“Direktöre haber verin, ben artık şehir mektupçuluğundan istifa edeceğim, çünkü uğradığım şeylere tahammül edecek takatim kalmadı. Rumeli şimendiferlerinden aleyhimizde yazdın diye bilet vermiyorlar. Anadolu kumpanyası inşa edeceği rıhtımdan herkesi meccanen geçirecek benden resim alacakmış. Karşı tramvaycıları beni görür görmez ‘dolmuştur' levhasını asıyor, Tünel kabul etmiyor, Köprü memurları dik dik bakıyorlar. Şirket-i Hayriye vapurlarında yanılıp da bir kahve içsem ziyade para alıyorlar. Osmanlı Tiyatrosu bedava loca vermiyor. Sarraf icraya müracaatla paraları tahsil edeceğim diye korkutuyor. Bakkal fitili almış, beni arıyor. Kasap pusula elde sokak sokak ardımda geziyor. Sucu bulsa bir yudum suda boğacak. Ekmekçi tayını kesti. Sembolistler selam vermiyorlar. Şairler somurtmuş hicviye yapıyorlar. Nâsirler çalakalem tezyifle meşgul. Kafe Komers'de ticaret edemedik bahanesiyle haraç vermiyorlar, Tokatlıyan'da dayak havfıyla oturamıyorum. Baba Yaver elimdeki ekmeği kapıp bir lokmada göçürüyor. Gazete muharrirleri ‘direktörlerle aramızı bozdun yanımıza gelme herif!' diye sitemler ediyorlar. Muhabirler kulakta kurşunkalem, cepte kâğıt ufacıcık şaşalasam yazacaklar. Bütün direktörler ittifak etmişler mutbaadan çıkarsam almayacaklar. Sürücüler düşeyim de bir tarafım kırılsın fikr-i ihanetkaranesiyle nerede huysuz hayvan varsa onu çekiyor. Terkos borucuları ıslatıyor. Belediye tanzifat memurları tozları üstüme süpürüyor. Kitapçılar yazılarımı almıyorlar. Dostlarım gece yatısına çağırmıyor. Tramvay vardacıları görür görmez ‘yuf!' borusunu çalıyorlar. Sokak köpekleri saldırıyor. Sırık hamalları herkese ‘varda!' diyorlar, bana demiyorlar. Külhanbeyleri yolda rastgelince mâni okuyorlar. Alınsam marizleyecekler! Kebapçılar keçi eti sürüyorlar. Galatasarayı hamamında üstümü iyice örtmüyorlar. Gambrinoz'da bayat bira veriyorlar. Ahibbadan bazıları meyhanelerde zemmediyorlar. Şehir mektubu yazacağım diye sürüm sürüm sürünüyorum, insaf edin ben bu kadar şeye nasıl tahammül edeyim? Etim ne, budum ne? Yok efendim yok ben artık şehir mektupçuluğu edemeyeceğim. Direktöre haber verin. Bir hafta daha yazarım. Artık daha yazmam.”
- Açıklama
“Direktöre haber verin, ben artık şehir mektupçuluğundan istifa edeceğim, çünkü uğradığım şeylere tahammül edecek takatim kalmadı. Rumeli şimendiferlerinden aleyhimizde yazdın diye bilet vermiyorlar. Anadolu kumpanyası inşa edeceği rıhtımdan herkesi meccanen geçirecek benden resim alacakmış. Karşı tramvaycıları beni görür görmez ‘dolmuştur' levhasını asıyor, Tünel kabul etmiyor, Köprü memurları dik dik bakıyorlar. Şirket-i Hayriye vapurlarında yanılıp da bir kahve içsem ziyade para alıyorlar. Osmanlı Tiyatrosu bedava loca vermiyor. Sarraf icraya müracaatla paraları tahsil edeceğim diye korkutuyor. Bakkal fitili almış, beni arıyor. Kasap pusula elde sokak sokak ardımda geziyor. Sucu bulsa bir yudum suda boğacak. Ekmekçi tayını kesti. Sembolistler selam vermiyorlar. Şairler somurtmuş hicviye yapıyorlar. Nâsirler çalakalem tezyifle meşgul. Kafe Komers'de ticaret edemedik bahanesiyle haraç vermiyorlar, Tokatlıyan'da dayak havfıyla oturamıyorum. Baba Yaver elimdeki ekmeği kapıp bir lokmada göçürüyor. Gazete muharrirleri ‘direktörlerle aramızı bozdun yanımıza gelme herif!' diye sitemler ediyorlar. Muhabirler kulakta kurşunkalem, cepte kâğıt ufacıcık şaşalasam yazacaklar. Bütün direktörler ittifak etmişler mutbaadan çıkarsam almayacaklar. Sürücüler düşeyim de bir tarafım kırılsın fikr-i ihanetkaranesiyle nerede huysuz hayvan varsa onu çekiyor. Terkos borucuları ıslatıyor. Belediye tanzifat memurları tozları üstüme süpürüyor. Kitapçılar yazılarımı almıyorlar. Dostlarım gece yatısına çağırmıyor. Tramvay vardacıları görür görmez ‘yuf!' borusunu çalıyorlar. Sokak köpekleri saldırıyor. Sırık hamalları herkese ‘varda!' diyorlar, bana demiyorlar. Külhanbeyleri yolda rastgelince mâni okuyorlar. Alınsam marizleyecekler! Kebapçılar keçi eti sürüyorlar. Galatasarayı hamamında üstümü iyice örtmüyorlar. Gambrinoz'da bayat bira veriyorlar. Ahibbadan bazıları meyhanelerde zemmediyorlar. Şehir mektubu yazacağım diye sürüm sürüm sürünüyorum, insaf edin ben bu kadar şeye nasıl tahammül edeyim? Etim ne, budum ne? Yok efendim yok ben artık şehir mektupçuluğu edemeyeceğim. Direktöre haber verin. Bir hafta daha yazarım. Artık daha yazmam.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.