Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750801501
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
50
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
1999-12
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe
9789750801501
367226
https://www.kitapburada.com/kitap/mavikara
Mavikara
4.54
Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.
"Mineli Dağınık Mavi Kutu"nun kapağı açıldığında, "Mavikara" tonunda şiirlerle tanışacak, ilk kitabın büyüsüne siz de tanık olacaksınız.
(Arka Kapak)
OKUR
Yalındır
Az okunmuş ipliksi safirlerden
Kedilerin düşlerinde unutulmuş
Çocuk seslerinden
Bu tarz yalanlardan dem vurur
Ayakları yaz kış üşür
Niye kendi gözlerine hiç çekilmez
Aslında bilinir
Kekredir dili
Deniz kıyısında oturur sabahları
Kimse görmesin diye
Nerelere girip çıktığını öğle vakti
İsimsiz
Acıyı seyreltir
Parmak uçlarında yürümekten sıkıldığında
Kalemiyle
Zanneder ki şiirdir yazdıklarım
Tadımlık
BU ŞEHİR
Evliyanın terkisinde yanan
Mavimsi alev, göğe doğru
Koyu sıvı, biçimsiz düş
Dipsiz kelimeler, dev
Güz kelebekleri, mosmor
Dudaklara oturan öpüş
Musikiyle matlaşan kırmızı
Göl balığı, dikenleri
Güdük kalmış gürbüz çalı
Tasavvurun sınırı çöküş
AKİK
Akşam her dilde sakin şakayık
Esmer bir kadınca
Okşanır rüyasında akik
Kaybolur dehlizlerinde meltem
Ağzında rikkatin yarası
Ağır hazin yağdıkça ağaçlar
Gam tutar dilin hası saklanır
Şiirin gamsız kör taşı
DÜZLÜK BEKÇİLERİ
Yaz sonu
Masum tekerlemelerle çöken
İçedönük sızıydı kitap
Öperdik
Göğe salıp kılaptan zinciri
Küle bulanmış
Elyazması sayfaları rüzgâra
Kendimize saklardık sihri
Doğuramadığımız sahici ikiz
Mecaz
Bir bir kavuşturur kollarımızı
Yüz çevirir
Dinlerdik bitmiş seferi
Sağır ve sası
Düzlük bekçileriydik kundaktan
ÜNER SADİ
Kum fırtınasıdır kollarımdan
Akar kendi leylî çölüne şefkat
Çölü olmayan, ben Üner Sadi
Kor ve doğmamış, eski
Ve tozlu
Utancıyım kelimenin
Dilimden avcı bir kervan geçer sabahları
Ya ben serap ya mahmur develer
Su, yün kokusu ve ten gibi
Çırılçıplak rahatsızlıklar
Yerimden düşe kalkar acemi
Kahve sürmediği kimsenin
Akran bir ateşe giderim
Cenin
MAVİKARA
Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.
Kancık bir kuyuya atıyorum bedenimi
Mor dudaklarıma mahpus munis tebessüm.
Karaşın karınca duaları yazan hattat dedelerime
Parmağındaki elifi anlatırken
Yüzüme yezit kedimin kuyruğu dokunuyor.
Sabah ve Ankara
Küçük bir kız kadar şaşkınşirin
Mavikara treni kaçırdığım rüya.
Kök fırçanın kâhin kılları senin varsıllığın,
Yüzünden deliren peri masalı,
Annegöğsündeki uç pembe sema.
Bir şehveti karşılar gibi nazik
Perdesiz odana alıyorsun ensest kardeşliğimi,
Cürmü çürük şairlerin erkek sözlerine gülerken
Elimi kendine ayırıyorsun
Has sevincin parmağındaki elife sarmaşık.
Kanıyorum ben gündüşüm.
Akşam ve Ankara
Beyaz bir ölüm kadar usluuzun
Mavikara trene bindiğim rüya.
ÇATILARDA DİLSİZ
Kayısı sevgilim ve ben elma
Yanaklarında iki çift dudak iziyle
Terk ettik güpegündüz:
Başını yana eğen bir çocuk vardı
Turunç bakışlarında,
Çatılarda dilsiz iki kız ikiz
Yarım kalırdı sevişmemiz.
ÖYLE DERİN
Sizden bana kalan ama teninizdeki
Ürperti, baş aşağı suya bırakılmış
Bir kulbu çatlak aliterasyon testisi.
