Muhammed Ali Es-SabuniEserler, Fikirler, Tenkitler
İlmin ve düşüncenin gelişmesi ve derinleşmesi için tenkid çok etkileyici bir rol üstlenmiştir. Sokrat, Aristo ve Platon birbirine zemin hazırlamış insanlardır. Her biri de kendi üstadını tenkit etmekten zerre kadar çekinmemişlerdir.
İlk dönem fıkıh geleneğinin oluşması esnasında İmamlar neredeyse eşit derecede ve birbirine yakın seviyededir. Her birinin meclisinde onlarca belki yüzlerce imam bir araya gelmiş ve kendi görüşlerini ifade etmede, muhalif oldukları görüş ve yaklaşımı tenkit etmede özgürce davranmada sakınca görmemişlerdir. Hedefleri hep öne çıkan yaklaşımdaki boşluğa dikkat çekmek ve karanlık noktayı aydınlatmak olmuştur. Elbet bir alim, muhalif olduğu bir görüş veya düşünceyi alimane tenkit etmeli ve adabına göre onu eleştiriye tabi tutmalıdır.
Kim yaparsa ve ne niyetle yaparsa yapsın ilim açısından önemli olan tenkidin tutarlı olup olmadığı, hakikati yansıtıp yansıtmadığıdır. Çalışmamızda gerçekleri, hakikati, doğru ve iyi olanı esas aldık. Bunlara hizmet eden eleştirileri ciddiye aldık ve değerlendirdik. Boş ve değersiz ideolojik tenkitleri ise kısaca belirtip ilmi açıdan lazım olanın ne olması gerektiğini göstermeye çalıştık. Hakikat dışında bir tarafımız olmadı.
Lehte ve aleyhte bulunurken ilmi, ahlaki ve vicdani değerleri kullandık. İstikamet, insaf ve adalet kıstasını işletmeye çalıştık. Mezhepleri veya meşrepleri mihver olarak kullanmadık. Ulusal devletlerin veya Kralların güdümündeki coğrafyaların güdümlü halk zihniyetlerinden birine veya tarihi, kültürel bağların oluşturduğu konsensüslere düstur olarak yaslanmadık. İlahi rahmetin membaını, milli veya siyasaya dayalı süzgeçlerden geçirme gereği duymadık. Bunun ilmi mahfillerde geçerli bir ilke olabileceğini de hiç düşünmedik.
Doç. Mehmet Yolcu
- Açıklama
İlmin ve düşüncenin gelişmesi ve derinleşmesi için tenkid çok etkileyici bir rol üstlenmiştir. Sokrat, Aristo ve Platon birbirine zemin hazırlamış insanlardır. Her biri de kendi üstadını tenkit etmekten zerre kadar çekinmemişlerdir.
İlk dönem fıkıh geleneğinin oluşması esnasında İmamlar neredeyse eşit derecede ve birbirine yakın seviyededir. Her birinin meclisinde onlarca belki yüzlerce imam bir araya gelmiş ve kendi görüşlerini ifade etmede, muhalif oldukları görüş ve yaklaşımı tenkit etmede özgürce davranmada sakınca görmemişlerdir. Hedefleri hep öne çıkan yaklaşımdaki boşluğa dikkat çekmek ve karanlık noktayı aydınlatmak olmuştur. Elbet bir alim, muhalif olduğu bir görüş veya düşünceyi alimane tenkit etmeli ve adabına göre onu eleştiriye tabi tutmalıdır.
Kim yaparsa ve ne niyetle yaparsa yapsın ilim açısından önemli olan tenkidin tutarlı olup olmadığı, hakikati yansıtıp yansıtmadığıdır. Çalışmamızda gerçekleri, hakikati, doğru ve iyi olanı esas aldık. Bunlara hizmet eden eleştirileri ciddiye aldık ve değerlendirdik. Boş ve değersiz ideolojik tenkitleri ise kısaca belirtip ilmi açıdan lazım olanın ne olması gerektiğini göstermeye çalıştık. Hakikat dışında bir tarafımız olmadı.
Lehte ve aleyhte bulunurken ilmi, ahlaki ve vicdani değerleri kullandık. İstikamet, insaf ve adalet kıstasını işletmeye çalıştık. Mezhepleri veya meşrepleri mihver olarak kullanmadık. Ulusal devletlerin veya Kralların güdümündeki coğrafyaların güdümlü halk zihniyetlerinden birine veya tarihi, kültürel bağların oluşturduğu konsensüslere düstur olarak yaslanmadık. İlahi rahmetin membaını, milli veya siyasaya dayalı süzgeçlerden geçirme gereği duymadık. Bunun ilmi mahfillerde geçerli bir ilke olabileceğini de hiç düşünmedik.
Doç. Mehmet Yolcu
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.