%35
Men Enti %10 indirimli Onur Budak
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786051286914
Boyut
13.50x19.50
Sayfa Sayısı
134
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2015-01
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe

Men Enti

11,11TL
7,22TL
%35
Satışta değil
9786051286914
567349
Men Enti
Men Enti
7.22

Yıllar önce ışığın gözün retinasına değişik biçimde ulaşması ile ortaya çıkan bir algılama olarak kabul görmüş “renkler” keşfedilip tanımlanırken, tanım eksik yapıldı. Renkler ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup, kısmen yanması nedeniyle çeşitlilik göstermedi. Renk tonları böyle oluşmadı. Renkler ilk onun saçlarıyla keşfedildi. Ve biraz da gözleriyle. Bu iki doğaüstü şeyi önce güneş gördü ve kendisini çırılçıplak soyup onun saçlarını giydi. Sonra deniz... Deniz onun diğer doğaüstü duyu organını gördü ve boşalttı üzerindeki tüm su birikintisini. Onun gözlerine baktı, gözlerini öptü, gözlerini içti. Tüm su birikintisini üzerinden atıp sere serpe uzandı, onu serdi üzerine. Sonra ırmaklar, göller, akarsular... Böyle devam etti hepsi. Ve bir gün güneş ve deniz birbirlerini bir bütün olarak, anıt gibi dikilirken gördüler. Aynı anda. Aynı yerde. Ve güneş denize, deniz de güneşe aşık oldu. Birbirlerine dokundular, birbirlerini hissettiler, birbirlerini öptüler, sarıldılar, bütünleştiler… Onun saçlarının ve gözlerinin rengini çalan doğanın en önemli iki cismi bu birleşimden doğan farklı tonları doğurdu gayrimeşru bir şekilde. Ve insanoğlu onun saç ve gözlerinden oluşarak uzayıp giden bu serüvene “gökkuşağı” adını verdi. Ve o gökkuşağını ben gördüm. Evet, her şey bir sonbahar günü aynen böyle başladı…

“Onur Budak, Men Enti'de büyük bir gizin peşine düşüyor. Bu gizi anlıyor, bu gizi arıyor, buluyor, kaybediyor, unutuyor, hatırlıyor, kızıyor, seviyor... Ne kadar duygu varsa, hepsini birer birer yaşıyor; hiçbir duyguyu birbirine karıştırmadan, hepsini belli bir yere koymayı da çok iyi biliyor. Uyuduğu zaman bir gerçek, uyandığı zaman bir rüya görüyor...”

  • Açıklama
    • Yıllar önce ışığın gözün retinasına değişik biçimde ulaşması ile ortaya çıkan bir algılama olarak kabul görmüş “renkler” keşfedilip tanımlanırken, tanım eksik yapıldı. Renkler ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup, kısmen yanması nedeniyle çeşitlilik göstermedi. Renk tonları böyle oluşmadı. Renkler ilk onun saçlarıyla keşfedildi. Ve biraz da gözleriyle. Bu iki doğaüstü şeyi önce güneş gördü ve kendisini çırılçıplak soyup onun saçlarını giydi. Sonra deniz... Deniz onun diğer doğaüstü duyu organını gördü ve boşalttı üzerindeki tüm su birikintisini. Onun gözlerine baktı, gözlerini öptü, gözlerini içti. Tüm su birikintisini üzerinden atıp sere serpe uzandı, onu serdi üzerine. Sonra ırmaklar, göller, akarsular... Böyle devam etti hepsi. Ve bir gün güneş ve deniz birbirlerini bir bütün olarak, anıt gibi dikilirken gördüler. Aynı anda. Aynı yerde. Ve güneş denize, deniz de güneşe aşık oldu. Birbirlerine dokundular, birbirlerini hissettiler, birbirlerini öptüler, sarıldılar, bütünleştiler… Onun saçlarının ve gözlerinin rengini çalan doğanın en önemli iki cismi bu birleşimden doğan farklı tonları doğurdu gayrimeşru bir şekilde. Ve insanoğlu onun saç ve gözlerinden oluşarak uzayıp giden bu serüvene “gökkuşağı” adını verdi. Ve o gökkuşağını ben gördüm. Evet, her şey bir sonbahar günü aynen böyle başladı…

      “Onur Budak, Men Enti'de büyük bir gizin peşine düşüyor. Bu gizi anlıyor, bu gizi arıyor, buluyor, kaybediyor, unutuyor, hatırlıyor, kızıyor, seviyor... Ne kadar duygu varsa, hepsini birer birer yaşıyor; hiçbir duyguyu birbirine karıştırmadan, hepsini belli bir yere koymayı da çok iyi biliyor. Uyuduğu zaman bir gerçek, uyandığı zaman bir rüya görüyor...”

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat