%35
Kut'ül Amare Şeref Yumurtacı
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786056733567
Boyut
13.50x19.50
Sayfa Sayısı
162
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2017-04
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Kut'ül Amareİngilizlerin Gizlediği Zafer

15,00TL
9,75TL
%35
Satışta değil
9786056733567
716661
Kut'ül Amare
Kut'ül Amare İngilizlerin Gizlediği Zafer
9.75

1299 yılında 400 çadırla Bizans sınırında kurulan Osmanlı Devleti gün geçtikçe büyümüş büyüdükçe de muhteşem bir dünya nizamı ortaya koymaya başlamıştır. Ortaya koyulan bu muhteşem Dünya Nizamı'nın arkasındaki en büyük güç ise tabii ki İSLAM'dı. İslam'ın kural ve kaidelerini damarlarındaki en uç noktalara kadar hisseden Osmanlı hükümdarları etrafındaki insanları da bu nizama göre seçmekteydiler. Zamanla İstanbul fethedilmiş ve Osmanlı Devleti'nin başkenti adeta Dünya'da huzur ve adaletin başkenti konumuna gelmişti. İlim'de, bilimde, fende, astronomide ve aklınıza gelebilecek her alanda bu yeni Dünya Nizamı kuvvetlendirilmeye çalışılmıştı.

Ancak Dünya üzerinde kurulan bu nizamı istemeyen şer odaklarda bu düzeni ortadan kaldırmak için boş durmuyor ve var güçleri ile çalışıyorlardı. Özellikle Coğrafi Keşifler ve Sanayi İnkılâbı ile büyük sömürgeler elde eden ve sömürgelerden “ Güneş Batmayan İmparatorluk “ kuran İngiltere bu huzur ve adalet nizamının zamanla bir numaralı düşmanı konumuna gelmişti. Çünkü birlik ve beraberlik içersinde huzurlu ve adil bir ortamda yönetilen toplumlar sömürülemezdi. İşte bu düzeni ortadan kaldırmak için Osmanlı topraklarına sadece askeri olarak değil casusları ile nifak tohumları ekmek sureti ile de saldırmaya başlamışlardır. Amaç bu adalet ve hoşgörü düzenini yıkıp yerine İngilizler başta olmak üzere Avrupa'nın çıkarlarını koruyan yeni bir düzen kurmaktı.

Zamanla “ Emperyalizm “ adını alacak bu sistemin en büyük ve başlıca düşmanı ise İSLAM ve MÜSLÜMANLAR olmuştu. Dünya yer altı ve yer üstü zenginliklerinin büyük bir kısmına sahip olan Müslümanların oluşturduğu ve Halifelik bağı ile kuvvetlendirilmiş bu sistem yıkılmadan İngiltere sömürgelerinde istediği başarıyı kuramayacaktı. İşte bu sebeple özellikle Orta Doğu'daki Müslüman halk üzerinden Osmanlı'ya karşı birçok siyasi faaliyette bulunmuştu. Bu faaliyetler I. Dünya Harbi ile birlikte askeri olarak ayyuka çıkmış “ Hasta Adam “ olarak tabir edilen askeri, siyasi ve ekonomik olarak çökerttiklerini düşündükleri Osmanlı Devleti'ni tarih sahnesinden silmeye artık sadece birkaç adım kalmıştı. Bu adımlar bir an önce atılıp Osmanlı Devleti ve Müslümanların koruyucu gücü olan Halifelik makamı tarih sahnesinden tamamen silinecekti.

İşte I. Dünya Harbi bu düşüncelerle Avrupalı Emperyal güçler açısından daha bir önem kazanmıştı. Savaş başladıktan sonra önce1915 yılında Çanakkale Cephesi'nde Osmanlı askerlerinin göğsündeki iman gücü ve vatan sevgisi ile yakından tanışan bu Sömürgeci Emperyal güçler Payitahtı ele geçirememenin siniri ile 1916 yılında Bağdat'a yönelmiş İstanbul'da yapamadıkları katliamları Bağdat'ta yaparak Çanakkale'nin intikamını almak istemişlerdi.

Ancak burada da umduklarını bulamadılar Kut'ül Amare'de kahraman Mehmetçiğimizin göğsündeki iman gücü ve vatan sevdası bir kez daha emperyalizmin silahını ve teçhizatını yenmişti. Tarih bir kez daha Osmanlı Devleti ve onun kahraman askerleri tarafından yazılmıştı.

Fakat Osmanlı Devleti'nin I.Dünya harbinden sonra dağıtılması ile hem Çanakkale Zaferi'nin hem de Kut'ül Amare Zaferi üzerine gölge düşürülmüş, Kahraman Mehmetçiğimizin kanları ile yazdıkları destanlar yok sayılmıştır.

