Bu işlem için üye girişi yapmanız gerekiyor
%25
Notos Klasikler Seti (8 Kitap Takım) Kolektif
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
2789788615634
Boyut
14.00x21.00
Sayfa Sayısı
900
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-01
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Notos Klasikler Seti (8 Kitap Takım)

Yazar: Kolektif
Yayınevi : Notos Kitap
142,00TL
106,50TL
%25
Satışta değil
2789788615634
891466
Notos Klasikler Seti (8 Kitap Takım)
Notos Klasikler Seti (8 Kitap Takım)
106.50

Goriot Baba
Honoré de Balzac
Goriot Baba bir klasik. Bir Balzac klasiği. Kurgusuyla, ayrıntılı kişileriyle, usta anlatımıyla, benzersiz atmosferiyle ve içerdiği derin gerçekçiliğiyle bugün de ilgiyle okunabilen bir roman. Balzac bu romanla ilk defa kişilerin yinelenmesi tekniğini kullanarak İnsanlık Komedyası'na giden kapıyı aralıyor.

Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü
İvan Turgenyev
Lüzumsuz Adam'ı edebiyatta belki de ilk kez Sait Faik'ten duyduk. Sabahattin Ali'nin Raif Efendisi'nde, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Suad'ında, Yusuf Atılgan'ın Bay C.'sinde, Oğuz Atay'ın Selim Işık'ında izlerini okuduk. Bize çok da uzak olmayan Rus edebiyatında da kalabalık bir soykütüğü var Lüzumsuz Adam'ın: Puşkin'in Onegin'i, Lermontov'un Peçorin'i, Gonçarov'un Oblomov'u, Turgenyev'in Bazarov'u ve en keskin ifadesiyle Dostoyevski'nin isimsiz yeraltı adamı. İçimizdeki uyumsuzluk istencini hatırlatır bize lüzumsuz adamlar. Çağının iki arada bir derede kalmış gayrimeşru çocuklarıdır onlar; yaşamı seyretmekten eyleme geçemeyen ama belki de bakarak eyleyen öfkeli antikahramanlar. İşte Turgenyev, Türkçede ilk kez okuyacağınız Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü'nde bu aykırı karakterlerin doğuşuna götürüyor bizi.

Pazartesi ya da Salı
Virginia Woolf
Pazartesi ya da Salı'da okuyacağınız, fildişi kulesinde yalnızlaşan bir yazarın değil, tam da yazarak insanlarla kucaklaşan bir yaşam müptelasının öyküleri. Artık “kendine ait bir oda”ya kapanmış, kitap kapaklarının hapsettiği o sıkıcı Woolf portresi değil baktığımız. Edebiyatın en özgün imgelerinin mucidine ait bir âlem. İşte bu yüzden Woolf'u görmek, o hülyalı ve soyut portreye bakıp iç geçirmek değil, onun ahenk ve karmaşa arasında gidip gelen oluş âlemini seyretmek. Woolf'u okumak, “kendine ait” olanı dünyaya ait kılan, birbirine taşan evrenleri yaratan kadını okumak. O beylik portredeki hareketsiz, dingin, soyut Woolf klişesinin tam aksi; koşan, uçan, dağılan, nesnelere dönüşen, varoluş imkânlarını açan, zamanı varoluşun tecrübesinde veren yaratıcıyı okumak.

Yeraltından Notlar
F. Dostoyevski
Yeraltından Notlar Dostoyevski'nin yeteneğinin sonunda olgunlaştığı o büyük dönemin girişidir ve onunla birlikte yeni bir sanatsal düzeye ulaştığına şüphe yoktur. İlk kez, tümüyle radikal ideoloji çerçevesinde şekillenen bir eylemi harekete geçirir; metnin her özelliği belli fikirlerin kişisel davranıştaki sonuçlarını ortaya çıkarmaya yarar ve Dostoyevski'nin yarattığı dünya bütünüyle bu amacın bir işlevi olarak kavranır. Psikoloji artık kesin olarak ideolojiye tâbi olmuştur; Ezilenler ve Aşağılananlar'daki gibi, yapının ahlaki-psikolojik öğeleri ile ideolojik öğeleri arasında rahatsız edici bir çekişme yoktur artık.

İvan İlyiç'in Ölümü
Lev Tolstoy
Mutlak bir yalnızlık içinde ölmeden önce İvan İlyiç yaşamını sorgular. İyi ve doğru, istediği, hayal ettiği gibi bir yaşam sürebilmiş midir? Yaşam ve ölüm birbirine bu kadar yaklaştığında hangisi daha acımasızdır?
İvan İlyiç'in yaşamı ölümünü perdeler, ölümü yaşamını ifşa eder. İnsanın talihsiz açmazıdır bu; onu kendi hakikatine götüren ölümüdür, ama yaşamını geçersiz kılan da bizzat ölümün götürdüğü bu hakikattir.
Tolstoy'un İvan İlyiç Ölümü'nde işaret ettiği, belki de, insanın, yaşam dışı bir hakikatin gecikmiş bilincine yazgılı olması değildir, yaşamın kör edici aydınlığında görmeyi başarabileceği dünyasal bir hakikat imkânıdır.

