Meyhane - Sen Bir Melektin
Natüralizmin en önemli temsilcilerinden Fransız yazarı Émile Zola'nın, “Rougon Macquart” dizisinin 7. cildi olan bu romanı, yazarına diğer romanlarında olmadığı kadar ün getirmiş ve Zola bu sayede kitapları en çok satan yazarlar arasına girmiştir. Çokça eleştirilen roman, Zola'nın da dediği gibi aslında “sadece eylemsel bir ahlak dersidir”. Paris'in kenar mahallelerinde çıkabilecekleri en yüksek noktaya çıktıktan sonra düşüşe geçen, içki, aylaklık ve fuhuş yüzünden her gün biraz daha batağa saplanan bir işçi ailesinin dramatik öyküsüdür.
Nana Allah için iyi yetişiyordu bu atölyede! Hoş, kendisinde de dehşetli istidat vardıya, o da başka mesele. Fakat sefaletle, ahlaksızlıkla haşır neşir olmuşbu bir sürü kızla düşüp kalkarak tam manasıyla bitirim hâle geliyordu. “Üzüm üzüme baka baka kararır.” derler ya, bu da onun gibi bir şeydi işte. Sonra, bir sepette birkaç çürük elma oldu mu öteki elmalar da hemen çürümeye başlarlar. Kızlar âlemin içinde kendilerini tutuyorlar, fazla ileri gitmiyorlar, pek öyle açık saçık sözler söylemiyorlardı. Sözün kısası, yabancılar arasında hepsi terbiyeli küçük hanım pozlarıtakınıyorlardı. Yalnız köşede bucakta, kulaktan kulağa her türlü pis laf gırla gidiyordu. İki kız bir araya geldi mi hemen birbirlerine türlü rezilce şeyler söyleyerek katıla katıla gülmeye başlıyorlardı. Sonra akşamlarıkızlar evlerine beraber dönmekteydiler. O zaman sırlarınıbirbirlerine açıyorlar, kaldırımlar üzerinde duralayarak, kalabalıktan dirsek yiye yiye aşka gelerek insanın tüylerini diken diken edecek hikâyeler anlatıyorlardı…
- Açıklama
Natüralizmin en önemli temsilcilerinden Fransız yazarı Émile Zola'nın, “Rougon Macquart” dizisinin 7. cildi olan bu romanı, yazarına diğer romanlarında olmadığı kadar ün getirmiş ve Zola bu sayede kitapları en çok satan yazarlar arasına girmiştir. Çokça eleştirilen roman, Zola'nın da dediği gibi aslında “sadece eylemsel bir ahlak dersidir”. Paris'in kenar mahallelerinde çıkabilecekleri en yüksek noktaya çıktıktan sonra düşüşe geçen, içki, aylaklık ve fuhuş yüzünden her gün biraz daha batağa saplanan bir işçi ailesinin dramatik öyküsüdür.
Nana Allah için iyi yetişiyordu bu atölyede! Hoş, kendisinde de dehşetli istidat vardıya, o da başka mesele. Fakat sefaletle, ahlaksızlıkla haşır neşir olmuşbu bir sürü kızla düşüp kalkarak tam manasıyla bitirim hâle geliyordu. “Üzüm üzüme baka baka kararır.” derler ya, bu da onun gibi bir şeydi işte. Sonra, bir sepette birkaç çürük elma oldu mu öteki elmalar da hemen çürümeye başlarlar. Kızlar âlemin içinde kendilerini tutuyorlar, fazla ileri gitmiyorlar, pek öyle açık saçık sözler söylemiyorlardı. Sözün kısası, yabancılar arasında hepsi terbiyeli küçük hanım pozlarıtakınıyorlardı. Yalnız köşede bucakta, kulaktan kulağa her türlü pis laf gırla gidiyordu. İki kız bir araya geldi mi hemen birbirlerine türlü rezilce şeyler söyleyerek katıla katıla gülmeye başlıyorlardı. Sonra akşamlarıkızlar evlerine beraber dönmekteydiler. O zaman sırlarınıbirbirlerine açıyorlar, kaldırımlar üzerinde duralayarak, kalabalıktan dirsek yiye yiye aşka gelerek insanın tüylerini diken diken edecek hikâyeler anlatıyorlardı…
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.