Kut'ül Amare gizlenen bu zaferi kitabımızda göreceksiniz.

  • Açıklama
    • 1299 yılında 400 çadırla Bizans sınırında kurulan Osmanlı Devleti gün geçtikçe büyümüş büyüdükçe de muhteşem bir dünya nizamı ortaya koymaya başlamıştır. Ortaya koyulan bu muhteşem Dünya Nizamı'nın arkasındaki en büyük güç ise tabii ki İSLAM'dı. İslam'ın kural ve kaidelerini damarlarındaki en uç noktalara kadar hisseden Osmanlı hükümdarları etrafındaki insanları da bu nizama göre seçmekteydiler. Zamanla İstanbul fethedilmiş ve Osmanlı Devleti'nin başkenti adeta Dünya'da huzur ve adaletin başkenti konumuna gelmişti. İlim'de, bilimde, fende, astronomide ve aklınıza gelebilecek her alanda bu yeni Dünya Nizamı kuvvetlendirilmeye çalışılmıştı.

      Ancak Dünya üzerinde kurulan bu nizamı istemeyen şer odaklarda bu düzeni ortadan kaldırmak için boş durmuyor ve var güçleri ile çalışıyorlardı. Özellikle Coğrafi Keşifler ve Sanayi İnkılâbı ile büyük sömürgeler elde eden ve sömürgelerden “ Güneş Batmayan İmparatorluk “ kuran İngiltere bu huzur ve adalet nizamının zamanla bir numaralı düşmanı konumuna gelmişti. Çünkü birlik ve beraberlik içersinde huzurlu ve adil bir ortamda yönetilen toplumlar sömürülemezdi. İşte bu düzeni ortadan kaldırmak için Osmanlı topraklarına sadece askeri olarak değil casusları ile nifak tohumları ekmek sureti ile de saldırmaya başlamışlardır. Amaç bu adalet ve hoşgörü düzenini yıkıp yerine İngilizler başta olmak üzere Avrupa'nın çıkarlarını koruyan yeni bir düzen kurmaktı.

      Zamanla “ Emperyalizm “ adını alacak bu sistemin en büyük ve başlıca düşmanı ise İSLAM ve MÜSLÜMANLAR olmuştu. Dünya yer altı ve yer üstü zenginliklerinin büyük bir kısmına sahip olan Müslümanların oluşturduğu ve Halifelik bağı ile kuvvetlendirilmiş bu sistem yıkılmadan İngiltere sömürgelerinde istediği başarıyı kuramayacaktı. İşte bu sebeple özellikle Orta Doğu'daki Müslüman halk üzerinden Osmanlı'ya karşı birçok siyasi faaliyette bulunmuştu. Bu faaliyetler I. Dünya Harbi ile birlikte askeri olarak ayyuka çıkmış “ Hasta Adam “ olarak tabir edilen askeri, siyasi ve ekonomik olarak çökerttiklerini düşündükleri Osmanlı Devleti'ni tarih sahnesinden silmeye artık sadece birkaç adım kalmıştı. Bu adımlar bir an önce atılıp Osmanlı Devleti ve Müslümanların koruyucu gücü olan Halifelik makamı tarih sahnesinden tamamen silinecekti.

      İşte I. Dünya Harbi bu düşüncelerle Avrupalı Emperyal güçler açısından daha bir önem kazanmıştı. Savaş başladıktan sonra önce1915 yılında Çanakkale Cephesi'nde Osmanlı askerlerinin göğsündeki iman gücü ve vatan sevgisi ile yakından tanışan bu Sömürgeci Emperyal güçler Payitahtı ele geçirememenin siniri ile 1916 yılında Bağdat'a yönelmiş İstanbul'da yapamadıkları katliamları Bağdat'ta yaparak Çanakkale'nin intikamını almak istemişlerdi.

      Ancak burada da umduklarını bulamadılar Kut'ül Amare'de kahraman Mehmetçiğimizin göğsündeki iman gücü ve vatan sevdası bir kez daha emperyalizmin silahını ve teçhizatını yenmişti. Tarih bir kez daha Osmanlı Devleti ve onun kahraman askerleri tarafından yazılmıştı.

      Fakat Osmanlı Devleti'nin I.Dünya harbinden sonra dağıtılması ile hem Çanakkale Zaferi'nin hem de Kut'ül Amare Zaferi üzerine gölge düşürülmüş, Kahraman Mehmetçiğimizin kanları ile yazdıkları destanlar yok sayılmıştır.

      Kut'ül Amare gizlenen bu zaferi kitabımızda göreceksiniz.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat