%20
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786054639090
Boyut
13.50x19.50
Sayfa Sayısı
253
Basım Yeri
Konya
Baskı
1
Basım Tarihi
2012-06
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Melekler Parkı

Yazar: Erol Okutucu
Yayınevi : Tebeşir Yayınları
48,00TL
38,40TL
%20
Satışta değil
9786054639090
481451
Melekler Parkı
Melekler Parkı
38.40

O yıllarda Ukrayna'da trenler hızlı değildi. Elli kilometrede bir duran makine en fazla bu kadar sürede gidebilirdi. "Olsun" dedi kendi kendine, "en azından gidiyoruz işte". Natalia'nın Ukrayna topraklarında söylediği son sözüydü bu. Uyku onun, yılların verdiği kahredici yorgunluğunu, tam hissettiği bu anda şahdamarından yakaladı. On saate yakın uyuduğu bu zaman içerisinde yaratıcısı, muhteşem bir sanatla oluşturduğu psikolojik tedavisini uyguluyordu. Uyuduğu saatlerde bilinçaltını ve üstünü tümden temizleyecek, kötüye dair ne varsa silip atacaktı. Onun beyninde eksilmiş, hatta tümden yok olmuş adrenalin kanallarını yeniden inşa edecekti. Yaratıcısı sıkışan diğer kulları gibi Natalia'ya da en çok sıkıştığı anda yardım ederek, yepyeni bir hayat ve taze bir yaşama sevinci verecekti. Ve Tanrı, aslında var ettiği diğer canlılar gibi kusursuz yaratmış olduğu Natalia'nın, sonradan deforme olmuş anatomisini de yeniden düzenleyerek anlar sonra onu uyandırdı.

Her ikisi bir müddet nefes alamadı, boğulacak gibi oldular. Yasemin istasyondaki bank'ın birine kendini son anda atabildi. O an hıçkırıklarının fütursuzca çağlamasına onay verdi. İskender bu manzarayı henüz yeni uzaklaşan katil trenden ne yazık ki görmüştü fakat yapacak hiçbir şeyinin olmadığı kahrıyla da yutkundu. Metrelerce uzunluktaki vagonlar İskender'e dar geldi. Sığamadı ve ruhaniyeti oturduğu koltuktan dışarıya taştı. Çocukken ağladığını biliyordu İskender, o gün bugündür ağlamadığını da. Sanki şimdi yıllardır biriken bütün yaşlar sel olmuş, Almanya koltuklarının kadife kaplı minderine akıyordu. Vagondakiler, bu Türk'e benzeyen adama acıyarak baktılar ve içlerinin titrediğini İskender de duydu. Dilini, ırkını, ülkesini bilmediği bu adamla hiçbir ortak yanlara sahip değillerdi ve fakat buna gerek de yoktu. Göz pınarlarıyla herkes aynı ağlardı ve her damlanın tadı, tuzu içerden gelirken söküp getirdiği kasvet hep aynı dozda olurdu. Alman, Türk fark etmezdi çünkü özlem, ayrılık, sevda, aşk, sevgi evrensel bir dildi. Taş olsa dayanamazdı bu manzaraya ancak ağlayarak eşlik edilebilirdi. Koro halini aldı bu iç çekmeler ve giderlerken raylar bile ağladı.

Türkiye ve Almanya ülkeleri ne kadar uzak olursa olsun.Sevgi denen olgu, her nerede karşılık buluyorsa o menzile en nihayetinde varacak, sonu hüzünle bitse bile bu Aşk yaşanacaktır...

  • Açıklama
    • O yıllarda Ukrayna'da trenler hızlı değildi. Elli kilometrede bir duran makine en fazla bu kadar sürede gidebilirdi. "Olsun" dedi kendi kendine, "en azından gidiyoruz işte". Natalia'nın Ukrayna topraklarında söylediği son sözüydü bu. Uyku onun, yılların verdiği kahredici yorgunluğunu, tam hissettiği bu anda şahdamarından yakaladı. On saate yakın uyuduğu bu zaman içerisinde yaratıcısı, muhteşem bir sanatla oluşturduğu psikolojik tedavisini uyguluyordu. Uyuduğu saatlerde bilinçaltını ve üstünü tümden temizleyecek, kötüye dair ne varsa silip atacaktı. Onun beyninde eksilmiş, hatta tümden yok olmuş adrenalin kanallarını yeniden inşa edecekti. Yaratıcısı sıkışan diğer kulları gibi Natalia'ya da en çok sıkıştığı anda yardım ederek, yepyeni bir hayat ve taze bir yaşama sevinci verecekti. Ve Tanrı, aslında var ettiği diğer canlılar gibi kusursuz yaratmış olduğu Natalia'nın, sonradan deforme olmuş anatomisini de yeniden düzenleyerek anlar sonra onu uyandırdı.

      Her ikisi bir müddet nefes alamadı, boğulacak gibi oldular. Yasemin istasyondaki bank'ın birine kendini son anda atabildi. O an hıçkırıklarının fütursuzca çağlamasına onay verdi. İskender bu manzarayı henüz yeni uzaklaşan katil trenden ne yazık ki görmüştü fakat yapacak hiçbir şeyinin olmadığı kahrıyla da yutkundu. Metrelerce uzunluktaki vagonlar İskender'e dar geldi. Sığamadı ve ruhaniyeti oturduğu koltuktan dışarıya taştı. Çocukken ağladığını biliyordu İskender, o gün bugündür ağlamadığını da. Sanki şimdi yıllardır biriken bütün yaşlar sel olmuş, Almanya koltuklarının kadife kaplı minderine akıyordu. Vagondakiler, bu Türk'e benzeyen adama acıyarak baktılar ve içlerinin titrediğini İskender de duydu. Dilini, ırkını, ülkesini bilmediği bu adamla hiçbir ortak yanlara sahip değillerdi ve fakat buna gerek de yoktu. Göz pınarlarıyla herkes aynı ağlardı ve her damlanın tadı, tuzu içerden gelirken söküp getirdiği kasvet hep aynı dozda olurdu. Alman, Türk fark etmezdi çünkü özlem, ayrılık, sevda, aşk, sevgi evrensel bir dildi. Taş olsa dayanamazdı bu manzaraya ancak ağlayarak eşlik edilebilirdi. Koro halini aldı bu iç çekmeler ve giderlerken raylar bile ağladı.

      Türkiye ve Almanya ülkeleri ne kadar uzak olursa olsun.Sevgi denen olgu, her nerede karşılık buluyorsa o menzile en nihayetinde varacak, sonu hüzünle bitse bile bu Aşk yaşanacaktır...

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat