Medya Emperyalizmi
Medya ve emperyalizm kavramlarının birbirini besleyen, tamamlayan ve sebep-sonuç ilişkisi bağlamında modern em-peryalizmin medya çıktıları vasıtası ile hayata geçtiğini söylemek mümkündür. Bir başka ifade ile “Küreselleşme” denilen yenidünya düzeninin sebep-sonuç cihetiyle medyanın bir lo-komotif olarak görev yaptığı ve peşindeki “küresel sömürü va-gonlarını” raydan hiç çıkmadan küresel emperyalizmin garlarına sağ salim ulaştırmaktadır. Küresel emperyalizmin hovarda, şımarık ve asi çocuğu olan medya bu yeni düzeni meşrulaştırma aracı olarak önemli bir görevi yerine getirmektedir. Yani medya emperyalizminin tabiri caizse gönüllü elçisi olarak öncü birliğini oluşturmaktadır. Medya emperyalizminin hedefi veya yönelimi gelişmişlik bağlamında genelde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere doğru; kültürel anlamda ise Batı medeniyetine tehdit olarak görülen doğu ve özellikle İslam medeniyet coğrafyasıdır. Bu anlamda 1996'da yayımladığı kitapla dünya siyasi gündeminde tartışılmaya başlanan Amerikalı Samuel P. Huntington, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” isimli çalışmasında Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünyada toplumların kültüre ve dine dayalı aidiyetleri kuvvetli olan kimliklerin başlıca çatışma kaynağı olacağını öne sürmüştür. Huntington gelecekte savaşların konvansiyonel savaşlar yani klasik sıcak-cephe savaşları şeklinde ve ülkeler arasında değil, medeniyet-kültür havzaları arasında cereyan edeceğini vurgulamıştır. Huntington'ın da işaret ettiği gibi dünya üzerindeki savaşlar bundan sonra kültür ve medeniyet perspek-tifinden cereyan ettiği (edeceği) için burada en önemli kültür taşıyıcısı, dönüştürücüsü, yozlaştırıcısı ve çatıştırıcısı medyanın bizatihi kendisi olduğu için medya emperyalizmi düşüncesi veya yaklaşımı önem arz etmektedir. Medya emperyalizmi tüm dünyada da kabul gördüğü üzere batılı ve özellikle Amerikan menşeili olduğu için önemli medya operasyonlarının merkezi doğal olarak Amerika olarak kabul edilmektedir. Bir başka ifade ile küresel çapta medya aracılığı ile üretilen ve pompalanan bir küresel kültür gerçeği mevcut olup bu kültürün gerek menşei bakımından ve gerekse de içerik sağlaması/üretmesi bakımından kapitalizmin mabedi konumundaki Amerika'nın varlığı yadsınamaz konumdadır. Amerika ve Batı tarafından sistemli ve kararlı bir şekilde hayata geçirilen küresel kültür hem elit hem de popüler araçlarla hayatın her zerresine boşluk kabul etmeyecek şekilde zerk edilen bu türedi kültürden amaç, tüm dünyada Batı tarzı ve her yerde işlerlik kazanan homojen bir kültür ihdas etme çabası olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm milletlere veya kültürlere enjekte edilen bu yapay kültürle toplum hayatından, dini değerlere; iş ahlakından siyaset ahlakına aile değerlerinden insan ilişiklerine; yaşam tarzından değerler manzumesine kadar tüm kadim kültürler unufak olmak suretiyle popüler kültürün azgın ve acımasız dişlileri arasında kur-ban edilmektedir. Kısacası medya marifetiyle küresel düzeyde her toplumu ve her kültürü radikal bir şekilde etkileyen bir kültürel istila, bir kültürel deprem ve bir kültürel girdapla karşı karşıyayız. Ruh nasıl ki insanın yaşam göstergesi ve olmazsa olmazı ise bu meyanda kültür ve insani değer/ölçülerini bu dünyanın ruhu olarak kabul ettiğimizde medyanın kültür emperyalizmi vasıtasıyla bu dünyanın ruh köklerine adeta dinamit koyduğu ve bu yolla beşeri dünyayı ve insanlığı bitkisel hayata mahkûm ettiğini rahatlıkla ifade edebiliriz. Buradan hareketle bu çalışmanın amacı medya emperyalizmine karşı dikkat çekmek ve karınca kararınca da olsa bir farkındalık oluşturmak ve bu anlamda sorumlu kişi ve mercileri harekete geçirmektir.
