Sebilürreşad Dergisi Sayı: 1068 Eylül 2021
Devlet-i Cihan Penah
Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 Türk Devleti Bayrağını temsil eden yıldızların, tarihi arka planımıza derinlik verdiği gibi, kadim bir geleneğin de izlerini taşır. Son yıllarda Külliye'de resmedilen ve giyim tarzıyla dönemin resmedildiği askeri üniformalar, elbette bir tiyatro gösterisi değil, güçlü bir hikâyeye yaslandığımızın resmidir. Devletimiz, Payitaht İstanbul'dan sonra mekân olarak seçtiği Ankara'yı sadece dönemin şartlarını gözeterek “geçici bir yerleşke yeri” değil, yeni Cumhuriyet'in başkenti ilan ederek, tarihi hikâyenin izinde yeni “karargâh merkezi” olarak siyasetin, idarenin merkezi olma halini güçlendirmiştir.
***
Sebilürreşad, Eylül sayısında çok aşina olmadığımız bir kavram ile Devletimizin üstlendiği yeni halin adını koyuyor: Cihan Penah Devleti, yahut Devlet-i Cihan Penah. “Cihan'ın Koruyucusu” misyonunu insani, vicdani alanda üstlendiği rol ile aktifleştiren milletimiz, Cihan'ın vicdanı olma mes'uliyetinin idrakinde bir vizyonla artık Cihan'a bakıyor. Bu sayının “Kamu Diplmasisi”ne yeni yaklaşımların ele alındığı özel bir sayı olma özelliği kazanması, son yıllarda etrafımızı çevreleyen ateş çemberine rağmen, yaşanan mali krizlerin insani krizlere evrildiği, sağlık koşullarının devletleri içine kapattığı, sokağın, caddenin, şehirlerin ıssızlaştığı bir iklimde gönüllerini açmasını bilenlerden olmak, sofrayı bölüşmek, imkânı pay etmek “Büyük Millet” olma vasfının tezahürüdür. Cihan Penah kavramı kriz anında milletimizin vasfı olarak doğru bir zemine oturuyor.
***
Türkiye, kadim bir geçmişin devam eden izinde ilerlemek zorundadır. Coğrafyayı, kaderi sayan bir idrak, yüzleştiğimiz hadiseleri bir mecburiyet olmaktan çıkartıp bir disiplin içinde göreve dönüştürmüştür. Devletin, bu idrak içinde bir diplomasi geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu sayıda İsmail Mansur Özdemir, tam da bu göreve dönüşen zorunluluğun yeni çerçevesine dokunuyor yazısında. Dr. Celaleddin Duran, Enes Güneyli, Serdar Gündoğan, Afra Betül Özdemir, Selimcan Yelseli bu sayının hem sınırlarını hem de kurallarını masaya yatırıyorlar.
***
Afganistan'da yaşananları yakından takip ediyoruz. Benzer diplomatik hataların işlendiği Kabil'de yaşanan uçak manzarası, hiçbir şekilde kabul edilecek bir manzara değildir. Ancak şunu biliyoruz ki, bu manzara da şuan Afganistan'ın gerçeğidir. Türkiye, Afganistan gerçeğinden kaçarak değil, aktif rol alarak, süreci yöneterek ilerlemelidir. Bu tutum, hem Türkiye açısından tarihsel bir rol, hem de Taliban üzerinden yürütülen “İslamofobiya'ya karşı bir manevi vazifedir. Taliban üzerinden dünyaya okutulan İslam, Batı'nın resmetmek istediği “ilkel, çağdışı, vahşi” sahnelerin sahibi İslam görüntüsü asla kabul edilemez. Afganistan'da neler olduğunu anlatan; “uzak ülke yakın geçmiş” adlı yazısıyla hocamız nitelikli bir tahlil sunuyor.
***
Bu sayı, yaz ayının sona erdiği, sonbahar'ın başladığı bir iklimde masanıza konuk olacak. Akif sinema filmimiz 24 Eylül'de sinemalarda. Bu sayımıza yazı ve şiirleriyle emek veren Mehmet Akif Işık, Berat Sarıtop, Ayşe Buluç, Tarık Kılıçarslan, Mehmet Ali Abakay, Safahat şerhi dizisiyle Eyyüp Azlal, Kerkük yazısıyla Dr. Şemseddin Küzeci'ye de teşekkür ediyoruz. Eylül sayımızı takdimimizdir… Hayırlara vesile olması duamızdır.