Hangi sözlükte karşılaşsak gözleriniz
Sık koruluk, dudaklarınız öyle derin,
Neden?
Kimle tırmansam şiirin seher alev
Tepesine, peşimde parmaklarınız; düş
Sadece siz, belli ki ikiz,
Belki biz.
SAKA KUŞUNDA
Sarsak tınılı bir viyolonselde işittim
İlk sizi ben, titrememiş bir diyezdiniz
Henüz.
Kasıklarıma yürüyen saka kuşunda
Avuçlarınızı, bu şehir ötekine uyanırken
Boynunuzdaki allegroyu tanıdım:
Bir ufaklık gördüm uykulu sokakta
Okula giden, cebinize soktum
Ellerimi;
Saçlarınız hâlâ ıslak, sırtınızda
Kayıtsız bir tel,
Yel.
ODADA AYNA
Hiç bilmediniz siz odamdaki keşiş
Kulesini, şurası eğri gibi duruyor mu
Söyleyemediniz, gülümseyemediniz suyu
Ağzınızın dişlerinizin arasında.
Ben de size bu odada ayna yasağı
Hep olduğunu, ayna sözcüğüne rahim
Kalp şiirleri imha ettiğimi, ne de
Ara ara rüyalar gördüğümü penceredeki
Rahneden süzülen kulenin bahçeye
Dağılıp raks ettiği sayfalar ve sayfalar
Söyleyebildim.
Bu oda kitsch, siz farz edin piç,
Belleğim.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.
"Mineli Dağınık Mavi Kutu"nun kapağı açıldığında, "Mavikara" tonunda şiirlerle tanışacak, ilk kitabın büyüsüne siz de tanık olacaksınız.
(Arka Kapak)
OKUR
Yalındır
Az okunmuş ipliksi safirlerden
Kedilerin düşlerinde unutulmuş
Çocuk seslerinden
Bu tarz yalanlardan dem vurur
Ayakları yaz kış üşür
Niye kendi gözlerine hiç çekilmez
Aslında bilinir
Kekredir dili
Deniz kıyısında oturur sabahları
Kimse görmesin diye
Nerelere girip çıktığını öğle vakti
İsimsiz
Acıyı seyreltir
Parmak uçlarında yürümekten sıkıldığında
Kalemiyle
Zanneder ki şiirdir yazdıklarım
Tadımlık
BU ŞEHİR
Evliyanın terkisinde yanan
Mavimsi alev, göğe doğru
Koyu sıvı, biçimsiz düş
Dipsiz kelimeler, dev
Güz kelebekleri, mosmor
Dudaklara oturan öpüş
Musikiyle matlaşan kırmızı
Göl balığı, dikenleri
Güdük kalmış gürbüz çalı
Tasavvurun sınırı çöküş
AKİK
Akşam her dilde sakin şakayık
Esmer bir kadınca
Okşanır rüyasında akik
Kaybolur dehlizlerinde meltem
Ağzında rikkatin yarası
Ağır hazin yağdıkça ağaçlar
Gam tutar dilin hası saklanır
Şiirin gamsız kör taşı
DÜZLÜK BEKÇİLERİ
Yaz sonu
Masum tekerlemelerle çöken
İçedönük sızıydı kitap
Öperdik
Göğe salıp kılaptan zinciri
Küle bulanmış
Elyazması sayfaları rüzgâra
Kendimize saklardık sihri
Doğuramadığımız sahici ikiz
Mecaz
Bir bir kavuşturur kollarımızı
Yüz çevirir
Dinlerdik bitmiş seferi
Sağır ve sası
Düzlük bekçileriydik kundaktan
ÜNER SADİ
Kum fırtınasıdır kollarımdan
Akar kendi leylî çölüne şefkat
Çölü olmayan, ben Üner Sadi
Kor ve doğmamış, eski
Ve tozlu
Utancıyım kelimenin
Dilimden avcı bir kervan geçer sabahları
Ya ben serap ya mahmur develer
Su, yün kokusu ve ten gibi
Çırılçıplak rahatsızlıklar
Yerimden düşe kalkar acemi
Kahve sürmediği kimsenin
Akran bir ateşe giderim
Cenin
MAVİKARA
Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.
Kancık bir kuyuya atıyorum bedenimi
Mor dudaklarıma mahpus munis tebessüm.
