Gerçek bir içe yolculuk hikayesinin, fotoğraf ve müzik eşliğinde anlatımından oluşan şiir kitabı “Manevi/Inner“ Cinius Yayınları'ndan çıktı. Semih Yalman'ın görsellik ve işitsellikle harmanladığı şiirlerinin yer aldığı çalışma, felsefi anlatımıyla okuyucuya hayata dair farklı bir bakış açısı sunuyor.
Gillette, Doğuş Grubu gibi kurumsal firmalarda uzun yıllar üst düzey yönetici olarak çalışmış olan ve halen Koç Üniversitesi öğretim görevlisi, gazeteci, yoga hocası, baba, eş, evlat ve sanatçı kimlikleriyle hayatına devam eden Semih Yalman'ın tüm kimliklerinden arınıp bir hiç kimse olarak aktardığı, paylaşmak istediği konuların bir başlangıcıolan Manevi raflarda...
Zaman Ağustos sonu 2010. İçim sıkılıyor. Yaptığım herşey anlamını yitirmiş sanki. “Neden buradayım?“, “kimim?“ gibi sorular sürekli beynimde. Kalbim ağrıyor, bir nevi kanıyor ve çok ağır.
Bir öğlen kızkardeşim Semin ve eşim Burcu ile yemek yiyoruz. “
“Neyin var?“ diye soruyorlar. Ağlamaya başlıyorum. Semin, “Benimle Çıralı'ya kundalini yoga eğitmenliği kampına gelsene“ diyor. Ne olduğunu bilmediğim bu yöne tereddüt etmeden 'evet' diyor içim.
Her türlü önyargıyı, bilgiyi, öğrenilmişliği, kibiri, kabiliyeti havaalanında bırakıyorum. Bir sırt çantası ile uçağa biniyorum. Çıralı'da hiç kimseyi tanımıyorum. İlk gün Guru Rattana'nın “Neden buradasın?“ sorusunu içim “Bir olmak için!“ şeklinde cevaplıyor. İlk meditasyon sonrasında “Ne gördün?“ sorusuna içim “Hiçbir şey“diyor. Guru “Hiçbir şey çok değerli,“ diyor. Günler geçtikçe dinliyorum; duymadıklarımı, işitmediklerimi, görmediklerimi. Ne de çoklar! Yolda çürümüş kalbimi andıran bir taş buluyorum. Karanlık, gri ve köşeli. Başka bir gün başım çok ağır. Sessizlik içinde geçen sabahın öğleden sonrası bir çemberde oturuyoruz. Güzel ruhlar var etrafımda. Sevgiyi hissediyorum. Semin “Ben konuşmak istiyorum“ diyor. O anda bedenim masaya yığılıyor, ağlıyorum, adeta kaslarım gerilmekten kopacaklar. Bir yandan göğsüm sanki bambaşka bir oksijen çeşidi ile dolup açılırken sırtımdan, iki kürek kemiğimin arasından içime ılık bir nehir giriyor. Semin'in ağzından evren, ilahi mutlak “Seni affediyorum, kendine haksızlık etme. Seni seviyorum“ diyor. Ay doğarken, şaşkın, mutlu, hafif, uçarcasına denize dalıyorum.
Artık kalbim hafif ve aydınlık. Yazmaya başlıyorum. Kampın bitimine kadar 25 şiir akıyor, bir daha yazamayacağım türden. Oradaki parıldayan ruhlar bana adeta bilmediklerimi öğretiyorlar. İstanbul'a döndükten sonra arkasından diğer şiirler ve müzik bana adeta akmaya devam ediyor. Elime uzun zamandır almadığım gitarı alıyor ve çalıyorum. Ses çıkaramadığım neye üflüyorum ve ses çıkıyor. Hayatımın dönüştüğünü hissediyorum. İçim açık.Sonrasında Milano Miripiri'de Gurudass ve birçok temiz ruh ile daha tanışıyor biraz daha anlıyorum. Kaderi, sevgiyi, çocuğu, kalıbı. Yolculuğu tekrar tetikleyen biricik kardeşim Semin oluyor.
