Şark Seyahatiİstanbul 1911
Avrupa'da kitlesel sanayi üretiminin doruğa ulaştığı, yeni teknolojilerin alışılmış hayat tarzlarını sürekli değişmeye zorladığı, hep daha çok değişim talep ettiği bir çağda, yeni arayışlar peşinde yollara düşmüş genç bir mimar adayı...
Viyana'dan doğuya, İstanbul'a uzanan bir yolculuk... Sanayileşmemiş toplumlarla ve hayat tarzlarıyla tanışma... Osmanlı ve antik Yunan mimarlık mirasıyla karşılaşmalar...
20. yüzyıl mimarlığına ve sanatına Le Corbusier adıyla damgasını vuracak olan İsviçreli bu genç mimar, bu benzersiz tecrübesini defterler dolusu yazıya ve çizgiye döker.
Geziye Avrupa modernleşmesi üzerine hınzırca eleştirilerle başlayan Le Corbusier, modernliğin eşiğindeki Osmanlı ülkesinde merak, keşif ve hayranlık duygularına teslim olur.
Trablusgarp ve Balkan Savaşlarının Meşrutiyet'in coşkusuna gölge düşürmesine ramak kaldığı bir dönemde tadını çıkarır İstanbul'un ve şehrin büyük bölümünü kül eden Fatih-Altımermer Yangını'na tanık olur.
Le Corbusier'nin önce kısmen bir yerel gazetede yayımladığı, yarım asır sonra da kitaplaştırdığı -mimarlık anlayışının oluşmasında önemli payı olan- bu gezisine ait notları, dilimizde ilk kez eksiksiz olarak yayımlanıyor.
Le Corbusier (1887-1965) Charles-Edouard Jeanneret-Gris adıyla İsviçre'nin La Chaux-de-Fonds kentinde bir saatçi ustasının oğlu olarak doğdu. Sanata ilgisi onu kentindeki sanat okuluna yöneltti. Öğretmeni ve hamisi Charles L'Epplatenier'nin teşvikiyle uzun seyahatlere çıktı. 1907'de Paris'te çalıştığı mimarlık bürosunda betonarmeyle tanıştı. 1910-11'de Berlin'de bir mimarlık bürosundaydı.
1911 sonlarında Balkanlar üzerinden Osmanlı İmparatorluğu'na geldi. Yol boyunca tuttuğu notları ve eskiz defterleri, daha sonra bu kitaba dönüştü. Bu seyahatinde İstanbul, Bursa ve Atina'da tanıştığı mimari biçimler ve çözümler, mimarlık anlayışının temel taşlarından oldular.
Büyük Savaş öncesinde başlayan meslek yaşamı, pek çok öncü düşünce ve uygulamayla örülüydü. 1920'de Le Corbusier mahlasını aldı. 1922'de Paris'te büro açtı. Bir yandan müşterilerine villalar inşa ederken, bir yandan da şehircilik konusunda öncü düşünceler üretti.
Kente göç dolayısıyla ciddi bir konut sorunu yaşayan Paris için 1922'de, şehir merkezinin bir bölümünün yıkılarak gökdelenler ve prefabrike konutlarla yeniden inşasını öngören 'Ville Contemporaine' projesini hazırladı. Bu projedeki fikirler, Paris'te olmasa da, 2. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan mimarları tarafından hayata geçirildi. Seri üretimin otomobilde olduğu gibi mimarlıkta da kullanılabileceğini ve maliyetleri düşürebileceğini savundu.
Mimarlıkta metrik ölçü yerine, insan bedeninin orantılarını esas alan 'modulor' ölçeğini tasarladı ve kullandı. Evleri için mobilyalar da tasarladı. Fikirlerini ve yapıtlarını açıkladığı 50'ye yakın kitap yazdı. Vers une Architecture (1923), La Ville Radieuse (1935), Quand les cathédrales étaient blanches (1937), Propos d'urbanisme (1946), Le modulor (1950) bunlardan bazılarıdır.
