“Bugün yaşadığımız sorunlar, çoğunluğun durumu açısından baktığımızda, kadın haklarının ileriye gittiği yönünde umut vermiyor. Son otuz yıldır, dünyada egemen olan neoliberal politikaların getirdiği yıkımla, kadınların ödediği bedellere karşın, artık evlilik de kadını koruyamıyor. Neoliberalizmin kadınlara yönelik acımasızlığı ataerkil ve sınıfsal baskıdan bile daha köklü: “Yoksulluğun kadınlaşması”, “evkadınlaştırma”… Küresel sermayenin kadın ve çocuk emeğine göz dikmesi; kadınları, çocuklarıyla baş başa bırakıyor.
Tarih bize kadınların tabi konumlarının, siyasi konjonktürle değişmediğini gösterdi. Kapitalist sistem, var oluşunu besleyen toplumsal cinsiyetin istikrarının bozulmasını istemez. Onun içindir ki, bugünkü küresel kapitalizm de cinsiyet rolünün ezilmişliğimizin baş rolü olduğu gerçeğine gözlerini kapar. Oysa şişirilmiş bir erkeklik duygusu, kadını edilgen kılmakla beslenmektedir. Bu demektir ki, erkeğin toplumdaki gücü, bir aldatmacaya dayanıyor! Kadın edilgenlikten kurtuldukça erkek kendini tehdit altında hissetmektedir. Karşısında hükmedemeyeceği kimse kalmayınca da kıskançlık ve öfke nöbetlerine girmektedir.
Kadın ve erkek arasındaki giderek keskinleşen ve kadına yönelik şiddetin boyutunu “cinskırım” boyutuna vardırabilen kutuplaşma nasıl etkisiz hale getirilir?”
“Bugün yaşadığımız sorunlar, çoğunluğun durumu açısından baktığımızda, kadın haklarının ileriye gittiği yönünde umut vermiyor. Son otuz yıldır, dünyada egemen olan neoliberal politikaların getirdiği yıkımla, kadınların ödediği bedellere karşın, artık evlilik de kadını koruyamıyor. Neoliberalizmin kadınlara yönelik acımasızlığı ataerkil ve sınıfsal baskıdan bile daha köklü: “Yoksulluğun kadınlaşması”, “evkadınlaştırma”… Küresel sermayenin kadın ve çocuk emeğine göz dikmesi; kadınları, çocuklarıyla baş başa bırakıyor.
Tarih bize kadınların tabi konumlarının, siyasi konjonktürle değişmediğini gösterdi. Kapitalist sistem, var oluşunu besleyen toplumsal cinsiyetin istikrarının bozulmasını istemez. Onun içindir ki, bugünkü küresel kapitalizm de cinsiyet rolünün ezilmişliğimizin baş rolü olduğu gerçeğine gözlerini kapar. Oysa şişirilmiş bir erkeklik duygusu, kadını edilgen kılmakla beslenmektedir. Bu demektir ki, erkeğin toplumdaki gücü, bir aldatmacaya dayanıyor! Kadın edilgenlikten kurtuldukça erkek kendini tehdit altında hissetmektedir. Karşısında hükmedemeyeceği kimse kalmayınca da kıskançlık ve öfke nöbetlerine girmektedir.
Kadın ve erkek arasındaki giderek keskinleşen ve kadına yönelik şiddetin boyutunu “cinskırım” boyutuna vardırabilen kutuplaşma nasıl etkisiz hale getirilir?”
- Açıklama
“Bugün yaşadığımız sorunlar, çoğunluğun durumu açısından baktığımızda, kadın haklarının ileriye gittiği yönünde umut vermiyor. Son otuz yıldır, dünyada egemen olan neoliberal politikaların getirdiği yıkımla, kadınların ödediği bedellere karşın, artık evlilik de kadını koruyamıyor. Neoliberalizmin kadınlara yönelik acımasızlığı ataerkil ve sınıfsal baskıdan bile daha köklü: “Yoksulluğun kadınlaşması”, “evkadınlaştırma”… Küresel sermayenin kadın ve çocuk emeğine göz dikmesi; kadınları, çocuklarıyla baş başa bırakıyor.
Tarih bize kadınların tabi konumlarının, siyasi konjonktürle değişmediğini gösterdi. Kapitalist sistem, var oluşunu besleyen toplumsal cinsiyetin istikrarının bozulmasını istemez. Onun içindir ki, bugünkü küresel kapitalizm de cinsiyet rolünün ezilmişliğimizin baş rolü olduğu gerçeğine gözlerini kapar. Oysa şişirilmiş bir erkeklik duygusu, kadını edilgen kılmakla beslenmektedir. Bu demektir ki, erkeğin toplumdaki gücü, bir aldatmacaya dayanıyor! Kadın edilgenlikten kurtuldukça erkek kendini tehdit altında hissetmektedir. Karşısında hükmedemeyeceği kimse kalmayınca da kıskançlık ve öfke nöbetlerine girmektedir.
Kadın ve erkek arasındaki giderek keskinleşen ve kadına yönelik şiddetin boyutunu “cinskırım” boyutuna vardırabilen kutuplaşma nasıl etkisiz hale getirilir?”
“Bugün yaşadığımız sorunlar, çoğunluğun durumu açısından baktığımızda, kadın haklarının ileriye gittiği yönünde umut vermiyor. Son otuz yıldır, dünyada egemen olan neoliberal politikaların getirdiği yıkımla, kadınların ödediği bedellere karşın, artık evlilik de kadını koruyamıyor. Neoliberalizmin kadınlara yönelik acımasızlığı ataerkil ve sınıfsal baskıdan bile daha köklü: “Yoksulluğun kadınlaşması”, “evkadınlaştırma”… Küresel sermayenin kadın ve çocuk emeğine göz dikmesi; kadınları, çocuklarıyla baş başa bırakıyor.
Tarih bize kadınların tabi konumlarının, siyasi konjonktürle değişmediğini gösterdi. Kapitalist sistem, var oluşunu besleyen toplumsal cinsiyetin istikrarının bozulmasını istemez. Onun içindir ki, bugünkü küresel kapitalizm de cinsiyet rolünün ezilmişliğimizin baş rolü olduğu gerçeğine gözlerini kapar. Oysa şişirilmiş bir erkeklik duygusu, kadını edilgen kılmakla beslenmektedir. Bu demektir ki, erkeğin toplumdaki gücü, bir aldatmacaya dayanıyor! Kadın edilgenlikten kurtuldukça erkek kendini tehdit altında hissetmektedir. Karşısında hükmedemeyeceği kimse kalmayınca da kıskançlık ve öfke nöbetlerine girmektedir.
Kadın ve erkek arasındaki giderek keskinleşen ve kadına yönelik şiddetin boyutunu “cinskırım” boyutuna vardırabilen kutuplaşma nasıl etkisiz hale getirilir?”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.