Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789757354697
Basım Yeri
İstanbul
Dili
Türkçe

Köz Öbekleri

Yayınevi : Berfin Yayınları
0,00TL
Satışta değil
9789757354697
385141
Köz Öbekleri
Köz Öbekleri
0.00
"(...) Gecede bir sessizlik vardı. Bazı evlerin lambaları hala yanıyordu. Gece, gecenin karanlığı, vadideki derenin duyulan sesi, yüksek dağlar bütün bunlar çok hoşuna gitti. Geceninkaranlığının sırrını bozan bir tek gökyüzündeki yıldızlardı. Parlayan sayısız yıldızdan hiçbiri diğerini benzemiyordu. Kimi çok parlaktı, kimi sönük. Sanki süslü süslü gökyüzünde öylece asıl: duruyorlardı. Kendi kendine:
'Bu gece yıldızlar ne kadar da çok' dedi Metin.
'Şimdi anladım. Babil halkı, Alanlar ve Ninovalılar gökteki sayısız ve parlak bu yıldızlara bakınca büyülenip o yüzden yıldızlara, aya ve güneşe tapındılar' diye düşündü.

(...) Metin, akan derenin yanındaki otların arasında, elindeki çiçeklere dalmış bunları düşünüyordu. Bir türlü düşüncelerinden kurtulamadı. Tepesinde güneş parlıyordu. Orada oturduğu yerde değil de sanki koğuşta ranzasındaydı. Koğuşta tavana gömülü ve sadece ampülü açıkta gözüken lamba tepesindeki güneş gibi parlıyordu. Soğuk demir çubuklardan oluşan avuç içi büyüklükte bir kafeste zalim avcının kekliği hapsettiği gibi ampülde hapsedilmişti. Parlayan ışık, tavana gömülü olan ampülün etrafındaki demir parmaklı kafese inat, koğuşun içerisini daha çok aydınlatıyordu."
(Arka Kapak)
  • Açıklama
    • "(...) Gecede bir sessizlik vardı. Bazı evlerin lambaları hala yanıyordu. Gece, gecenin karanlığı, vadideki derenin duyulan sesi, yüksek dağlar bütün bunlar çok hoşuna gitti. Geceninkaranlığının sırrını bozan bir tek gökyüzündeki yıldızlardı. Parlayan sayısız yıldızdan hiçbiri diğerini benzemiyordu. Kimi çok parlaktı, kimi sönük. Sanki süslü süslü gökyüzünde öylece asıl: duruyorlardı. Kendi kendine:
      'Bu gece yıldızlar ne kadar da çok' dedi Metin.
      'Şimdi anladım. Babil halkı, Alanlar ve Ninovalılar gökteki sayısız ve parlak bu yıldızlara bakınca büyülenip o yüzden yıldızlara, aya ve güneşe tapındılar' diye düşündü.

      (...) Metin, akan derenin yanındaki otların arasında, elindeki çiçeklere dalmış bunları düşünüyordu. Bir türlü düşüncelerinden kurtulamadı. Tepesinde güneş parlıyordu. Orada oturduğu yerde değil de sanki koğuşta ranzasındaydı. Koğuşta tavana gömülü ve sadece ampülü açıkta gözüken lamba tepesindeki güneş gibi parlıyordu. Soğuk demir çubuklardan oluşan avuç içi büyüklükte bir kafeste zalim avcının kekliği hapsettiği gibi ampülde hapsedilmişti. Parlayan ışık, tavana gömülü olan ampülün etrafındaki demir parmaklı kafese inat, koğuşun içerisini daha çok aydınlatıyordu."
      (Arka Kapak)
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat