%40
Müslüman Girit Emirliği (824-5-961) Burak Arslan
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786257884129
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
305
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2020-06
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Müslüman Girit Emirliği (824-5-961)

Yazar: Burak Arslan
Yayınevi : Gece Kitaplığı
67,62TL
40,57TL
%40
Satışta değil
9786257884129
835120
Müslüman Girit Emirliği (824-5-961)
Müslüman Girit Emirliği (824-5-961)
40.57

İlk İslâm devletinin kuruluşundan itibaren Müslümanlar, Ortaçağ dünyasının bahrî güç odağı olan Akdeniz üzerindeki egemenlik yarışına dahil olmuşlardır. H. III./M. IX. yüzyılın ilk yarısı, Akdeniz'deki Müslüman varlığı adına iki büyük gelişmeye sahne olmuştur: Bunlardan biri ‘Abbâsîlere tâbi Tunus merkezli Ağlebîlerin Sicilya'yı, diğeri ise Endülüslü Müslümanların Girit'i fetihleridir. Akdeniz'in bu iki büyük ve stratejik adasının hemen hemen peş peşe (824/5-827) fethedildikleri, kaynakların üzerinde ittifakla durdukları tarihsel bir olgudur. Girit'i ilk kez kalıcı olarak fethetmeyi başaran Endülüslü mülteciler, adada görünürde ‘Abbâsîlere tâbi bir Müslüman emîrliği tesis etmişlerdir ve bu siyasî yapı, varlığını H. 350/M. 961 yılına kadar sürdürmüştür. Adanın Bizanslılarca geri alınışına kadar yaklaşık bir buçuk asır sürecek Müslüman hakimiyeti, Doğu Akdeniz adına; Orta Akdeniz'de Sicilya'nın gördüğü kritik vazifeyi üstlenecektir. Bu iki adayı ellerinde tutan Müslümanlar, Akdeniz üzerinde belirgin bir üstünlük ve nüfuza sahip oldukları gibi; bu üstünlüğün, Girit'in elden çıktığı X. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla kaybedilmeye başlaması da asla tesadüf değildir. Bu bağlamda Girit Emîrliği, doğudaki ezelî İslâm-Bizans mücadelesinde belirleyici unsur olması açısından da çok önemli bir kırılma noktasıdır.

Girit adasının coğrafî konum olarak Anadolu'ya yakınlığına ve iki yüzyıldan uzun bir süre Osmanlı idaresinde kalmasına karşın, adadaki ilk Müslüman hakimiyetinin ülkemizde henüz ciddi bir ilmî çalışma konusu haline gelemediği görülmektedir. Bizim bu çalışmayı hazırlamaktaki gayemiz, tarafımızdan fazlasıyla geciken bu ilgiyi Müslüman Girit'e iade edebilmek ve dünyada konuya dair bugüne dek ortaya konabilmiş sağlam verileri, bundan böyle bu çalışmaları daha da ileriye taşıyacaklarına inandığımız özellikle yeni nesil tarihçilerimizin istifadesine sunabilmektir.

  • Açıklama
    • İlk İslâm devletinin kuruluşundan itibaren Müslümanlar, Ortaçağ dünyasının bahrî güç odağı olan Akdeniz üzerindeki egemenlik yarışına dahil olmuşlardır. H. III./M. IX. yüzyılın ilk yarısı, Akdeniz'deki Müslüman varlığı adına iki büyük gelişmeye sahne olmuştur: Bunlardan biri ‘Abbâsîlere tâbi Tunus merkezli Ağlebîlerin Sicilya'yı, diğeri ise Endülüslü Müslümanların Girit'i fetihleridir. Akdeniz'in bu iki büyük ve stratejik adasının hemen hemen peş peşe (824/5-827) fethedildikleri, kaynakların üzerinde ittifakla durdukları tarihsel bir olgudur. Girit'i ilk kez kalıcı olarak fethetmeyi başaran Endülüslü mülteciler, adada görünürde ‘Abbâsîlere tâbi bir Müslüman emîrliği tesis etmişlerdir ve bu siyasî yapı, varlığını H. 350/M. 961 yılına kadar sürdürmüştür. Adanın Bizanslılarca geri alınışına kadar yaklaşık bir buçuk asır sürecek Müslüman hakimiyeti, Doğu Akdeniz adına; Orta Akdeniz'de Sicilya'nın gördüğü kritik vazifeyi üstlenecektir. Bu iki adayı ellerinde tutan Müslümanlar, Akdeniz üzerinde belirgin bir üstünlük ve nüfuza sahip oldukları gibi; bu üstünlüğün, Girit'in elden çıktığı X. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla kaybedilmeye başlaması da asla tesadüf değildir. Bu bağlamda Girit Emîrliği, doğudaki ezelî İslâm-Bizans mücadelesinde belirleyici unsur olması açısından da çok önemli bir kırılma noktasıdır.

      Girit adasının coğrafî konum olarak Anadolu'ya yakınlığına ve iki yüzyıldan uzun bir süre Osmanlı idaresinde kalmasına karşın, adadaki ilk Müslüman hakimiyetinin ülkemizde henüz ciddi bir ilmî çalışma konusu haline gelemediği görülmektedir. Bizim bu çalışmayı hazırlamaktaki gayemiz, tarafımızdan fazlasıyla geciken bu ilgiyi Müslüman Girit'e iade edebilmek ve dünyada konuya dair bugüne dek ortaya konabilmiş sağlam verileri, bundan böyle bu çalışmaları daha da ileriye taşıyacaklarına inandığımız özellikle yeni nesil tarihçilerimizin istifadesine sunabilmektir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat