Masa, Bayrak, Sandalye
2009'da Renkzaman, 2012'de Pencere, 2016'da Karlar Altında Körler Ülkesi adlı kitapları yayımlanan Serhat Çelikel, ikinci romanıyla okur karşısında.
Masa, Bayrak, Sandalye bir dostluk hikâyesi. Romanın başkişisi ve anlatıcısı konumundaki Burak'ın, ev arkadaşları Ece, Cemil ve hem evlerine hem aralarına sonradan dahil olan Yasemin'le yaşadıkları, onlarla birlikte kendini yeniden ve durmadan keşfetme hâli ve dünya üzerindeki her şeyin geçip gidiyor oluşu, bu hikâyenin temel taşlarını oluşturuyor. Roman boyunca paylaşılanların “uçuculuğunu” ise Burak'ın aralıklarla yinelediği cümle temsil ediyor: “Kimseye zararım yok, galiba bu dünyada bir amacım da yok.”
Çelikel, kendi hâlinde dört üniversite öğrencisinin hayatında olan biten ufak tefek şeyleri mevsim mevsim anlatırken, önce bu olağan akışı bozan olağandışı olaylara, sonra da romanın var olma sürecine dahil ediyor okuru. Bu duraklar, romanın bir dostluk hikâyesinden fazlası olduğunun kanıtı.
"Burak kendisini de taklit etmelerini bekledi fakat henüz aralarına katılmış Yasemin'in bile saçlarını tepesinde topladığı zamanlarda yaptığı bir hareketle dalga geçildikten ve buna gülündükten sonra başka gülünçlüklere geçildi. Kendisini taklit edecek olsa bunun nasıl bir hareket olacağını düşündü, aklına bir şey gelmiyordu. Sürekli kullandığı bir hareket, bir kelime, bir yüz ifadesi düşündü ama böyle bir şey de bulamadı. Bazen karşıdaki nasıl konuşursa, nasıl davranırsa kendisinin de buna hemen uyduğunu, karşısındaki gibi şeyler söyleyip, karşısındakine benzer hareketler yaptığını düşünür ama buna canını sıkmazdı. Burak'ı diğerlerinden ayıran bir şey muhakkak olmalıydı, bir ilginç yan, yalnızca ona has bir şey olmalıydı. ‘Yok,' diye düşündü. ‘Bu hayatta hiçbir amacım da yok.'"
- Açıklama
2009'da Renkzaman, 2012'de Pencere, 2016'da Karlar Altında Körler Ülkesi adlı kitapları yayımlanan Serhat Çelikel, ikinci romanıyla okur karşısında.
Masa, Bayrak, Sandalye bir dostluk hikâyesi. Romanın başkişisi ve anlatıcısı konumundaki Burak'ın, ev arkadaşları Ece, Cemil ve hem evlerine hem aralarına sonradan dahil olan Yasemin'le yaşadıkları, onlarla birlikte kendini yeniden ve durmadan keşfetme hâli ve dünya üzerindeki her şeyin geçip gidiyor oluşu, bu hikâyenin temel taşlarını oluşturuyor. Roman boyunca paylaşılanların “uçuculuğunu” ise Burak'ın aralıklarla yinelediği cümle temsil ediyor: “Kimseye zararım yok, galiba bu dünyada bir amacım da yok.”
Çelikel, kendi hâlinde dört üniversite öğrencisinin hayatında olan biten ufak tefek şeyleri mevsim mevsim anlatırken, önce bu olağan akışı bozan olağandışı olaylara, sonra da romanın var olma sürecine dahil ediyor okuru. Bu duraklar, romanın bir dostluk hikâyesinden fazlası olduğunun kanıtı.
"Burak kendisini de taklit etmelerini bekledi fakat henüz aralarına katılmış Yasemin'in bile saçlarını tepesinde topladığı zamanlarda yaptığı bir hareketle dalga geçildikten ve buna gülündükten sonra başka gülünçlüklere geçildi. Kendisini taklit edecek olsa bunun nasıl bir hareket olacağını düşündü, aklına bir şey gelmiyordu. Sürekli kullandığı bir hareket, bir kelime, bir yüz ifadesi düşündü ama böyle bir şey de bulamadı. Bazen karşıdaki nasıl konuşursa, nasıl davranırsa kendisinin de buna hemen uyduğunu, karşısındaki gibi şeyler söyleyip, karşısındakine benzer hareketler yaptığını düşünür ama buna canını sıkmazdı. Burak'ı diğerlerinden ayıran bir şey muhakkak olmalıydı, bir ilginç yan, yalnızca ona has bir şey olmalıydı. ‘Yok,' diye düşündü. ‘Bu hayatta hiçbir amacım da yok.'"
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.