Seher Vakti Elif Gürsoy
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786059977746
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
348
Baskı
1
Basım Tarihi
2016-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Seher Vakti

Yazar: Elif Gürsoy
Yayınevi : Çatı Kitapları
14,00TL
Satışta değil
9786059977746
657199
Seher Vakti
Seher Vakti
14.00

Yusuf yavaşça sarkan dalları kaldırdı ve genç bir kızla göz göze geldi. Genç adam, yakalanmanın sıkıntısıyla irileşmiş, rengini kestiremediği iki kristal bilyenin ışıltısıyla kilitlenmişti. Karanlığın örtemediği, salkım söğüdün gizleyemediği, gören gözleri lal eden bir güzelliğin karşısındaydı. Korkup kaçmasın diye gözlerini kırpmadı. Hayal olursa kaybolmasın diye nefes almadı. Zamanın “tıp” deyip durduğu, resmin donduğu, karanlığın içinde parıldayan bir an yaşıyordu. İnce, sedef bir yüzün üzerinde iki billur bilye, küçücük bir burun ve titreyen dudaklar heyecanın ateşinde üşümüştü. Saçındaki bukle sağ yanağına düşmüştü. Gözlerinde ışıldayan çiğ taneleri akmamak için mücadele veriyordu. Bu yaşına kadar gördüğü hiçbir şeye böylesine dokunmak istememişti.

Saat gece yarısını çoktan geçmiş, gecenin gün ile kavuşmasına az bir zaman kalmıştı. Oturduğu koltuktan kalktı. Pencerenin önüne geldi. Dışarıda sessizlik çığlık atıyordu. İçinde oluşan boşluk sokaklara akmıştı. Derin bir solukla doldurdu ciğerlerini. Bir daha bir daha çekti içine. Ne yapıyordu böyle? Bu neyin kederiydi? Neyin kaybını yaşıyordu? Hiç sahip olmadığı bir şeyi kaybetmek insanı böyle çöktürür müydü? Düğünleri neden sevmediğini şimdi anlıyordu. Şimdiye kadar düğünlerde başlayan beraberlikleri çok duymuştu. Davetliler birbirlerine veya birilerine alıcı gözüyle bakarlardı. Beğenenler, aşık olanlar doğaldı. Ama bir düğünde geline aşık olunduğu nereden duyulmuştu?

  • Açıklama
    • Yusuf yavaşça sarkan dalları kaldırdı ve genç bir kızla göz göze geldi. Genç adam, yakalanmanın sıkıntısıyla irileşmiş, rengini kestiremediği iki kristal bilyenin ışıltısıyla kilitlenmişti. Karanlığın örtemediği, salkım söğüdün gizleyemediği, gören gözleri lal eden bir güzelliğin karşısındaydı. Korkup kaçmasın diye gözlerini kırpmadı. Hayal olursa kaybolmasın diye nefes almadı. Zamanın “tıp” deyip durduğu, resmin donduğu, karanlığın içinde parıldayan bir an yaşıyordu. İnce, sedef bir yüzün üzerinde iki billur bilye, küçücük bir burun ve titreyen dudaklar heyecanın ateşinde üşümüştü. Saçındaki bukle sağ yanağına düşmüştü. Gözlerinde ışıldayan çiğ taneleri akmamak için mücadele veriyordu. Bu yaşına kadar gördüğü hiçbir şeye böylesine dokunmak istememişti.

      Saat gece yarısını çoktan geçmiş, gecenin gün ile kavuşmasına az bir zaman kalmıştı. Oturduğu koltuktan kalktı. Pencerenin önüne geldi. Dışarıda sessizlik çığlık atıyordu. İçinde oluşan boşluk sokaklara akmıştı. Derin bir solukla doldurdu ciğerlerini. Bir daha bir daha çekti içine. Ne yapıyordu böyle? Bu neyin kederiydi? Neyin kaybını yaşıyordu? Hiç sahip olmadığı bir şeyi kaybetmek insanı böyle çöktürür müydü? Düğünleri neden sevmediğini şimdi anlıyordu. Şimdiye kadar düğünlerde başlayan beraberlikleri çok duymuştu. Davetliler birbirlerine veya birilerine alıcı gözüyle bakarlardı. Beğenenler, aşık olanlar doğaldı. Ama bir düğünde geline aşık olunduğu nereden duyulmuştu?

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat