Marx'ın Ekolojik - İktisat ve Doğa Üzerine DüşünceleriSosyalist ve Ekolojik Bir Uygarlık için Tezler Cilt 1
Marksist Ekolojik-İktisat, en genel ifade ile Marx'ın ekolojik ilişkinin sosyo-ekonomik gelişme sürecinin dışsal değil içsel ve organik bir öğesi olduğu şeklindeki öncü düşüncesinin çağın koşullarında derinleştirilmesi temelinde gelişmiş yeni bir bilimsel disiplindir. Yazar, 80'lerden bu yana Çin'de ekolojik-iktisadın ve sürdürülebilir iktisadın bağımsız bir bilim haline gelmesi için çalışan öncü araştırmacılardandır. Ekolojik Uygarlık ve Sürdürülebilir İktisat Araştırmaları Merkezinin onursal başkanıdır.
İki ciltlik eserin birinci cildi, Marx'ın ekolojik-iktisat teorilerinin, felsefi, sosyolojik, iktisadi ve ekolojik kaynaklarını vermektedir. Marx'ın bilimsel sosyalizm teorisi ve tüm teorik sisteminin köklü bir ekolojik bakış açısı içerdiği oldukça gecikmiş bir biçimde fark edilmiş, onun en ileri toplum biçiminin natüralizmin ve hümanizmin en gelişkin biçimi olacağı önermesi yeterince tartışılmamıştır. Oysa 80'lerden itibaren dünyanın ekolojik dengeleri ciddi kriz içine girmiş ve ekoloji-karşıtı ekonomik gelişme sürdürülemez hale gelmiştir.
Marx, neden ekoloji merkezli düşünmüş, neden doğanın özgürleşmesi gerektiğini savunmuş ve insanın doğadaki güzellik yasaları gereğince üretmesi gerektiğini önermişti? Marx, neden sosyo-ekonomik yapıların gelişiminin doğal-tarihsel bir süreç olduğunu ve insanın, toplumun ve doğanın özgürlüğünün ayrılmaz bir bütün olduğunu savunmuştu? Çünkü, daha o günlerden itibaren kapitalist üretimin insan ile doğa arasındaki yabancılaşma ve çatışmayı had safhaya çıkarma eğilimi açığa çıkmış, bu durumu tersine çevirmek için öncelikle insanlar arasındaki ilişkilerin dönüştürülmesi gerekmişti. Kapitalizm bir yandan insan ile doğa arasındaki maddesel alışveriş sürecini habis bir döngüye dönüştürmüş, diğer yandan emeğin kendi doğasına yabancılaşmasını had safhaya çıkarmıştı. Oysa Marx'a göre bu maddesel alışveriş süreci, bir yandan insan ile doğa arasındaki en temel ilişki, diğer yandan ekonomik alan ile ekolojik sistem arasındaki en önemli bağlantı idi. Bu alışveriş aynı zamanda insanın emek süreci idi ve Marx bu süreci şöyle tanımlamıştı: “Emek süreci öncelikle insan ile doğa arasındaki bir süreçtir, insanın kendisi ile doğa arasında maddesel alışverişi, başlattığı, düzenlediği ve kontrol ettiği bir süreçtir.” Marx'a göre kapitalizm bir yandan maddesel alışverişi rasyonel bir biçimde düzenleyemeyeceği, diğer yandan sosyo-ekonomik alanda yol açtığı çelişmeleri çözemeyeceği için insanlar tarafından yıkılmaya mahkumdu.
- Açıklama
Marksist Ekolojik-İktisat, en genel ifade ile Marx'ın ekolojik ilişkinin sosyo-ekonomik gelişme sürecinin dışsal değil içsel ve organik bir öğesi olduğu şeklindeki öncü düşüncesinin çağın koşullarında derinleştirilmesi temelinde gelişmiş yeni bir bilimsel disiplindir. Yazar, 80'lerden bu yana Çin'de ekolojik-iktisadın ve sürdürülebilir iktisadın bağımsız bir bilim haline gelmesi için çalışan öncü araştırmacılardandır. Ekolojik Uygarlık ve Sürdürülebilir İktisat Araştırmaları Merkezinin onursal başkanıdır.
İki ciltlik eserin birinci cildi, Marx'ın ekolojik-iktisat teorilerinin, felsefi, sosyolojik, iktisadi ve ekolojik kaynaklarını vermektedir. Marx'ın bilimsel sosyalizm teorisi ve tüm teorik sisteminin köklü bir ekolojik bakış açısı içerdiği oldukça gecikmiş bir biçimde fark edilmiş, onun en ileri toplum biçiminin natüralizmin ve hümanizmin en gelişkin biçimi olacağı önermesi yeterince tartışılmamıştır. Oysa 80'lerden itibaren dünyanın ekolojik dengeleri ciddi kriz içine girmiş ve ekoloji-karşıtı ekonomik gelişme sürdürülemez hale gelmiştir.
Marx, neden ekoloji merkezli düşünmüş, neden doğanın özgürleşmesi gerektiğini savunmuş ve insanın doğadaki güzellik yasaları gereğince üretmesi gerektiğini önermişti? Marx, neden sosyo-ekonomik yapıların gelişiminin doğal-tarihsel bir süreç olduğunu ve insanın, toplumun ve doğanın özgürlüğünün ayrılmaz bir bütün olduğunu savunmuştu? Çünkü, daha o günlerden itibaren kapitalist üretimin insan ile doğa arasındaki yabancılaşma ve çatışmayı had safhaya çıkarma eğilimi açığa çıkmış, bu durumu tersine çevirmek için öncelikle insanlar arasındaki ilişkilerin dönüştürülmesi gerekmişti. Kapitalizm bir yandan insan ile doğa arasındaki maddesel alışveriş sürecini habis bir döngüye dönüştürmüş, diğer yandan emeğin kendi doğasına yabancılaşmasını had safhaya çıkarmıştı. Oysa Marx'a göre bu maddesel alışveriş süreci, bir yandan insan ile doğa arasındaki en temel ilişki, diğer yandan ekonomik alan ile ekolojik sistem arasındaki en önemli bağlantı idi. Bu alışveriş aynı zamanda insanın emek süreci idi ve Marx bu süreci şöyle tanımlamıştı: “Emek süreci öncelikle insan ile doğa arasındaki bir süreçtir, insanın kendisi ile doğa arasında maddesel alışverişi, başlattığı, düzenlediği ve kontrol ettiği bir süreçtir.” Marx'a göre kapitalizm bir yandan maddesel alışverişi rasyonel bir biçimde düzenleyemeyeceği, diğer yandan sosyo-ekonomik alanda yol açtığı çelişmeleri çözemeyeceği için insanlar tarafından yıkılmaya mahkumdu.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.