Karaşın karınca duaları yazan hattat dedelerime
Parmağındaki elifi anlatırken
Yüzüme yezit kedimin kuyruğu dokunuyor.
Sabah ve Ankara
Küçük bir kız kadar şaşkınşirin
Mavikara treni kaçırdığım rüya.
Kök fırçanın kâhin kılları senin varsıllığın,
Yüzünden deliren peri masalı,
Annegöğsündeki uç pembe sema.
Bir şehveti karşılar gibi nazik
Perdesiz odana alıyorsun ensest kardeşliğimi,
Cürmü çürük şairlerin erkek sözlerine gülerken
Elimi kendine ayırıyorsun
Has sevincin parmağındaki elife sarmaşık.
Kanıyorum ben gündüşüm.
Akşam ve Ankara
Beyaz bir ölüm kadar usluuzun
Mavikara trene bindiğim rüya.
ÇATILARDA DİLSİZ
Kayısı sevgilim ve ben elma
Yanaklarında iki çift dudak iziyle
Terk ettik güpegündüz:
Başını yana eğen bir çocuk vardı
Turunç bakışlarında,
Çatılarda dilsiz iki kız ikiz
Yarım kalırdı sevişmemiz.
ÖYLE DERİN
Sizden bana kalan ama teninizdeki
Ürperti, baş aşağı suya bırakılmış
Bir kulbu çatlak aliterasyon testisi.
Hangi sözlükte karşılaşsak gözleriniz
Sık koruluk, dudaklarınız öyle derin,
Neden?
Kimle tırmansam şiirin seher alev
Tepesine, peşimde parmaklarınız; düş
Sadece siz, belli ki ikiz,
Belki biz.
SAKA KUŞUNDA
Sarsak tınılı bir viyolonselde işittim
İlk sizi ben, titrememiş bir diyezdiniz
Henüz.
Kasıklarıma yürüyen saka kuşunda
Avuçlarınızı, bu şehir ötekine uyanırken
Boynunuzdaki allegroyu tanıdım:
Bir ufaklık gördüm uykulu sokakta
Okula giden, cebinize soktum
Ellerimi;
Saçlarınız hâlâ ıslak, sırtınızda
Kayıtsız bir tel,
Yel.
ODADA AYNA
Hiç bilmediniz siz odamdaki keşiş
Kulesini, şurası eğri gibi duruyor mu
Söyleyemediniz, gülümseyemediniz suyu
Ağzınızın dişlerinizin arasında.
Ben de size bu odada ayna yasağı
Hep olduğunu, ayna sözcüğüne rahim
Kalp şiirleri imha ettiğimi, ne de
Ara ara rüyalar gördüğümü penceredeki
Rahneden süzülen kulenin bahçeye
Dağılıp raks ettiği sayfalar ve sayfalar
Söyleyebildim.
Bu oda kitsch, siz farz edin piç,
Belleğim.
- Açıklama
- Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.
"Mineli Dağınık Mavi Kutu"nun kapağı açıldığında, "Mavikara" tonunda şiirlerle tanışacak, ilk kitabın büyüsüne siz de tanık olacaksınız.
