Gitmek, sadece kaybedenlerin bahanesel bir eylemi değildir. Bazen gitmeler çok şey kazandırır insana. Bir kapıya mesela… Kolay değildir aşkın kapısına gitmek. Öyle içeri destursuz da girilmez. Kapı tıklanır önce. İçeride biri var mı yok mu öğrenilir. Ne zaman ki kapı açılır, buyur edinildiğinde girilir içeri. Öyle bodoslama da değil. Anadan doğmuşcasına tertemiz girmek gerek. Elinde varsa sopa kenara bırakılarak, temizleyerek ayağındaki çamuru… Öyle dışarıdan gelindiği gibi girilmez içeriye. Ha çalmasını da bilmek gerek kapıyı. Öyle topla tüfekle yıkarak değil. İçeridekine zarar vermeden, ürkütmeden… Adabına uydurarak çalmak… Kalabalık da gidilmez aşkın kapısına. Bayramlık elbiselerini çekerek bir başına… Bayramlık diyorum, çocuklar gibi şeker toplamaya değil. Temelli gideceksin gittin mi. Öyle hasta ziyareti gibi kısa olmayacak. Gitmekle de bitmiyor iş. Öyle bir karşılamak gerekir bazen, geleni pişman etmeden… Süpürülmüş olacak kapının önü her zaman. Süpürge merdivene yaslanmış, odunlar hazırlanmış, camlar silinmiş olacak. Gelen, bacadaki dumanı gördüm mü, çekidüzen verecek kendine. Nereye geldiğini görüp iffetine iffet katacak. Kolay değildir karşılamak öyle herkesi. Kapı tık ettim mi camdan bakacak. Öyle hemen buyur etmeyecek. Hem istiyorsa hoş geldin diyecek, niye geldin değil. İçeriyi toparlamış, kıyı bucak temizlemiş olacak ki evi, toz kapmasın gelen. Ve en önemlisi çay ocakta olacak. Daha adımını atmadan içeriye, anlayacak ki hoş sohbet var bu evde. Diyecek ki gönüllere izzet-i ikram var. Velhasıl-ı kelam zordur aşk kapısı. Baştan aşağı bir çini işçiliği ister. Bir adımda bin düşünmek ister. Derya deniz ister belki de bulmak o kapıyı.
- Açıklama
Gitmek, sadece kaybedenlerin bahanesel bir eylemi değildir. Bazen gitmeler çok şey kazandırır insana. Bir kapıya mesela… Kolay değildir aşkın kapısına gitmek. Öyle içeri destursuz da girilmez. Kapı tıklanır önce. İçeride biri var mı yok mu öğrenilir. Ne zaman ki kapı açılır, buyur edinildiğinde girilir içeri. Öyle bodoslama da değil. Anadan doğmuşcasına tertemiz girmek gerek. Elinde varsa sopa kenara bırakılarak, temizleyerek ayağındaki çamuru… Öyle dışarıdan gelindiği gibi girilmez içeriye. Ha çalmasını da bilmek gerek kapıyı. Öyle topla tüfekle yıkarak değil. İçeridekine zarar vermeden, ürkütmeden… Adabına uydurarak çalmak… Kalabalık da gidilmez aşkın kapısına. Bayramlık elbiselerini çekerek bir başına… Bayramlık diyorum, çocuklar gibi şeker toplamaya değil. Temelli gideceksin gittin mi. Öyle hasta ziyareti gibi kısa olmayacak. Gitmekle de bitmiyor iş. Öyle bir karşılamak gerekir bazen, geleni pişman etmeden… Süpürülmüş olacak kapının önü her zaman. Süpürge merdivene yaslanmış, odunlar hazırlanmış, camlar silinmiş olacak. Gelen, bacadaki dumanı gördüm mü, çekidüzen verecek kendine. Nereye geldiğini görüp iffetine iffet katacak. Kolay değildir karşılamak öyle herkesi. Kapı tık ettim mi camdan bakacak. Öyle hemen buyur etmeyecek. Hem istiyorsa hoş geldin diyecek, niye geldin değil. İçeriyi toparlamış, kıyı bucak temizlemiş olacak ki evi, toz kapmasın gelen. Ve en önemlisi çay ocakta olacak. Daha adımını atmadan içeriye, anlayacak ki hoş sohbet var bu evde. Diyecek ki gönüllere izzet-i ikram var. Velhasıl-ı kelam zordur aşk kapısı. Baştan aşağı bir çini işçiliği ister. Bir adımda bin düşünmek ister. Derya deniz ister belki de bulmak o kapıyı.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.