- Açıklama
Medya ve emperyalizm kavramlarının birbirini besleyen, tamamlayan ve sebep-sonuç ilişkisi bağlamında modern em-peryalizmin medya çıktıları vasıtası ile hayata geçtiğini söylemek mümkündür. Bir başka ifade ile “Küreselleşme” denilen yenidünya düzeninin sebep-sonuç cihetiyle medyanın bir lo-komotif olarak görev yaptığı ve peşindeki “küresel sömürü va-gonlarını” raydan hiç çıkmadan küresel emperyalizmin garlarına sağ salim ulaştırmaktadır. Küresel emperyalizmin hovarda, şımarık ve asi çocuğu olan medya bu yeni düzeni meşrulaştırma aracı olarak önemli bir görevi yerine getirmektedir. Yani medya emperyalizminin tabiri caizse gönüllü elçisi olarak öncü birliğini oluşturmaktadır. Medya emperyalizminin hedefi veya yönelimi gelişmişlik bağlamında genelde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere doğru; kültürel anlamda ise Batı medeniyetine tehdit olarak görülen doğu ve özellikle İslam medeniyet coğrafyasıdır. Bu anlamda 1996'da yayımladığı kitapla dünya siyasi gündeminde tartışılmaya başlanan Amerikalı Samuel P. Huntington, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” isimli çalışmasında Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünyada toplumların kültüre ve dine dayalı aidiyetleri kuvvetli olan kimliklerin başlıca çatışma kaynağı olacağını öne sürmüştür. Huntington gelecekte savaşların konvansiyonel savaşlar yani klasik sıcak-cephe savaşları şeklinde ve ülkeler arasında değil, medeniyet-kültür havzaları arasında cereyan edeceğini vurgulamıştır. Huntington'ın da işaret ettiği gibi dünya üzerindeki savaşlar bundan sonra kültür ve medeniyet perspek-tifinden cereyan ettiği (edeceği) için burada en önemli kültür taşıyıcısı, dönüştürücüsü, yozlaştırıcısı ve çatıştırıcısı medyanın bizatihi kendisi olduğu için medya emperyalizmi düşüncesi veya yaklaşımı önem arz etmektedir. Medya emperyalizmi tüm dünyada da kabul gördüğü üzere batılı ve özellikle Amerikan menşeili olduğu için önemli medya operasyonlarının merkezi doğal olarak Amerika olarak kabul edilmektedir. Bir başka ifade ile küresel çapta medya aracılığı ile üretilen ve pompalanan bir küresel kültür gerçeği mevcut olup bu kültürün gerek menşei bakımından ve gerekse de içerik sağlaması/üretmesi bakımından kapitalizmin mabedi konumundaki Amerika'nın varlığı yadsınamaz konumdadır. Amerika ve Batı tarafından sistemli ve kararlı bir şekilde hayata geçirilen küresel kültür hem elit hem de popüler araçlarla hayatın her zerresine boşluk kabul etmeyecek şekilde zerk edilen bu türedi kültürden amaç, tüm dünyada Batı tarzı ve her yerde işlerlik kazanan homojen bir kültür ihdas etme çabası olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm milletlere veya kültürlere enjekte edilen bu yapay kültürle toplum hayatından, dini değerlere; iş ahlakından siyaset ahlakına aile değerlerinden insan ilişiklerine; yaşam tarzından değerler manzumesine kadar tüm kadim kültürler unufak olmak suretiyle popüler kültürün azgın ve acımasız dişlileri arasında kur-ban edilmektedir. Kısacası medya marifetiyle küresel düzeyde her toplumu ve her kültürü radikal bir şekilde etkileyen bir kültürel istila, bir kültürel deprem ve bir kültürel girdapla karşı karşıyayız. Ruh nasıl ki insanın yaşam göstergesi ve olmazsa olmazı ise bu meyanda kültür ve insani değer/ölçülerini bu dünyanın ruhu olarak kabul ettiğimizde medyanın kültür emperyalizmi vasıtasıyla bu dünyanın ruh köklerine adeta dinamit koyduğu ve bu yolla beşeri dünyayı ve insanlığı bitkisel hayata mahkûm ettiğini rahatlıkla ifade edebiliriz. Buradan hareketle bu çalışmanın amacı medya emperyalizmine karşı dikkat çekmek ve karınca kararınca da olsa bir farkındalık oluşturmak ve bu anlamda sorumlu kişi ve mercileri harekete geçirmektir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.