(Arka Kapak)
OKUR
Yalındır
Az okunmuş ipliksi safirlerden
Kedilerin düşlerinde unutulmuş
Çocuk seslerinden
Bu tarz yalanlardan dem vurur
Ayakları yaz kış üşür
Niye kendi gözlerine hiç çekilmez
Aslında bilinir
Kekredir dili
Deniz kıyısında oturur sabahları
Kimse görmesin diye
Nerelere girip çıktığını öğle vakti
İsimsiz
Acıyı seyreltir
Parmak uçlarında yürümekten sıkıldığında
Kalemiyle
Zanneder ki şiirdir yazdıklarım
Tadımlık
BU ŞEHİR
Evliyanın terkisinde yanan
Mavimsi alev, göğe doğru
Koyu sıvı, biçimsiz düş
Dipsiz kelimeler, dev
Güz kelebekleri, mosmor
Dudaklara oturan öpüş
Musikiyle matlaşan kırmızı
Göl balığı, dikenleri
Güdük kalmış gürbüz çalı
Tasavvurun sınırı çöküş
AKİK
Akşam her dilde sakin şakayık
Esmer bir kadınca
Okşanır rüyasında akik
Kaybolur dehlizlerinde meltem
Ağzında rikkatin yarası
Ağır hazin yağdıkça ağaçlar
Gam tutar dilin hası saklanır
Şiirin gamsız kör taşı
DÜZLÜK BEKÇİLERİ
Yaz sonu
Masum tekerlemelerle çöken
İçedönük sızıydı kitap
Öperdik
Göğe salıp kılaptan zinciri
Küle bulanmış
Elyazması sayfaları rüzgâra
Kendimize saklardık sihri
Doğuramadığımız sahici ikiz
Mecaz
Bir bir kavuşturur kollarımızı
Yüz çevirir
Dinlerdik bitmiş seferi
Sağır ve sası
Düzlük bekçileriydik kundaktan
ÜNER SADİ
Kum fırtınasıdır kollarımdan
Akar kendi leylî çölüne şefkat
Çölü olmayan, ben Üner Sadi
Kor ve doğmamış, eski
Ve tozlu
Utancıyım kelimenin
Dilimden avcı bir kervan geçer sabahları
Ya ben serap ya mahmur develer
Su, yün kokusu ve ten gibi
Çırılçıplak rahatsızlıklar
Yerimden düşe kalkar acemi
Kahve sürmediği kimsenin
Akran bir ateşe giderim
Cenin
MAVİKARA
Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.
Kancık bir kuyuya atıyorum bedenimi
Mor dudaklarıma mahpus munis tebessüm.
Karaşın karınca duaları yazan hattat dedelerime
Parmağındaki elifi anlatırken
Yüzüme yezit kedimin kuyruğu dokunuyor.
Sabah ve Ankara
Küçük bir kız kadar şaşkınşirin
Mavikara treni kaçırdığım rüya.
Kök fırçanın kâhin kılları senin varsıllığın,
Yüzünden deliren peri masalı,
Annegöğsündeki uç pembe sema.
Bir şehveti karşılar gibi nazik
Perdesiz odana alıyorsun ensest kardeşliğimi,
Cürmü çürük şairlerin erkek sözlerine gülerken
Elimi kendine ayırıyorsun
Has sevincin parmağındaki elife sarmaşık.
Kanıyorum ben gündüşüm.
Akşam ve Ankara
Beyaz bir ölüm kadar usluuzun
Mavikara trene bindiğim rüya.
ÇATILARDA DİLSİZ
Kayısı sevgilim ve ben elma
Yanaklarında iki çift dudak iziyle
Terk ettik güpegündüz:
Başını yana eğen bir çocuk vardı
Turunç bakışlarında,
Çatılarda dilsiz iki kız ikiz
Yarım kalırdı sevişmemiz.
ÖYLE DERİN
Sizden bana kalan ama teninizdeki
Ürperti, baş aşağı suya bırakılmış
Bir kulbu çatlak aliterasyon testisi.
Hangi sözlükte karşılaşsak gözleriniz
Sık koruluk, dudaklarınız öyle derin,
Neden?
Kimle tırmansam şiirin seher alev
Tepesine, peşimde parmaklarınız; düş
Sadece siz, belli ki ikiz,
Belki biz.
SAKA KUŞUNDA
Sarsak tınılı bir viyolonselde işittim
İlk sizi ben, titrememiş bir diyezdiniz
Henüz.
Kasıklarıma yürüyen saka kuşunda
Avuçlarınızı, bu şehir ötekine uyanırken
Boynunuzdaki allegroyu tanıdım:
Bir ufaklık gördüm uykulu sokakta
Okula giden, cebinize soktum
Ellerimi;
Saçlarınız hâlâ ıslak, sırtınızda
Kayıtsız bir tel,
Yel.
ODADA AYNA
Hiç bilmediniz siz odamdaki keşiş
Kulesini, şurası eğri gibi duruyor mu
Söyleyemediniz, gülümseyemediniz suyu
Ağzınızın dişlerinizin arasında.
Ben de size bu odada ayna yasağı
Hep olduğunu, ayna sözcüğüne rahim
Kalp şiirleri imha ettiğimi, ne de
Ara ara rüyalar gördüğümü penceredeki
Rahneden süzülen kulenin bahçeye
Dağılıp raks ettiği sayfalar ve sayfalar
Söyleyebildim.
Bu oda kitsch, siz farz edin piç,
Belleğim.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.