Risale-i Ahadiyye ŞerhiAhmed b. Süleyman el-Ervadi'nin Mir'atü'l-İrfan ve Lübbüh İsimli Şerhi ve Ahmed Avni Konuk Tarafından Yapılan Tercümesi
Risâle-i Ahadiyye, tasavvuf ve düşünce tarihimizin en önemli ve zorlu meselelerinden olan “varlık ve vahdet” mevzusu hakkında, “mutlak vahdet” nazarıyla kaleme alınmış bir eserdir. İlgili konuların “Kendini bilen Rabbini tanır” hadisi merkeze alınarak izah edilmesi dolayısıyla, Risale-i Men Arefe Nefsehû fe-kad Arefe Rabbehû adıyla da anılmıştır. Müellifi Evhadüddîn-i Belyânî (v. 686/1287) olmasına rağmen, sûfî muhitlerde Muhyiddîn ibnü'l-Arabî (v. 638/1240)'ye nispetiyle meşhur olmuştur.
Osmanlı sûfîleri tarafından üzerine birçok tercüme yapılan eserin şerhleri ise nadirdir. Birçok kitabında kendisini Ekberî nispetiyle takdim eden, Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinden Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî (v. 1275/1858) Risâle-i Ahadiyye'yi, Mir'âtü'l-İrfân ve Lübbüh adıyla şerh etmiştir. Risaleyi, Ekberî külliyatın bir parçası olarak değerlendiren Ervâdî, metindeki mutlak vahdet yaklaşımını izahlarıyla açıklamaya, vahdet-i vücûda yaklaştırmaya ve zâhirî bakışla rahatsızlık verebilecek kısımlarını bir nebze yumuşatmaya çalışmıştır. Diğer yandan vahdet-i vücûd anlayışıyla, vahdet-i mutlak anlayışı arasında ihtilafa konu olan meseleleri, birincisi lehine ele alarak çözüme ulaştırmaya gayret etmiştir.
Ervâdî, Risâle-i Ahadiyye üzerine Ekberî neş'eyle kaleme aldığı bu şerhiyle, son dönemde akademide başlayıp maalesef Nakşibendî çevrelerde de kabullenilmiş olan, Nakşibendîlik ve vahdet-i vücûd irfanı arasında süregeldiği iddia edilen gerçek dışı çatışmanın mesnetsizliğinin en güzel örneklerinden birini bize sunmaktadır.
Şerh, son dönem Osmanlı münevver ve sûfîlerinden, tercüme ve şerhleriyle tanınan Ahmed Avni Konuk (v. 1938) tarafından nefis, sade ve yetkin bir dille Türkçeye kazandırılmıştır. Böylelikle elinizdeki eser, bir risale, şerhi ve tercümesinin bir arada değerlendirildiği üç katmanlı bir irfânî müktesebattan istifade etme fırsatı vermektedir.
Eserin sonuna konuyla alakalı olması bakımından, Ervâdî'nin bir başka eseri, Nûru'l-Mazhar fî Tarîkati Seyyidî eş-Şeyhi'l-Ekber risalesinin tercümesi de eklenmiştir. Mahiyeti itibariyle örneği nadir olan bu risale, Ekberî hırkası giydirilmiş bir sûfî olarak Ervâdî'nin, ilgili geleneğe dair önemli hususiyetlere yer verdiği bir metindir.
- Açıklama
Risâle-i Ahadiyye, tasavvuf ve düşünce tarihimizin en önemli ve zorlu meselelerinden olan “varlık ve vahdet” mevzusu hakkında, “mutlak vahdet” nazarıyla kaleme alınmış bir eserdir. İlgili konuların “Kendini bilen Rabbini tanır” hadisi merkeze alınarak izah edilmesi dolayısıyla, Risale-i Men Arefe Nefsehû fe-kad Arefe Rabbehû adıyla da anılmıştır. Müellifi Evhadüddîn-i Belyânî (v. 686/1287) olmasına rağmen, sûfî muhitlerde Muhyiddîn ibnü'l-Arabî (v. 638/1240)'ye nispetiyle meşhur olmuştur.
Osmanlı sûfîleri tarafından üzerine birçok tercüme yapılan eserin şerhleri ise nadirdir. Birçok kitabında kendisini Ekberî nispetiyle takdim eden, Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinden Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî (v. 1275/1858) Risâle-i Ahadiyye'yi, Mir'âtü'l-İrfân ve Lübbüh adıyla şerh etmiştir. Risaleyi, Ekberî külliyatın bir parçası olarak değerlendiren Ervâdî, metindeki mutlak vahdet yaklaşımını izahlarıyla açıklamaya, vahdet-i vücûda yaklaştırmaya ve zâhirî bakışla rahatsızlık verebilecek kısımlarını bir nebze yumuşatmaya çalışmıştır. Diğer yandan vahdet-i vücûd anlayışıyla, vahdet-i mutlak anlayışı arasında ihtilafa konu olan meseleleri, birincisi lehine ele alarak çözüme ulaştırmaya gayret etmiştir.
Ervâdî, Risâle-i Ahadiyye üzerine Ekberî neş'eyle kaleme aldığı bu şerhiyle, son dönemde akademide başlayıp maalesef Nakşibendî çevrelerde de kabullenilmiş olan, Nakşibendîlik ve vahdet-i vücûd irfanı arasında süregeldiği iddia edilen gerçek dışı çatışmanın mesnetsizliğinin en güzel örneklerinden birini bize sunmaktadır.
Şerh, son dönem Osmanlı münevver ve sûfîlerinden, tercüme ve şerhleriyle tanınan Ahmed Avni Konuk (v. 1938) tarafından nefis, sade ve yetkin bir dille Türkçeye kazandırılmıştır. Böylelikle elinizdeki eser, bir risale, şerhi ve tercümesinin bir arada değerlendirildiği üç katmanlı bir irfânî müktesebattan istifade etme fırsatı vermektedir.
Eserin sonuna konuyla alakalı olması bakımından, Ervâdî'nin bir başka eseri, Nûru'l-Mazhar fî Tarîkati Seyyidî eş-Şeyhi'l-Ekber risalesinin tercümesi de eklenmiştir. Mahiyeti itibariyle örneği nadir olan bu risale, Ekberî hırkası giydirilmiş bir sûfî olarak Ervâdî'nin, ilgili geleneğe dair önemli hususiyetlere yer verdiği bir metindir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.