Mahremiyet: Kısa Bir Tarih
Mahremiyetimiz yani kişisel hayatımızın sırları kutuplardaki buzullardan daha hızlı eriyor. Çaresizce benimsediğimiz teknoloji ve hayat tarzlarımız, mahremiyetimizi hukuk sisteminin koruyabileceğinden çok daha hızlı eritiyor. Mahremiyetin bildiğimiz hali kaybolmaktadır. İnsanlar teknolojiyle aşırı derecede haşır neşir olmayı tercih ederek hem “yalnız kalma hakkı”ndan vazgeçmektedir hem de kendini gönüllü olarak ifşa etmektedir.
Peki, mahremiyet öldü mü?
Şüphesiz öyle görünüyor ve bizler, onu farkında olmadan, bilmeden öldüren failleriz.
David Vincent, bu kısa ama kapsamlı çalışmada mahremiyeti ya da mahremiyet algımızı, 1300'lü yıllardan günümüze kadar şekillendirmiş olan ev hayatı, refah ve mülkiyet ilişkisi, ‘ev tasarımının evrimi', şehirleşme, ‘yalnız kalma hakkı”, yüz-yüze iletişim, yazışmalar, dinsel inanç ve dinsel ritüeller, içinden geçtiğimiz yüzyılların kendine has teknolojileri, yasalar–“devlet”–gözetim ilişkisi çerçevesinde inceliyor.
“Mahremiyetin tarihi, gürültü ve sessizlikten oluşan meraklı karışımının ta kendisidir.
Mahremiyetin internetten önceki on yılları zamanın sisi içinde kaybolmuş gibi görünüyor.
2000'li yıllarda gündeme gelen güvenlik toplumlarından önceki on yıllar ise tarihe mahremiyetin ortaçağı olarak kaydedilmiştir.
Mahremiyet'te anlatılan kısa ve öz ama kapsamlı tarihçe, mahremiyet kavramına sadece zamansal bir perspektif sunmayı amaçlamıyor. Aynı zamanda 14. yüzyıldan başlayarak birbirini takip eden yüzlerce yıla has koşullarda ortaya çıkan kavram ve pratiklerin öyküleri eşliğinde mahremiyetin bugünden geriye uzun dönemli gelişimini açıklamayı amaçlamaktadır.”
Mahremiyet: 13. yüzyıl ve 21. yüzyıl arasındaki yüzyılları incelemesi nedeniyle sadece tarihçilerin ve araştırmacıların değil, “özel” hayatı olduğunu iddia eden herkesin ilgisini çekecektir.
- Açıklama
Mahremiyetimiz yani kişisel hayatımızın sırları kutuplardaki buzullardan daha hızlı eriyor. Çaresizce benimsediğimiz teknoloji ve hayat tarzlarımız, mahremiyetimizi hukuk sisteminin koruyabileceğinden çok daha hızlı eritiyor. Mahremiyetin bildiğimiz hali kaybolmaktadır. İnsanlar teknolojiyle aşırı derecede haşır neşir olmayı tercih ederek hem “yalnız kalma hakkı”ndan vazgeçmektedir hem de kendini gönüllü olarak ifşa etmektedir.
Peki, mahremiyet öldü mü?
Şüphesiz öyle görünüyor ve bizler, onu farkında olmadan, bilmeden öldüren failleriz.
David Vincent, bu kısa ama kapsamlı çalışmada mahremiyeti ya da mahremiyet algımızı, 1300'lü yıllardan günümüze kadar şekillendirmiş olan ev hayatı, refah ve mülkiyet ilişkisi, ‘ev tasarımının evrimi', şehirleşme, ‘yalnız kalma hakkı”, yüz-yüze iletişim, yazışmalar, dinsel inanç ve dinsel ritüeller, içinden geçtiğimiz yüzyılların kendine has teknolojileri, yasalar–“devlet”–gözetim ilişkisi çerçevesinde inceliyor.
“Mahremiyetin tarihi, gürültü ve sessizlikten oluşan meraklı karışımının ta kendisidir.
Mahremiyetin internetten önceki on yılları zamanın sisi içinde kaybolmuş gibi görünüyor.
2000'li yıllarda gündeme gelen güvenlik toplumlarından önceki on yıllar ise tarihe mahremiyetin ortaçağı olarak kaydedilmiştir.
Mahremiyet'te anlatılan kısa ve öz ama kapsamlı tarihçe, mahremiyet kavramına sadece zamansal bir perspektif sunmayı amaçlamıyor. Aynı zamanda 14. yüzyıldan başlayarak birbirini takip eden yüzlerce yıla has koşullarda ortaya çıkan kavram ve pratiklerin öyküleri eşliğinde mahremiyetin bugünden geriye uzun dönemli gelişimini açıklamayı amaçlamaktadır.”
Mahremiyet: 13. yüzyıl ve 21. yüzyıl arasındaki yüzyılları incelemesi nedeniyle sadece tarihçilerin ve araştırmacıların değil, “özel” hayatı olduğunu iddia eden herkesin ilgisini çekecektir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.