Aşkın Suçları
Marquis de Sade
Cemal Süreya'nın çevirisiyle…
Marquis de Sade, ilk ve tek ahlaksızlık filozofudur. Ancak Sade'ın önemi bununla sınırlı değildir. Sade'ın eserleri bütün insan ilişkilerini öyle ya da böyle etkileyen cinsel içgüdülerle ilgili her şeyi dikkatle çözümler. Sade'ın eserlerinde felsefe önemli bir rol oynar. Eserlerinde sık sık şu türden ifadelerle karşılaşılır: “Felsefenin meşalesini her zaman tutkunun ateşi yakar.” – Iwan Bloch

Sanatçının Mektupları
James Joyce
Büyük bir yaratıcının mektupları
“Yapmaya çalıştığım şey ile kilisedeki ayin arasında bir benzerlik yok mu sence de? Ben de gündelik hayatın ekmeğini, kalıcı sanat değeri olan bir şeye dönüştürerek insanlara bir tür zihinsel zevk ya da manevi haz vermeye çalışıyorum,” der Joyce, kardeşi Stanislaus'a. Sanatına kutsal bir misyon yükleyen Joyce, hayata uhrevi değil, dünyevi bir büyü verme çabasındadır. Joyce'ta gündelik olanla sanatsal olan, birbirini dışlayan bir çelişki olarak değil, birbirini besleyen bir ilişki olarak durur. İşte Joyce'un gündelik hayatına ışık tutan bu mektuplarda, yalnızca sanatının arkasında yatan özel hayatını değil, aynı zamanda sanatının kendisini okuruz.

Frankenstein
Mary Shelley
Cemal Süreya'nın çevirisiyle…
Kaç tane kurgu karakter en sonunda yazından mitolojiye giden o büyük sıçramayı gerçekleştirmiştir; salt dile ait olan kaç tane yaratım, yazarlarının kendilerine özgü seslerinin ritminden çıkıp kolektif kültürel bilinç olarak adlandırılabilecek kavramın içine girmiştir? Don Quijote, Dracula, Sherlock Holmes, Alice (Harikalar Diyarında), Hans Christian Andersen'ın peri masallarındaki kimi karakterler... ve tabii Frankenstein'ın “canavarı”. – Joyce Carol Oates

  • Açıklama
    • Goriot Baba
      Honoré de Balzac
      Goriot Baba bir klasik. Bir Balzac klasiği. Kurgusuyla, ayrıntılı kişileriyle, usta anlatımıyla, benzersiz atmosferiyle ve içerdiği derin gerçekçiliğiyle bugün de ilgiyle okunabilen bir roman. Balzac bu romanla ilk defa kişilerin yinelenmesi tekniğini kullanarak İnsanlık Komedyası'na giden kapıyı aralıyor.

      Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü
      İvan Turgenyev
      Lüzumsuz Adam'ı edebiyatta belki de ilk kez Sait Faik'ten duyduk. Sabahattin Ali'nin Raif Efendisi'nde, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Suad'ında, Yusuf Atılgan'ın Bay C.'sinde, Oğuz Atay'ın Selim Işık'ında izlerini okuduk. Bize çok da uzak olmayan Rus edebiyatında da kalabalık bir soykütüğü var Lüzumsuz Adam'ın: Puşkin'in Onegin'i, Lermontov'un Peçorin'i, Gonçarov'un Oblomov'u, Turgenyev'in Bazarov'u ve en keskin ifadesiyle Dostoyevski'nin isimsiz yeraltı adamı. İçimizdeki uyumsuzluk istencini hatırlatır bize lüzumsuz adamlar. Çağının iki arada bir derede kalmış gayrimeşru çocuklarıdır onlar; yaşamı seyretmekten eyleme geçemeyen ama belki de bakarak eyleyen öfkeli antikahramanlar. İşte Turgenyev, Türkçede ilk kez okuyacağınız Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü'nde bu aykırı karakterlerin doğuşuna götürüyor bizi.

