"...Evren, üzerinde galaksilerden yapılmış zarların sonsuz bir hareket içinde birbirine çarptığı, yuvarlandığı, akıntılar oluşturduğu, bazılarının kaotik bazılarının ise düzenli olarak kabul ettiği, şansa bağlı örüntüler içinde ve değişik biçimlerde birbirlerini etkilediği, büyük ve bükülmüş bir oyun masasıdır. Bilim adamları, filozoflar, peygamberler ve sokak serserileri, bazen bu akış içine ellerini sokup kendi yollarında yuvarlanmakta olan bir avuç zarı yakalar ve avuçlarını masanın çuhası üzerine şaplatarak mevcut yargılarımız ile incelememiz için bu zarları önümüze koyarlar; aynen Montanalı bir kovboyun içkisine bahse girip attığı beş zarın hepsinin altı gelmesini beklemesi gibi. Sonra da sayıları okurlar; iki tane sekiz, iki tane altı ve üç tane de dört gelmiştir. Zarların üzerinden okudukları bu rakamlara "veri" derler ama bu veriyi ortaya çıkaran şey, zarların yuvarlanmasını kesen ve böylece de zarların doğasına aykırı gelerek hataya neden olan akışa yaptıkları kendi müdahaleleridir ve kendi yarattıkları bu hatalı verilerden evrenin doğası üzerine bir sonuç çıkarmaya çalışırlar. Ardından işin içine bu zarlar arasında, parçacıklar arasında, bu durmak bilmez enerji merkezleri ve akıntılar arasında çeşitli neden, birliktelik, mekan ve ilişki türlerini dahil ederler. Oysa, akışı sekteye uğratan ve gerçeklik üzerine ahkam kesen bu bilim adamları, filozoflar ve serserilerin kendileri de zar akıntılarında yuvarlanmakta olan birer zardan ya da zar kümelerinden ibarettirler. Kendi yarattıkları kurmacalar ve yalanlar da, biraz sağduyuyla, biraz alçakgönüllükle, biraz da mutlulukla ve bu ontolojiyi ve bu parçacıkların "kısmi doğrularını" bir ahlak adıyla yeniden tanımlamamaya gösterilen korkunç bir özen ile bizim kullanmamız gereken zorunlu kurmacalardır. Tanrı, gerçekten de evren ile zar oynamaktadır ve ister kazansın ister kaybetsin, O'nun parası ve zamanı boldur..."
- Açıklama
"...Evren, üzerinde galaksilerden yapılmış zarların sonsuz bir hareket içinde birbirine çarptığı, yuvarlandığı, akıntılar oluşturduğu, bazılarının kaotik bazılarının ise düzenli olarak kabul ettiği, şansa bağlı örüntüler içinde ve değişik biçimlerde birbirlerini etkilediği, büyük ve bükülmüş bir oyun masasıdır. Bilim adamları, filozoflar, peygamberler ve sokak serserileri, bazen bu akış içine ellerini sokup kendi yollarında yuvarlanmakta olan bir avuç zarı yakalar ve avuçlarını masanın çuhası üzerine şaplatarak mevcut yargılarımız ile incelememiz için bu zarları önümüze koyarlar; aynen Montanalı bir kovboyun içkisine bahse girip attığı beş zarın hepsinin altı gelmesini beklemesi gibi. Sonra da sayıları okurlar; iki tane sekiz, iki tane altı ve üç tane de dört gelmiştir. Zarların üzerinden okudukları bu rakamlara "veri" derler ama bu veriyi ortaya çıkaran şey, zarların yuvarlanmasını kesen ve böylece de zarların doğasına aykırı gelerek hataya neden olan akışa yaptıkları kendi müdahaleleridir ve kendi yarattıkları bu hatalı verilerden evrenin doğası üzerine bir sonuç çıkarmaya çalışırlar. Ardından işin içine bu zarlar arasında, parçacıklar arasında, bu durmak bilmez enerji merkezleri ve akıntılar arasında çeşitli neden, birliktelik, mekan ve ilişki türlerini dahil ederler. Oysa, akışı sekteye uğratan ve gerçeklik üzerine ahkam kesen bu bilim adamları, filozoflar ve serserilerin kendileri de zar akıntılarında yuvarlanmakta olan birer zardan ya da zar kümelerinden ibarettirler. Kendi yarattıkları kurmacalar ve yalanlar da, biraz sağduyuyla, biraz alçakgönüllükle, biraz da mutlulukla ve bu ontolojiyi ve bu parçacıkların "kısmi doğrularını" bir ahlak adıyla yeniden tanımlamamaya gösterilen korkunç bir özen ile bizim kullanmamız gereken zorunlu kurmacalardır. Tanrı, gerçekten de evren ile zar oynamaktadır ve ister kazansın ister kaybetsin, O'nun parası ve zamanı boldur..."
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.