Müsebbib Safvet Nezihi
Safvet Nezihi'nin 1910 yılında basılan romanı MÜSEBİB, Dr. Asiye ÇIĞRI YILDIRIM tarafından Latin harflerine aktarılarak, aradan geçen 108 yılın ardından, tekrar okurlar ile buluşuyor. Zavallı Necdet'in yazarı olarak akılarda yer etmiş ve bir dönemin popüler yazarları arasında yer alan Safvet Nezihi, İstibdat Devri'nin bir ailede yarattığı trajediler üzerine kurduğu bu romanında samimi üslubuyla dikkat çekiyor ve tarihi dönemde yaşananları aktarırken insani olanı gözler önüne sermekten vazgeçmiyor
“Nafıa Nezareti önünden Sultanahmet'e giden yola işte koca bir nümayişçi kafilesi saptı. Bunların Rum milleti esnafından mürekkep nümayişçiler olduğu yek nazarda kıyafetlerinden, hallerinden anlaşılıyor. Önlerinde yürüyen birçok halk var. Galiba bunlar kafilenin pişdar fırkası olacak. Fakat nasıl bir kafile! Bu kadar muhtelif cins bir halk tasavvur olunamaz. İçinde her türlü kıyafette adamlar mevcut. Hamal, esnaf, memur, asker, ulema… Çocuklar, İslam ve Hıristiyan kadınlar ne olduğunu layıkıyla keşfedemedikleri bir kuvvetin tesir-i mukavemet-sûzuna kapılarak cereyana tabi oluyorlar, bir semt-i meçhule doğru sanki akıp gidiyorlar. Evet, bu adeta bir seylabe-i huruşan… Önünde durulmaz; mâniaları kırıp geçer, hâilleri hurdahaş eder, Ah! Bu, öyle bir akıntı ki bütün âdetleri, teamülleri, nizamları, kanunları… Her şeyi, evet her şeyi tegayür ve zir-ü zeber edebilir.”
- Açıklama
Safvet Nezihi'nin 1910 yılında basılan romanı MÜSEBİB, Dr. Asiye ÇIĞRI YILDIRIM tarafından Latin harflerine aktarılarak, aradan geçen 108 yılın ardından, tekrar okurlar ile buluşuyor. Zavallı Necdet'in yazarı olarak akılarda yer etmiş ve bir dönemin popüler yazarları arasında yer alan Safvet Nezihi, İstibdat Devri'nin bir ailede yarattığı trajediler üzerine kurduğu bu romanında samimi üslubuyla dikkat çekiyor ve tarihi dönemde yaşananları aktarırken insani olanı gözler önüne sermekten vazgeçmiyor
“Nafıa Nezareti önünden Sultanahmet'e giden yola işte koca bir nümayişçi kafilesi saptı. Bunların Rum milleti esnafından mürekkep nümayişçiler olduğu yek nazarda kıyafetlerinden, hallerinden anlaşılıyor. Önlerinde yürüyen birçok halk var. Galiba bunlar kafilenin pişdar fırkası olacak. Fakat nasıl bir kafile! Bu kadar muhtelif cins bir halk tasavvur olunamaz. İçinde her türlü kıyafette adamlar mevcut. Hamal, esnaf, memur, asker, ulema… Çocuklar, İslam ve Hıristiyan kadınlar ne olduğunu layıkıyla keşfedemedikleri bir kuvvetin tesir-i mukavemet-sûzuna kapılarak cereyana tabi oluyorlar, bir semt-i meçhule doğru sanki akıp gidiyorlar. Evet, bu adeta bir seylabe-i huruşan… Önünde durulmaz; mâniaları kırıp geçer, hâilleri hurdahaş eder, Ah! Bu, öyle bir akıntı ki bütün âdetleri, teamülleri, nizamları, kanunları… Her şeyi, evet her şeyi tegayür ve zir-ü zeber edebilir.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.