- Açıklama
Avrupa'da kitlesel sanayi üretiminin doruğa ulaştığı, yeni teknolojilerin alışılmış hayat tarzlarını sürekli değişmeye zorladığı, hep daha çok değişim talep ettiği bir çağda, yeni arayışlar peşinde yollara düşmüş genç bir mimar adayı...
Viyana'dan doğuya, İstanbul'a uzanan bir yolculuk... Sanayileşmemiş toplumlarla ve hayat tarzlarıyla tanışma... Osmanlı ve antik Yunan mimarlık mirasıyla karşılaşmalar...
20. yüzyıl mimarlığına ve sanatına Le Corbusier adıyla damgasını vuracak olan İsviçreli bu genç mimar, bu benzersiz tecrübesini defterler dolusu yazıya ve çizgiye döker.
Geziye Avrupa modernleşmesi üzerine hınzırca eleştirilerle başlayan Le Corbusier, modernliğin eşiğindeki Osmanlı ülkesinde merak, keşif ve hayranlık duygularına teslim olur.
Trablusgarp ve Balkan Savaşlarının Meşrutiyet'in coşkusuna gölge düşürmesine ramak kaldığı bir dönemde tadını çıkarır İstanbul'un ve şehrin büyük bölümünü kül eden Fatih-Altımermer Yangını'na tanık olur.
Le Corbusier'nin önce kısmen bir yerel gazetede yayımladığı, yarım asır sonra da kitaplaştırdığı -mimarlık anlayışının oluşmasında önemli payı olan- bu gezisine ait notları, dilimizde ilk kez eksiksiz olarak yayımlanıyor.
Le Corbusier (1887-1965) Charles-Edouard Jeanneret-Gris adıyla İsviçre'nin La Chaux-de-Fonds kentinde bir saatçi ustasının oğlu olarak doğdu. Sanata ilgisi onu kentindeki sanat okuluna yöneltti. Öğretmeni ve hamisi Charles L'Epplatenier'nin teşvikiyle uzun seyahatlere çıktı. 1907'de Paris'te çalıştığı mimarlık bürosunda betonarmeyle tanıştı. 1910-11'de Berlin'de bir mimarlık bürosundaydı.
1911 sonlarında Balkanlar üzerinden Osmanlı İmparatorluğu'na geldi. Yol boyunca tuttuğu notları ve eskiz defterleri, daha sonra bu kitaba dönüştü. Bu seyahatinde İstanbul, Bursa ve Atina'da tanıştığı mimari biçimler ve çözümler, mimarlık anlayışının temel taşlarından oldular.
Büyük Savaş öncesinde başlayan meslek yaşamı, pek çok öncü düşünce ve uygulamayla örülüydü. 1920'de Le Corbusier mahlasını aldı. 1922'de Paris'te büro açtı. Bir yandan müşterilerine villalar inşa ederken, bir yandan da şehircilik konusunda öncü düşünceler üretti.
Kente göç dolayısıyla ciddi bir konut sorunu yaşayan Paris için 1922'de, şehir merkezinin bir bölümünün yıkılarak gökdelenler ve prefabrike konutlarla yeniden inşasını öngören 'Ville Contemporaine' projesini hazırladı. Bu projedeki fikirler, Paris'te olmasa da, 2. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan mimarları tarafından hayata geçirildi. Seri üretimin otomobilde olduğu gibi mimarlıkta da kullanılabileceğini ve maliyetleri düşürebileceğini savundu.
Mimarlıkta metrik ölçü yerine, insan bedeninin orantılarını esas alan 'modulor' ölçeğini tasarladı ve kullandı. Evleri için mobilyalar da tasarladı. Fikirlerini ve yapıtlarını açıkladığı 50'ye yakın kitap yazdı. Vers une Architecture (1923), La Ville Radieuse (1935), Quand les cathédrales étaient blanches (1937), Propos d'urbanisme (1946), Le modulor (1950) bunlardan bazılarıdır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.