      Pazartesi ya da Salı
      Virginia Woolf
      Pazartesi ya da Salı'da okuyacağınız, fildişi kulesinde yalnızlaşan bir yazarın değil, tam da yazarak insanlarla kucaklaşan bir yaşam müptelasının öyküleri. Artık “kendine ait bir oda”ya kapanmış, kitap kapaklarının hapsettiği o sıkıcı Woolf portresi değil baktığımız. Edebiyatın en özgün imgelerinin mucidine ait bir âlem. İşte bu yüzden Woolf'u görmek, o hülyalı ve soyut portreye bakıp iç geçirmek değil, onun ahenk ve karmaşa arasında gidip gelen oluş âlemini seyretmek. Woolf'u okumak, “kendine ait” olanı dünyaya ait kılan, birbirine taşan evrenleri yaratan kadını okumak. O beylik portredeki hareketsiz, dingin, soyut Woolf klişesinin tam aksi; koşan, uçan, dağılan, nesnelere dönüşen, varoluş imkânlarını açan, zamanı varoluşun tecrübesinde veren yaratıcıyı okumak.

      Yeraltından Notlar
      F. Dostoyevski
      Yeraltından Notlar Dostoyevski'nin yeteneğinin sonunda olgunlaştığı o büyük dönemin girişidir ve onunla birlikte yeni bir sanatsal düzeye ulaştığına şüphe yoktur. İlk kez, tümüyle radikal ideoloji çerçevesinde şekillenen bir eylemi harekete geçirir; metnin her özelliği belli fikirlerin kişisel davranıştaki sonuçlarını ortaya çıkarmaya yarar ve Dostoyevski'nin yarattığı dünya bütünüyle bu amacın bir işlevi olarak kavranır. Psikoloji artık kesin olarak ideolojiye tâbi olmuştur; Ezilenler ve Aşağılananlar'daki gibi, yapının ahlaki-psikolojik öğeleri ile ideolojik öğeleri arasında rahatsız edici bir çekişme yoktur artık.

      İvan İlyiç'in Ölümü
      Lev Tolstoy
      Mutlak bir yalnızlık içinde ölmeden önce İvan İlyiç yaşamını sorgular. İyi ve doğru, istediği, hayal ettiği gibi bir yaşam sürebilmiş midir? Yaşam ve ölüm birbirine bu kadar yaklaştığında hangisi daha acımasızdır?
      İvan İlyiç'in yaşamı ölümünü perdeler, ölümü yaşamını ifşa eder. İnsanın talihsiz açmazıdır bu; onu kendi hakikatine götüren ölümüdür, ama yaşamını geçersiz kılan da bizzat ölümün götürdüğü bu hakikattir.
      Tolstoy'un İvan İlyiç Ölümü'nde işaret ettiği, belki de, insanın, yaşam dışı bir hakikatin gecikmiş bilincine yazgılı olması değildir, yaşamın kör edici aydınlığında görmeyi başarabileceği dünyasal bir hakikat imkânıdır.

      Aşkın Suçları
      Marquis de Sade
      Cemal Süreya'nın çevirisiyle…
      Marquis de Sade, ilk ve tek ahlaksızlık filozofudur. Ancak Sade'ın önemi bununla sınırlı değildir. Sade'ın eserleri bütün insan ilişkilerini öyle ya da böyle etkileyen cinsel içgüdülerle ilgili her şeyi dikkatle çözümler. Sade'ın eserlerinde felsefe önemli bir rol oynar. Eserlerinde sık sık şu türden ifadelerle karşılaşılır: “Felsefenin meşalesini her zaman tutkunun ateşi yakar.” – Iwan Bloch

      Sanatçının Mektupları
      James Joyce
      Büyük bir yaratıcının mektupları
      “Yapmaya çalıştığım şey ile kilisedeki ayin arasında bir benzerlik yok mu sence de? Ben de gündelik hayatın ekmeğini, kalıcı sanat değeri olan bir şeye dönüştürerek insanlara bir tür zihinsel zevk ya da manevi haz vermeye çalışıyorum,” der Joyce, kardeşi Stanislaus'a. Sanatına kutsal bir misyon yükleyen Joyce, hayata uhrevi değil, dünyevi bir büyü verme çabasındadır. Joyce'ta gündelik olanla sanatsal olan, birbirini dışlayan bir çelişki olarak değil, birbirini besleyen bir ilişki olarak durur. İşte Joyce'un gündelik hayatına ışık tutan bu mektuplarda, yalnızca sanatının arkasında yatan özel hayatını değil, aynı zamanda sanatının kendisini okuruz.

      Frankenstein
      Mary Shelley
      Cemal Süreya'nın çevirisiyle…
      Kaç tane kurgu karakter en sonunda yazından mitolojiye giden o büyük sıçramayı gerçekleştirmiştir; salt dile ait olan kaç tane yaratım, yazarlarının kendilerine özgü seslerinin ritminden çıkıp kolektif kültürel bilinç olarak adlandırılabilecek kavramın içine girmiştir? Don Quijote, Dracula, Sherlock Holmes, Alice (Harikalar Diyarında), Hans Christian Andersen'ın peri masallarındaki kimi karakterler... ve tabii Frankenstein'ın “canavarı”. – Joyce Carol Oates

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat