Muasır Medeniyet Arayışı
Atatürk'ün ifadesiyle muasır medeniyet, Mehmet Akif'in ifadesiyle asrın idraki denilen mefhum, toplumumuzun ulaşması gereken ideale bir atıftır. Muasır kelimesi ‘çağdaş, modern' anlamlarında tabir edilmektedir. Muasır kelimesinin idrakine bakacak olursak, asrın ilim ve tekniğini alarak medeniyet coğrafyamızı yeniden ayağa kaldırma işlevidir. Asrın idrakindeki mana ise, çağın gerisinde kalmadan, çağın dinamiklerini kullanarak ileriye gitme çabasıdır.
Ziya Gökalp, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı eserinde, muasırlığı şöyle tanımlamaktadır. “Muasırlaşmak; çağdaş medeniyet topluluğunun gittikçe gelişen bilim ve teknik düzeyinde, hiçbir milletten geri kalmayacak üstün bir yer elde etmektir.” Bu noktadan hareketle, günümüz koşullarında baktığımızda uzay çağında, atom çağında, merih çağında, hiçbir toplumdan geri kalmadan, onlarla yarışır noktaya ulaşabilmektir. Muasır medeniyet arayışı diye tabir ettiğimiz nokta, yeni bir Türk-İslam medeniyetinin yeniden inşası için çalışmaktır. Anadolu coğrafyası yeni bir hamle beklemektedir. Bir imparatorluğun küllerinden inşa ettiğimiz Cumhuriyet ile yeniden bir medeniyet tasavvuru içine girebiliriz.
İnsan cemiyetinin geliştiği noktada yapmamız gereken, dev atılımlar olmalıdır. Tarihimizin büyük mirasına dayanarak, oradan yeni cihanşümul ülkülerle ilerlemeliyiz. Adalet, ahlak, hak ve hukuk ibareleriyle yeniden, yorulmadan, durmadan, hedeflere koşmalıyız. Havasını, heyecanını kaybeden bir toplum olarak değil, havasını ve heyecanını kalpte en derin manalarla yaşayarak, düşmüş medeniyet bayrağını yeniden arşa taşımalıyız. Medeniyet öncülüğünü Batı'ya kaptıran bir anlayışın bu noktaya nasıl ve niçin geldiğini tespit edip, tarihsel süreçteki hataları yapmadan medeniyet yarışındaki yerimizi almalıyız. Medeniyetin, doyum noktasına geldikten sonra kendi içine kapandığının idrakiyle, medeniyet arayışımıza yeni bir güç tasavvuru getirmeliyiz.
Aslında aramak dediğimiz olay, kendimizi kaybettiğimiz buhranlarda yeniden bularak, kendi özümüzle, kendi imkanlarımızla yeniden dirilmeyi ifade etmektir. Aşkımızı, sevgimizi, saygımızı toplumsal bağlamda kaybettik. Maddeci anlayışın içinde kaybolan insan kitlelerine yeniden aşkı, sevgiyi, saygıyı tattıracak manevi diriliş hamleleri de şarttır. Yunus Emre'nin, “Hamdım, piştim, yandım,” tabirine, bugün kimler hangi noktada dahil olma arzusundadır? Tarihi şahsiyetlerimize bile gereken önem verilmemektedir. Teknoloji, evet bugün muazzam bir anlamda gelişti ama hangimiz bu koca tarihi okuma, araştırma safhasındayız? Başka milletlere yem olmamak için, başka milletlerin dümeninde yüzmemek için, çağın ilmini ve tekniğini alarak, kendi dinamiklerimizle yeniden bir medeniyet tarihi yazabiliriz. Ne diyor peygamberimiz (s.a.v.), “İlim Çin'de de olsa, gidip alınız.” Bu söze kulak verecek, bu sözde kendini bulacak insanlar lazımdır. Taassupçu fikirlerden sıyrılarak, dar görüşün putlarını yıkarak, yeni bir medeniyet arayışı istediği noktaya ulaşacaktır.
