-Faruk abi neden ağlıyorsun?
-Kardeşlerimizi düşünüyorum. Tarık, Erhan ve diğerleri... Şimdi kim bilir ne haldeler? Ben evimde rahat içindeyken onlar sokaklarda her türlü tehlikeye açık durumdalar...Ümmetin yetimlerine, kimsesiz, sahipsiz çocuklara sahip çıkamayışımızın hesabını sorarsa Allah'a nasıl cevap vereceğiz?Şefkat ve merhamet abidesi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)'in hayali geldi gözümün önüne. Mahzun ve kederli... Alimlerimiz, O'nun ruhuyla aramızda dolaştığını, iyiliklerimizle mesrur, kötülüklerimizle ve günahlarımızla da mahzun olduğunu söylüyorlar. Demin bir ara gözlerim kapalı düşünürken kendimden geçtim, uyku-uyanıklık arası bir haldeyken O'nu gördüm karşımda. Öyle mahzundu ki... Selam verdim, mahzun bir sesle selamıma karşılık verdi. Ama o Sevgi, Şefkat ve Merhamet Abidesi başını kaldırıp yüzüme bakmadı bile... O mübarek başını öne eğmişti. Sanki bana dargın gibiydi. O kadar mahzundu ki, O'nun bu hali yüreğimi dağlamıştı. Bununla beraber bir de dargın gibi duruşu o kadar dokunmuştu ki bana, gözyaşlarıma hakim olamayarak ağlamaya başladım. Belki benim yerimde hakiki bir mü'min olsaydı O'nun bu hali karşısında sadece ağlamakla kalmaz, belki üzüntüden kendinden geçer, belki de ruhunu teslim ederdi. Fakat ben, dumura uğramış hissiyatımla, sadece mahzun bir gönülle ağlıyordum. "Niye mahzunsun Ya Rasulallah!" diye soramadım. Sormaya cesaret edemedim. Yüzüm yoktu ki sormaya... "Benim hakiki bir mü'min olmayışımdan dolayı mahzun... Ümmetin ve gençliğin halinden dolayı mahzun... Kimsesiz çocukların, gençlerin sahipsizliğinden dolayı mahzun... Mahzun olduğu o kadar çok şey var ki..." diye geçirdim içimden
- Açıklama
-Faruk abi neden ağlıyorsun?
-Kardeşlerimizi düşünüyorum. Tarık, Erhan ve diğerleri... Şimdi kim bilir ne haldeler? Ben evimde rahat içindeyken onlar sokaklarda her türlü tehlikeye açık durumdalar...Ümmetin yetimlerine, kimsesiz, sahipsiz çocuklara sahip çıkamayışımızın hesabını sorarsa Allah'a nasıl cevap vereceğiz?Şefkat ve merhamet abidesi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)'in hayali geldi gözümün önüne. Mahzun ve kederli... Alimlerimiz, O'nun ruhuyla aramızda dolaştığını, iyiliklerimizle mesrur, kötülüklerimizle ve günahlarımızla da mahzun olduğunu söylüyorlar. Demin bir ara gözlerim kapalı düşünürken kendimden geçtim, uyku-uyanıklık arası bir haldeyken O'nu gördüm karşımda. Öyle mahzundu ki... Selam verdim, mahzun bir sesle selamıma karşılık verdi. Ama o Sevgi, Şefkat ve Merhamet Abidesi başını kaldırıp yüzüme bakmadı bile... O mübarek başını öne eğmişti. Sanki bana dargın gibiydi. O kadar mahzundu ki, O'nun bu hali yüreğimi dağlamıştı. Bununla beraber bir de dargın gibi duruşu o kadar dokunmuştu ki bana, gözyaşlarıma hakim olamayarak ağlamaya başladım. Belki benim yerimde hakiki bir mü'min olsaydı O'nun bu hali karşısında sadece ağlamakla kalmaz, belki üzüntüden kendinden geçer, belki de ruhunu teslim ederdi. Fakat ben, dumura uğramış hissiyatımla, sadece mahzun bir gönülle ağlıyordum. "Niye mahzunsun Ya Rasulallah!" diye soramadım. Sormaya cesaret edemedim. Yüzüm yoktu ki sormaya... "Benim hakiki bir mü'min olmayışımdan dolayı mahzun... Ümmetin ve gençliğin halinden dolayı mahzun... Kimsesiz çocukların, gençlerin sahipsizliğinden dolayı mahzun... Mahzun olduğu o kadar çok şey var ki..." diye geçirdim içimden
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.