Şiirleri geçmişte çekmiş olduğum fotoğraflar ile eşlemeye başlıyorum. Sevgili Cihan “Abi gel, müziği bizim orada kayıt edelim“ diyor. Maya, henüz kayıt etmediği mantraya olan bir bestesini kullanmama izin veriyor. Kitap bitmeye yakın Serdar'a götürüyorum. Sevgili Serdar dinliyor ve “Bu kitabı biz basarız“ diyor. Gözlerim ıslak.Bu akış bana sizlerle henüz adını koyamadığım bir şeyleri paylaşmam için geldi derinlerden, içimden. Çocukluğumdan beri neden birçok kişiye, nesneye hatta olaya aşk duyduğumu, aşkı niye aradığımı, en karanlık zamanımda bile bir manevi olduğunu keşfediyorum. İlahi bütünlüğü, sonsuzluğu farkediyorum, kendimi affediyorum, yaşıyorum ve yazıyorum.
Neden iki buçuk sene evvel çok sevdiğim şirketten, gücü, statüyü bırakarak bambaşka bir hayata yelken açtığımı anlıyorum. Son iki senede neden bazı şeylerin olmadığını öğreniyorum. Sabrın ve dengenin önemini idrak ediyorum. Namaz, Yoga, Tai Chi, Taekwondo gibi yin ve yangı içinde dengeleyen konular bedenimi çağırırken ruhum derinlere yolculuk ediyor. Gülen insanları arıyorum.
Sevgili Suna Türkçe yazdıklarımı İngilizceye, canım kardeşim Jülide İngilizce yazdıklarımı Türkçeye çeviride yardıma koştu
Demir ile konuşurken “bu hikayeyi yazmalısın“ diyor. Ben de onu dinliyor ve bu açıklamayı ekliyorum.
Bu süreçte bana yardım eden herkese minnet duyuyorum. İçinize emanet olun.
- Açıklama
Gerçek bir içe yolculuk hikayesinin, fotoğraf ve müzik eşliğinde anlatımından oluşan şiir kitabı “Manevi/Inner“ Cinius Yayınları'ndan çıktı. Semih Yalman'ın görsellik ve işitsellikle harmanladığı şiirlerinin yer aldığı çalışma, felsefi anlatımıyla okuyucuya hayata dair farklı bir bakış açısı sunuyor.
Gillette, Doğuş Grubu gibi kurumsal firmalarda uzun yıllar üst düzey yönetici olarak çalışmış olan ve halen Koç Üniversitesi öğretim görevlisi, gazeteci, yoga hocası, baba, eş, evlat ve sanatçı kimlikleriyle hayatına devam eden Semih Yalman'ın tüm kimliklerinden arınıp bir hiç kimse olarak aktardığı, paylaşmak istediği konuların bir başlangıcıolan Manevi raflarda...
Zaman Ağustos sonu 2010. İçim sıkılıyor. Yaptığım herşey anlamını yitirmiş sanki. “Neden buradayım?“, “kimim?“ gibi sorular sürekli beynimde. Kalbim ağrıyor, bir nevi kanıyor ve çok ağır.Bir öğlen kızkardeşim Semin ve eşim Burcu ile yemek yiyoruz. “
“Neyin var?“ diye soruyorlar. Ağlamaya başlıyorum. Semin, “Benimle Çıralı'ya kundalini yoga eğitmenliği kampına gelsene“ diyor. Ne olduğunu bilmediğim bu yöne tereddüt etmeden 'evet' diyor içim.