- Açıklama
Devlet-i Cihan Penah
Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 Türk Devleti Bayrağını temsil eden yıldızların, tarihi arka planımıza derinlik verdiği gibi, kadim bir geleneğin de izlerini taşır. Son yıllarda Külliye'de resmedilen ve giyim tarzıyla dönemin resmedildiği askeri üniformalar, elbette bir tiyatro gösterisi değil, güçlü bir hikâyeye yaslandığımızın resmidir. Devletimiz, Payitaht İstanbul'dan sonra mekân olarak seçtiği Ankara'yı sadece dönemin şartlarını gözeterek “geçici bir yerleşke yeri” değil, yeni Cumhuriyet'in başkenti ilan ederek, tarihi hikâyenin izinde yeni “karargâh merkezi” olarak siyasetin, idarenin merkezi olma halini güçlendirmiştir.
***
Sebilürreşad, Eylül sayısında çok aşina olmadığımız bir kavram ile Devletimizin üstlendiği yeni halin adını koyuyor: Cihan Penah Devleti, yahut Devlet-i Cihan Penah. “Cihan'ın Koruyucusu” misyonunu insani, vicdani alanda üstlendiği rol ile aktifleştiren milletimiz, Cihan'ın vicdanı olma mes'uliyetinin idrakinde bir vizyonla artık Cihan'a bakıyor. Bu sayının “Kamu Diplmasisi”ne yeni yaklaşımların ele alındığı özel bir sayı olma özelliği kazanması, son yıllarda etrafımızı çevreleyen ateş çemberine rağmen, yaşanan mali krizlerin insani krizlere evrildiği, sağlık koşullarının devletleri içine kapattığı, sokağın, caddenin, şehirlerin ıssızlaştığı bir iklimde gönüllerini açmasını bilenlerden olmak, sofrayı bölüşmek, imkânı pay etmek “Büyük Millet” olma vasfının tezahürüdür. Cihan Penah kavramı kriz anında milletimizin vasfı olarak doğru bir zemine oturuyor.
***
Türkiye, kadim bir geçmişin devam eden izinde ilerlemek zorundadır. Coğrafyayı, kaderi sayan bir idrak, yüzleştiğimiz hadiseleri bir mecburiyet olmaktan çıkartıp bir disiplin içinde göreve dönüştürmüştür. Devletin, bu idrak içinde bir diplomasi geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu sayıda İsmail Mansur Özdemir, tam da bu göreve dönüşen zorunluluğun yeni çerçevesine dokunuyor yazısında. Dr. Celaleddin Duran, Enes Güneyli, Serdar Gündoğan, Afra Betül Özdemir, Selimcan Yelseli bu sayının hem sınırlarını hem de kurallarını masaya yatırıyorlar.
***
Afganistan'da yaşananları yakından takip ediyoruz. Benzer diplomatik hataların işlendiği Kabil'de yaşanan uçak manzarası, hiçbir şekilde kabul edilecek bir manzara değildir. Ancak şunu biliyoruz ki, bu manzara da şuan Afganistan'ın gerçeğidir. Türkiye, Afganistan gerçeğinden kaçarak değil, aktif rol alarak, süreci yöneterek ilerlemelidir. Bu tutum, hem Türkiye açısından tarihsel bir rol, hem de Taliban üzerinden yürütülen “İslamofobiya'ya karşı bir manevi vazifedir. Taliban üzerinden dünyaya okutulan İslam, Batı'nın resmetmek istediği “ilkel, çağdışı, vahşi” sahnelerin sahibi İslam görüntüsü asla kabul edilemez. Afganistan'da neler olduğunu anlatan; “uzak ülke yakın geçmiş” adlı yazısıyla hocamız nitelikli bir tahlil sunuyor.
***
Bu sayı, yaz ayının sona erdiği, sonbahar'ın başladığı bir iklimde masanıza konuk olacak. Akif sinema filmimiz 24 Eylül'de sinemalarda. Bu sayımıza yazı ve şiirleriyle emek veren Mehmet Akif Işık, Berat Sarıtop, Ayşe Buluç, Tarık Kılıçarslan, Mehmet Ali Abakay, Safahat şerhi dizisiyle Eyyüp Azlal, Kerkük yazısıyla Dr. Şemseddin Küzeci'ye de teşekkür ediyoruz. Eylül sayımızı takdimimizdir… Hayırlara vesile olması duamızdır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.