Küçük Prens
Yetişkinler hiçbir şeyi kendi başlarına anlayamıyorlardı ve bir şeyleri sürekli onlara açıklamak, çocuklar için yorucu oluyordu.
(…) Yetişkinler sayıları severler. Onlara edindiğiniz yeni bir arkadaşınızdan bahsettiğinizde, size sormaları gereken önemli şeyleri hiçbir zaman sormazlar. Mesela hiç şöyle demezler: “Sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları oynamayı seviyor? Kelebek koleksiyonu yapıyor mu?” Onun yerine size her zaman şunları sorarlar:
“Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?”
Onu ancak bu şekilde tanıyabileceklerini zannederler. Eğer yetişkinlere, “Pencerelerinde sardunyalar, çatısında kumrular olan, kırmızı tuğlalı güzel bir ev gördüm...” derseniz, bu evi zihinlerinde canlandırmayı beceremeyeceklerdir. Onlara, “Yüz bin franklık bir ev gördüm.” demeniz gerekir ki işte ancak o zaman, “Ah! Ne kadar da sevimli!” diye haykırırlar.
Bu kitabı okurken bir çiçekle sohbet edebilir, bir tilkiyle arkadaş olabilir, bir yılandan yardım isteyebilirsiniz veya işi, gökteki yıldızları saymak olan bir iş adamıyla tanışır; kendisinden başka kimsenin yaşamadığı bir gezenin kralıyla karşılaşırsınız; masasından hiç kalkmayan bir coğrafyacıdan ilginç şeyler öğrenebilirsiniz ama her şeyden önce çocukluğunuzdan geriye ne kadarının kaldığını, içinizde ne kadarını koruyabildiğinizi anlamanızı sağlayacak bu kitap. Zaten bunu bilen yazar da “Bütün yetişkinler bir zamanlar çocuktular (Ama içlerinden çok azı bunu hatırlar elbet.).” demiştir.
Hem belki kitabı bitirdikten sonra çabucak pencereye gidip gökyüzüne bakar ve yıldızları seyredersiniz...
- Açıklama
Yetişkinler hiçbir şeyi kendi başlarına anlayamıyorlardı ve bir şeyleri sürekli onlara açıklamak, çocuklar için yorucu oluyordu.
(…) Yetişkinler sayıları severler. Onlara edindiğiniz yeni bir arkadaşınızdan bahsettiğinizde, size sormaları gereken önemli şeyleri hiçbir zaman sormazlar. Mesela hiç şöyle demezler: “Sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları oynamayı seviyor? Kelebek koleksiyonu yapıyor mu?” Onun yerine size her zaman şunları sorarlar:
“Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?”
Onu ancak bu şekilde tanıyabileceklerini zannederler. Eğer yetişkinlere, “Pencerelerinde sardunyalar, çatısında kumrular olan, kırmızı tuğlalı güzel bir ev gördüm...” derseniz, bu evi zihinlerinde canlandırmayı beceremeyeceklerdir. Onlara, “Yüz bin franklık bir ev gördüm.” demeniz gerekir ki işte ancak o zaman, “Ah! Ne kadar da sevimli!” diye haykırırlar.
Bu kitabı okurken bir çiçekle sohbet edebilir, bir tilkiyle arkadaş olabilir, bir yılandan yardım isteyebilirsiniz veya işi, gökteki yıldızları saymak olan bir iş adamıyla tanışır; kendisinden başka kimsenin yaşamadığı bir gezenin kralıyla karşılaşırsınız; masasından hiç kalkmayan bir coğrafyacıdan ilginç şeyler öğrenebilirsiniz ama her şeyden önce çocukluğunuzdan geriye ne kadarının kaldığını, içinizde ne kadarını koruyabildiğinizi anlamanızı sağlayacak bu kitap. Zaten bunu bilen yazar da “Bütün yetişkinler bir zamanlar çocuktular (Ama içlerinden çok azı bunu hatırlar elbet.).” demiştir.
Hem belki kitabı bitirdikten sonra çabucak pencereye gidip gökyüzüne bakar ve yıldızları seyredersiniz...
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.