Her türlü önyargıyı, bilgiyi, öğrenilmişliği, kibiri, kabiliyeti havaalanında bırakıyorum. Bir sırt çantası ile uçağa biniyorum. Çıralı'da hiç kimseyi tanımıyorum. İlk gün Guru Rattana'nın “Neden buradasın?“ sorusunu içim “Bir olmak için!“ şeklinde cevaplıyor. İlk meditasyon sonrasında “Ne gördün?“ sorusuna içim “Hiçbir şey“diyor. Guru “Hiçbir şey çok değerli,“ diyor. Günler geçtikçe dinliyorum; duymadıklarımı, işitmediklerimi, görmediklerimi. Ne de çoklar! Yolda çürümüş kalbimi andıran bir taş buluyorum. Karanlık, gri ve köşeli. Başka bir gün başım çok ağır. Sessizlik içinde geçen sabahın öğleden sonrası bir çemberde oturuyoruz. Güzel ruhlar var etrafımda. Sevgiyi hissediyorum. Semin “Ben konuşmak istiyorum“ diyor. O anda bedenim masaya yığılıyor, ağlıyorum, adeta kaslarım gerilmekten kopacaklar. Bir yandan göğsüm sanki bambaşka bir oksijen çeşidi ile dolup açılırken sırtımdan, iki kürek kemiğimin arasından içime ılık bir nehir giriyor. Semin'in ağzından evren, ilahi mutlak “Seni affediyorum, kendine haksızlık etme. Seni seviyorum“ diyor. Ay doğarken, şaşkın, mutlu, hafif, uçarcasına denize dalıyorum.
Artık kalbim hafif ve aydınlık. Yazmaya başlıyorum. Kampın bitimine kadar 25 şiir akıyor, bir daha yazamayacağım türden. Oradaki parıldayan ruhlar bana adeta bilmediklerimi öğretiyorlar. İstanbul'a döndükten sonra arkasından diğer şiirler ve müzik bana adeta akmaya devam ediyor. Elime uzun zamandır almadığım gitarı alıyor ve çalıyorum. Ses çıkaramadığım neye üflüyorum ve ses çıkıyor. Hayatımın dönüştüğünü hissediyorum. İçim açık.Sonrasında Milano Miripiri'de Gurudass ve birçok temiz ruh ile daha tanışıyor biraz daha anlıyorum. Kaderi, sevgiyi, çocuğu, kalıbı. Yolculuğu tekrar tetikleyen biricik kardeşim Semin oluyor.
Şiirleri geçmişte çekmiş olduğum fotoğraflar ile eşlemeye başlıyorum. Sevgili Cihan “Abi gel, müziği bizim orada kayıt edelim“ diyor. Maya, henüz kayıt etmediği mantraya olan bir bestesini kullanmama izin veriyor. Kitap bitmeye yakın Serdar'a götürüyorum. Sevgili Serdar dinliyor ve “Bu kitabı biz basarız“ diyor. Gözlerim ıslak.Bu akış bana sizlerle henüz adını koyamadığım bir şeyleri paylaşmam için geldi derinlerden, içimden. Çocukluğumdan beri neden birçok kişiye, nesneye hatta olaya aşk duyduğumu, aşkı niye aradığımı, en karanlık zamanımda bile bir manevi olduğunu keşfediyorum. İlahi bütünlüğü, sonsuzluğu farkediyorum, kendimi affediyorum, yaşıyorum ve yazıyorum.Neden iki buçuk sene evvel çok sevdiğim şirketten, gücü, statüyü bırakarak bambaşka bir hayata yelken açtığımı anlıyorum. Son iki senede neden bazı şeylerin olmadığını öğreniyorum. Sabrın ve dengenin önemini idrak ediyorum. Namaz, Yoga, Tai Chi, Taekwondo gibi yin ve yangı içinde dengeleyen konular bedenimi çağırırken ruhum derinlere yolculuk ediyor. Gülen insanları arıyorum.
Sevgili Suna Türkçe yazdıklarımı İngilizceye, canım kardeşim Jülide İngilizce yazdıklarımı Türkçeye çeviride yardıma koştu
Demir ile konuşurken “bu hikayeyi yazmalısın“ diyor. Ben de onu dinliyor ve bu açıklamayı ekliyorum.
Bu süreçte bana yardım eden herkese minnet duyuyorum. İçinize emanet olun.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.