- Açıklama
Atatürk'ün ifadesiyle muasır medeniyet, Mehmet Akif'in ifadesiyle asrın idraki denilen mefhum, toplumumuzun ulaşması gereken ideale bir atıftır. Muasır kelimesi ‘çağdaş, modern' anlamlarında tabir edilmektedir. Muasır kelimesinin idrakine bakacak olursak, asrın ilim ve tekniğini alarak medeniyet coğrafyamızı yeniden ayağa kaldırma işlevidir. Asrın idrakindeki mana ise, çağın gerisinde kalmadan, çağın dinamiklerini kullanarak ileriye gitme çabasıdır.
Ziya Gökalp, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı eserinde, muasırlığı şöyle tanımlamaktadır. “Muasırlaşmak; çağdaş medeniyet topluluğunun gittikçe gelişen bilim ve teknik düzeyinde, hiçbir milletten geri kalmayacak üstün bir yer elde etmektir.” Bu noktadan hareketle, günümüz koşullarında baktığımızda uzay çağında, atom çağında, merih çağında, hiçbir toplumdan geri kalmadan, onlarla yarışır noktaya ulaşabilmektir. Muasır medeniyet arayışı diye tabir ettiğimiz nokta, yeni bir Türk-İslam medeniyetinin yeniden inşası için çalışmaktır. Anadolu coğrafyası yeni bir hamle beklemektedir. Bir imparatorluğun küllerinden inşa ettiğimiz Cumhuriyet ile yeniden bir medeniyet tasavvuru içine girebiliriz.
İnsan cemiyetinin geliştiği noktada yapmamız gereken, dev atılımlar olmalıdır. Tarihimizin büyük mirasına dayanarak, oradan yeni cihanşümul ülkülerle ilerlemeliyiz. Adalet, ahlak, hak ve hukuk ibareleriyle yeniden, yorulmadan, durmadan, hedeflere koşmalıyız. Havasını, heyecanını kaybeden bir toplum olarak değil, havasını ve heyecanını kalpte en derin manalarla yaşayarak, düşmüş medeniyet bayrağını yeniden arşa taşımalıyız. Medeniyet öncülüğünü Batı'ya kaptıran bir anlayışın bu noktaya nasıl ve niçin geldiğini tespit edip, tarihsel süreçteki hataları yapmadan medeniyet yarışındaki yerimizi almalıyız. Medeniyetin, doyum noktasına geldikten sonra kendi içine kapandığının idrakiyle, medeniyet arayışımıza yeni bir güç tasavvuru getirmeliyiz.
Aslında aramak dediğimiz olay, kendimizi kaybettiğimiz buhranlarda yeniden bularak, kendi özümüzle, kendi imkanlarımızla yeniden dirilmeyi ifade etmektir. Aşkımızı, sevgimizi, saygımızı toplumsal bağlamda kaybettik. Maddeci anlayışın içinde kaybolan insan kitlelerine yeniden aşkı, sevgiyi, saygıyı tattıracak manevi diriliş hamleleri de şarttır. Yunus Emre'nin, “Hamdım, piştim, yandım,” tabirine, bugün kimler hangi noktada dahil olma arzusundadır? Tarihi şahsiyetlerimize bile gereken önem verilmemektedir. Teknoloji, evet bugün muazzam bir anlamda gelişti ama hangimiz bu koca tarihi okuma, araştırma safhasındayız? Başka milletlere yem olmamak için, başka milletlerin dümeninde yüzmemek için, çağın ilmini ve tekniğini alarak, kendi dinamiklerimizle yeniden bir medeniyet tarihi yazabiliriz. Ne diyor peygamberimiz (s.a.v.), “İlim Çin'de de olsa, gidip alınız.” Bu söze kulak verecek, bu sözde kendini bulacak insanlar lazımdır. Taassupçu fikirlerden sıyrılarak, dar görüşün putlarını yıkarak, yeni bir medeniyet arayışı istediği noktaya ulaşacaktır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.