Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı MetrukesiÖlmüş Bir Kadının Günlüğü
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi, Güzide Sabri'nin en çok ses getiren romanıdır. Fikret'in kızı Nedret'e bıraktığı günlüklerden oluşan yapıt, toplumsal değer yargılarını kadınların deneyimlerini merkeze alarak, “hastalık” ve “yasak aşk” etrafında eleştirmektedir. Erken 20. yüzyılda edebiyatımıza “melankolik” dünya görüşüyle özgün bir katkıda bulunan Güzide Sabri'yi, özellikle içinden geçtiğimiz salgın hastalık çağında, günümüz okuruyla buluşturmak, “hastalık”, “keder”, “yas”, “elem” gibi duygulara bakmak için farklı bir pencere sunacaktır.
Güzide Sabri (Aygün) (1883-1946) Güzide Sabri İstanbul, Fındıklı'da doğdu. Babası Salih Reşat Bey, Adliye Nezareti memurlarındandır. Annesi Nigâr Hanım, şair Koniçeli Kâzım Paşa'nın yeğenidir. Evde aldığı özel eğitimde, hocası Tahir Efendi'den gördüğü edebiyat, en sevdiği derstir. On altı yaşındayken, arkadaşının yaşamından izler taşıyan ilk romanı Münevver'i yazacak, yapıt dönemin kadın kalemlerine kucak açan, Osmanlı kadın hareketinin ilk ve en uzun süreli dergisi, Hanımlara Mahsus Gazete'de tefrika edilecektir. Erken yaşta Beyoğlu Birinci Noteri Ahmet Sabri Aygün'le evlendirilir. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi adlı ikinci romanını, eşi tarafından yazması kısıtlandığı bir dönemde, Bursa'da yazmaya başlar. Yapıt yayımlandığında, büyük ses getirir. Böylece edebiyat dünyasında artık tanınan bir yazar olmuştur. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi'nin devam romanı Nedret ise yapıtları içinde en sevdiği olacaktır. Güzide Sabri'nin, ses getiren bu üç romanıyla birlikte, birçoğu filme alınan Yaban Gülü, Hüsran, Gecenin Esrarı, Hicran Gecesi, Necla, Mazinin Sesi adlı yapıtları bulunmaktadır. “Güzide”, “Güzide Osman” müstear adlarıyla Hanımlara Mahsus Gazete, Süs, Kadınlar Dünyası, Perşembe Mecmuası dergilerinde şiir, öykü ve makaleler yayımlamış, yaşamı boyunca üretken bir yazar olmuştur. Yazarın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikleri Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.
- Açıklama
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi, Güzide Sabri'nin en çok ses getiren romanıdır. Fikret'in kızı Nedret'e bıraktığı günlüklerden oluşan yapıt, toplumsal değer yargılarını kadınların deneyimlerini merkeze alarak, “hastalık” ve “yasak aşk” etrafında eleştirmektedir. Erken 20. yüzyılda edebiyatımıza “melankolik” dünya görüşüyle özgün bir katkıda bulunan Güzide Sabri'yi, özellikle içinden geçtiğimiz salgın hastalık çağında, günümüz okuruyla buluşturmak, “hastalık”, “keder”, “yas”, “elem” gibi duygulara bakmak için farklı bir pencere sunacaktır.
Güzide Sabri (Aygün) (1883-1946) Güzide Sabri İstanbul, Fındıklı'da doğdu. Babası Salih Reşat Bey, Adliye Nezareti memurlarındandır. Annesi Nigâr Hanım, şair Koniçeli Kâzım Paşa'nın yeğenidir. Evde aldığı özel eğitimde, hocası Tahir Efendi'den gördüğü edebiyat, en sevdiği derstir. On altı yaşındayken, arkadaşının yaşamından izler taşıyan ilk romanı Münevver'i yazacak, yapıt dönemin kadın kalemlerine kucak açan, Osmanlı kadın hareketinin ilk ve en uzun süreli dergisi, Hanımlara Mahsus Gazete'de tefrika edilecektir. Erken yaşta Beyoğlu Birinci Noteri Ahmet Sabri Aygün'le evlendirilir. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi adlı ikinci romanını, eşi tarafından yazması kısıtlandığı bir dönemde, Bursa'da yazmaya başlar. Yapıt yayımlandığında, büyük ses getirir. Böylece edebiyat dünyasında artık tanınan bir yazar olmuştur. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi'nin devam romanı Nedret ise yapıtları içinde en sevdiği olacaktır. Güzide Sabri'nin, ses getiren bu üç romanıyla birlikte, birçoğu filme alınan Yaban Gülü, Hüsran, Gecenin Esrarı, Hicran Gecesi, Necla, Mazinin Sesi adlı yapıtları bulunmaktadır. “Güzide”, “Güzide Osman” müstear adlarıyla Hanımlara Mahsus Gazete, Süs, Kadınlar Dünyası, Perşembe Mecmuası dergilerinde şiir, öykü ve makaleler yayımlamış, yaşamı boyunca üretken bir yazar olmuştur. Yazarın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikleri Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.