Kitabu't Tevhid (Ciltli)Rab Azze ve Celle'nin Sıfatları
Bundan sonra; Ben bundan önce içerisine kelâm cinsinden bir şeyler karışmış olan kitaplar tasnif etmekle uğraşmayı doğru bulmuyordum. Bundan önce genellikle İslâm'a intisap eden birçok kimsenin inkâr ettiği yürürlükte olan kaderler hakkında ve Allah (azze ve celle)'nin ta'tîl ehlinin nefyedip iman etmediği sıfatları hakkında kelâm içermeyen fıkıh kitapları tasnif etmekle meşgûl idik. Gerek bu konularda gerekse fıkıhla ilgili olmayan diğer konularda kitap yazmıyorduk. Meclislerimizde bizimle münâzara yapan hevâ ehliyle aramda gerçekleşen kelâm cinsinden konuşmalarda hakkımızın muhâlifimizin bâtılına üstün gelmesinin, meclislerde ve münâzaralarda bulunan ashâbımın da buna şâhit olmalarının mezhebimizin doğruluğunu ve onların görüşlerinin bâtıllığını ispat için kitap yazmaya gerek bırakmadığını, bu konuda fazla şeyler yazmaktan müstağnî kıldığını düşünüyordum. Fakat Allah'ın kazâ buyurduğu, olmasını takdîr ettiği, kesin hükmüyle Levh-i Mahfûz'a olacağını yazdığı, hiç kimsenin kendisinden kaçamayacağı şey başımıza gelince; biz Allah'ın bize emânet etmiş olduğu bu ilmin ortaya çıkarılmasından, yayılmasından ve ilim arayanlara öğretilmesinden sakındırdık.
Muattıla ve Kaderiyye/Mu'tezile gibi zeyğ ve dalâlet ehlinin meclislerine katılmaları olası olan bazı yeni ilim ve hadis talebelerinden, bu iki ilim hususunda onlardan bazılarını hak ve doğru sözden saptırıp yalana ve dalâlete sürüklemesinden endişe ettiğim bazı şeyler işitiyordum. Bunun üzerine bu iki ilmi (yani kader ve sıfat ilmini) bir araya getiren; kulların kesbinin meydana gelmesinden önce yazılmış kazâyı ve yürürlükte olan kaderleri isbât eden, ayrıca Yaratıcı Rahmân (celle ve alâ)'nın sıfatlarının tamamına imanı içeren bir kitap tasnîf etmeyi düşündüm. O sıfatlar ki Allah önünden ve arkasından kendisine bâtılın yaklaşamayacağı, Hakîm ve Hamîd tarafından indirilen muhkem tenzîlinde onların kendisinin sıfatı olduğunu söylemiştir. Yine O, Nebîmiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'den adâlet sâhibi kimselerin nakliyle O'na (sallallâhu aleyhi ve sellem) ulaşan sâbit ve sahih isnadlarla rivâyet edilen sahih ve sâbit hadislerde (kendisini bu sıfatlarla vasfetmiştir).
(Bu kitabı yazdık ki) bu kitabımıza bakan, Allah'ın kendisini hakkı ve doğruyu idrâk etmeye muvaffak kıldığı, kendisini sevdiği ve râzı olduğu şeylere muvaffak kılarak lütuflandırdığı kimse bu iki ilimde Ehl-i Âsâr'ın mezhebinin doğru olduğunu, şüpheleri ve dalâletleri içerisinde şaşkın şaşkın gezinip duran bidat ve hevâ ehlinin mezhebinin ise bâtıl olduğunu görsün. Benim güvenim yalnız Allah'adır. Yalnız O'ndan hidâyeti talep ederim. Güç ve kuvvet ancak Aliyy ve Azîm olan Allah iledir.
- Açıklama
Bundan sonra; Ben bundan önce içerisine kelâm cinsinden bir şeyler karışmış olan kitaplar tasnif etmekle uğraşmayı doğru bulmuyordum. Bundan önce genellikle İslâm'a intisap eden birçok kimsenin inkâr ettiği yürürlükte olan kaderler hakkında ve Allah (azze ve celle)'nin ta'tîl ehlinin nefyedip iman etmediği sıfatları hakkında kelâm içermeyen fıkıh kitapları tasnif etmekle meşgûl idik. Gerek bu konularda gerekse fıkıhla ilgili olmayan diğer konularda kitap yazmıyorduk. Meclislerimizde bizimle münâzara yapan hevâ ehliyle aramda gerçekleşen kelâm cinsinden konuşmalarda hakkımızın muhâlifimizin bâtılına üstün gelmesinin, meclislerde ve münâzaralarda bulunan ashâbımın da buna şâhit olmalarının mezhebimizin doğruluğunu ve onların görüşlerinin bâtıllığını ispat için kitap yazmaya gerek bırakmadığını, bu konuda fazla şeyler yazmaktan müstağnî kıldığını düşünüyordum. Fakat Allah'ın kazâ buyurduğu, olmasını takdîr ettiği, kesin hükmüyle Levh-i Mahfûz'a olacağını yazdığı, hiç kimsenin kendisinden kaçamayacağı şey başımıza gelince; biz Allah'ın bize emânet etmiş olduğu bu ilmin ortaya çıkarılmasından, yayılmasından ve ilim arayanlara öğretilmesinden sakındırdık.
Muattıla ve Kaderiyye/Mu'tezile gibi zeyğ ve dalâlet ehlinin meclislerine katılmaları olası olan bazı yeni ilim ve hadis talebelerinden, bu iki ilim hususunda onlardan bazılarını hak ve doğru sözden saptırıp yalana ve dalâlete sürüklemesinden endişe ettiğim bazı şeyler işitiyordum. Bunun üzerine bu iki ilmi (yani kader ve sıfat ilmini) bir araya getiren; kulların kesbinin meydana gelmesinden önce yazılmış kazâyı ve yürürlükte olan kaderleri isbât eden, ayrıca Yaratıcı Rahmân (celle ve alâ)'nın sıfatlarının tamamına imanı içeren bir kitap tasnîf etmeyi düşündüm. O sıfatlar ki Allah önünden ve arkasından kendisine bâtılın yaklaşamayacağı, Hakîm ve Hamîd tarafından indirilen muhkem tenzîlinde onların kendisinin sıfatı olduğunu söylemiştir. Yine O, Nebîmiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'den adâlet sâhibi kimselerin nakliyle O'na (sallallâhu aleyhi ve sellem) ulaşan sâbit ve sahih isnadlarla rivâyet edilen sahih ve sâbit hadislerde (kendisini bu sıfatlarla vasfetmiştir).
(Bu kitabı yazdık ki) bu kitabımıza bakan, Allah'ın kendisini hakkı ve doğruyu idrâk etmeye muvaffak kıldığı, kendisini sevdiği ve râzı olduğu şeylere muvaffak kılarak lütuflandırdığı kimse bu iki ilimde Ehl-i Âsâr'ın mezhebinin doğru olduğunu, şüpheleri ve dalâletleri içerisinde şaşkın şaşkın gezinip duran bidat ve hevâ ehlinin mezhebinin ise bâtıl olduğunu görsün. Benim güvenim yalnız Allah'adır. Yalnız O'ndan hidâyeti talep ederim. Güç ve kuvvet ancak Aliyy ve Azîm olan Allah iledir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.