu. Elinizdeki kitap, bu tartışmaları Türkiye geneline yaymak için tasarlandı.
Başka Bir Hayvancılık Mümkün
Çevreye ve insana dost hayvancılığın yerini endüstriyel hayvancılık alıyor. Binlerce hayvanın daracık yerlere tıkıştırıldığı, kesif yemlerle beslendiği, mutsuz hayvan kalabalıkları dünyanın her yanına yayılıyor. Bu hayvanların dışkıları ve idrarları, gübre/tezek olmanın yerine heba ediliyor. Hastalıklara karşı sürekli antibiyotik veriliyor. Yem ihtiyaçları da yoğun yemlerle karşılandığı için, tarlalarda ekilen azot bağlayıcılar ekilmiyor ve meralara önem verilmiyor, yağmalanıyor. Bu sorunlar sıralamakla bitmiyor. Bütün bu olumsuzlukların insan sağlığı üzerine etkileri de bir o kadar karanlık bir tablo çiziyor. Damar tıkanıklığına bağlı kalp-damar hastalıkları ve buna bağlı inme ve kalp krizi, parkinson, alzheimer, kanser, şeker hastalığı gibi kronik hastalıklar büyük oranda beslenmeye bağlı olarak gelişiyor. Bir yandan endüstriyel hayvancılık için harcanan milyarlar, öte yandan bunun sonucu ortaya çıkan hastalıklarla mücadele etmek, kirlenen yeraltı sularını temizlemek için harcanan milyarlar, yine bizim cebimizden çıkıyor. Bu kadar para harcanmasına karşın, endüstriyel hayvancılıktan elde edilen et ve sütün kalitesi, özgür gezen ineklerin, özgür gezen tavukların etinin, sütünün ve yumurtasının kalitesinin yanına yaklaşamıyor. Tablo bu kadar berrak ve epeyce bir kişi ve uzman bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu sorulara cevap arıyor.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.