Krallara MektuplarTimur Tarihi ve Avrupa Krallarına Mektuplar
13. ve 14. yüzyıllar, Asya'nın en önemli tarihi çağlarından birini teşkil eder. Bu dönemin etkisi, Asya sınırlarını aşmış ve çok daha uzaklara yayılmıştır. İki eski kıta, Asya ve Avrupa, birbirini tam anlamıyla tanıma fırsatını, bu yüzyıllarda bulmuşlardır.
Bu periyodun en önemli aktörlerinden biri de Emir Timur idi. Avrasya'nın her köşesinde durmak bilmeyen bir fırtına gibi esen Timur, ölümünden sonra, insanlığa tüm dünyanın bildiği ve sonsuza kadar hatırlayacağı bir isim bırakmıştı. Askeri güçleri 1382'den 1405 yılına kadar kimi şehirleri harabeye çevirerek, kimilerine de dokunmayarak Delhi'den Moskova'ya, Orta Asya'nın yüksek steplerinden Anadolu'nun Toroslar'ına kadar Avrasya'yı hallaç pamuğu gibi savurup, seferden sefere koşmuşlardır.
Timur tarihi, Mâveraünnehr'i, Mezopotomya'yı ve İç Asya'yı içerisine alan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Geleneğin yükselişini temsil eden Timur, bozkırda ortaya çıkan büyük fatihlerin sonuncusuydu. Fethettiği bölgeler yabancı bir dünyaya ait değildi. Hakim olduğu toprakların hemen hemen tamamı, daha önce Cengiz Han ve onun mirasçıları tarafından ele geçirilip yönetilmişti. Timur'un İslâm dünyasının doğusundaki fetihlerinin, başka bir Türk Devleti olan Osmanlıların batı dünyasındaki fetihleri ile aynı döneme denk gelmesi de kendi saltanatını, tarihçilik açısından farklı ve özel bir konuma taşımıştır.
Timur, Avrupa'nın gözünde tam bir roman karakterine dönüşmüştü. Batı dünyası, kendilerini Yıldırım Bayezid gibi güçlü ve inatçı bir düşmandan kurtardığı için, Timur'a içten içe bir minnettarlık besliyordu. Bunun yanında Timur hakkında anlatılanlar, Avrupalılar da hem hayranlık uyandırıyor, hem de onları dehşete düşürüyordu. Biz de bu kitabımızda, çok geniş bir coğrafyayı, uzun bir zaman için etkilemiş olan, bozkırın son büyük fatihinin tarihine küçük bir katkıda bulunmaya çalıştık.
- Açıklama
13. ve 14. yüzyıllar, Asya'nın en önemli tarihi çağlarından birini teşkil eder. Bu dönemin etkisi, Asya sınırlarını aşmış ve çok daha uzaklara yayılmıştır. İki eski kıta, Asya ve Avrupa, birbirini tam anlamıyla tanıma fırsatını, bu yüzyıllarda bulmuşlardır.
Bu periyodun en önemli aktörlerinden biri de Emir Timur idi. Avrasya'nın her köşesinde durmak bilmeyen bir fırtına gibi esen Timur, ölümünden sonra, insanlığa tüm dünyanın bildiği ve sonsuza kadar hatırlayacağı bir isim bırakmıştı. Askeri güçleri 1382'den 1405 yılına kadar kimi şehirleri harabeye çevirerek, kimilerine de dokunmayarak Delhi'den Moskova'ya, Orta Asya'nın yüksek steplerinden Anadolu'nun Toroslar'ına kadar Avrasya'yı hallaç pamuğu gibi savurup, seferden sefere koşmuşlardır.
Timur tarihi, Mâveraünnehr'i, Mezopotomya'yı ve İç Asya'yı içerisine alan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Geleneğin yükselişini temsil eden Timur, bozkırda ortaya çıkan büyük fatihlerin sonuncusuydu. Fethettiği bölgeler yabancı bir dünyaya ait değildi. Hakim olduğu toprakların hemen hemen tamamı, daha önce Cengiz Han ve onun mirasçıları tarafından ele geçirilip yönetilmişti. Timur'un İslâm dünyasının doğusundaki fetihlerinin, başka bir Türk Devleti olan Osmanlıların batı dünyasındaki fetihleri ile aynı döneme denk gelmesi de kendi saltanatını, tarihçilik açısından farklı ve özel bir konuma taşımıştır.
Timur, Avrupa'nın gözünde tam bir roman karakterine dönüşmüştü. Batı dünyası, kendilerini Yıldırım Bayezid gibi güçlü ve inatçı bir düşmandan kurtardığı için, Timur'a içten içe bir minnettarlık besliyordu. Bunun yanında Timur hakkında anlatılanlar, Avrupalılar da hem hayranlık uyandırıyor, hem de onları dehşete düşürüyordu. Biz de bu kitabımızda, çok geniş bir coğrafyayı, uzun bir zaman için etkilemiş olan, bozkırın son büyük fatihinin tarihine küçük bir katkıda bulunmaya çalıştık.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.