%20
Gelenek ve Modernlik Erol Sungur
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786055022457
Boyut
13.50x21.50
Sayfa Sayısı
254
Basım Yeri
Konya
Baskı
1
Basım Tarihi
2014-03
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Seyyid Hüseyin Nasr'a Göre Gelenek ve ModernlikSeyyid Hüseyin Nasr Örneği

45,00TL
36,00TL
%20
Satışta değil
9786055022457
616639
Seyyid Hüseyin Nasr'a Göre Gelenek ve Modernlik
Seyyid Hüseyin Nasr'a Göre Gelenek ve Modernlik Seyyid Hüseyin Nasr Örneği
36.00

Seyyid Hüseyin Nasr açısından gelenek, dinî nitelikte olan ve onun tüm yönlerini kapsayan hatta bizzat dinin tam kendisine karşılık gelendir. Yeri geldiği zaman sünnet, yeri geldiği zaman tasavvuftaki silsileye tekabül etmektedir. Gelenek, kökleri ilahî tabiattaki vahiyde bulunan, dalları ve gövdesi asırlar süresince yetişmiş bir ağaçtır. Bu ağacın özünde din, dinin özünde de ağacın yaşamasını sağlayan vahiy kaynaklı bereket bulunmaktadır. Gelenek, ilâhî bir kaynağın ilkelerinin, farklı toplumlarda, farklı vasıtalarla (nebîler, resuller, avatarlar, sanat, sembolizm, hukuk vs. gibi) anlatıldığı ve içinde tüm kozmik sektörün bulunduğu bir anlamı ifade etmektedir.

Geleneksel açıdan insan, Allah ile tabiat arasında bir köprüdür. Her insan, tamlığı içinde Allah'ın bir kopyasıdır. İnsan, yaratılışı itibariyle doğuştan bir mükemmelliğe sahiptir. Geleneksel insan, kutsaldan kesinlikle ayrı düşünülemeyen insandır. Geleneksel insan, "halife insan" ya da "homo islamicus" ile özdeştir. En önemli özelliği, İlahî ve Merkezî olan "Mutlak Varlık" karşısında kendisine bir çeki düzen verebilmesidir. Bu sebeple geleneksel insan, Tanrı-merkezli (theocentric) bir düşünceye sahiptir. Yani modern insan gibi insan-biçimci (antropomorfist) değil, Tanrı merkezli bir insandır. Geleneksel perspektiften insanın, "kutsal", "mutlak" ve "aşkın" olan hakkındaki bilgisi ne kadar ise, değeri de o oranda artmaktadır.

İnsanoğlu, kendisinin insan-üstü bir gerçeklik âleminden geldiği düşüncesine sadık kalıp, kutsal olan bu manevi âlemle ve dünyevi âlemle bütüncül dengeyi sağlamadığı müddetçe, ne toplumsal barışı ne de kendi benliğiyle barışı sağlayabilir. Nasr, düşünce ve eylemleriyle öne çıkan halife ve modern insan tipinin dengesizliğini ortadan kaldırmanın çaresini, sûfîlikte görür.

Aile, eğitim, siyaset, sosyal hayat, ekonomi ve sanatta geleneğin kendine has ve birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayan alanlara sahip olması gelenekseli, modern ve fundamentalistten ayırmaktadır. Geleneksel bir medeniyetin sosyal kurumları da, gelenekten ve dinî nitelikli unsurlardan ayrı telakki edilememektedir. Modernizm sebebiyle, geleneksel medeniyetlerin sosyal kurumları yozlaşma tehlikesiyle yüz yüze gelmiştir.

  • Açıklama
    • Seyyid Hüseyin Nasr açısından gelenek, dinî nitelikte olan ve onun tüm yönlerini kapsayan hatta bizzat dinin tam kendisine karşılık gelendir. Yeri geldiği zaman sünnet, yeri geldiği zaman tasavvuftaki silsileye tekabül etmektedir. Gelenek, kökleri ilahî tabiattaki vahiyde bulunan, dalları ve gövdesi asırlar süresince yetişmiş bir ağaçtır. Bu ağacın özünde din, dinin özünde de ağacın yaşamasını sağlayan vahiy kaynaklı bereket bulunmaktadır. Gelenek, ilâhî bir kaynağın ilkelerinin, farklı toplumlarda, farklı vasıtalarla (nebîler, resuller, avatarlar, sanat, sembolizm, hukuk vs. gibi) anlatıldığı ve içinde tüm kozmik sektörün bulunduğu bir anlamı ifade etmektedir.

      Geleneksel açıdan insan, Allah ile tabiat arasında bir köprüdür. Her insan, tamlığı içinde Allah'ın bir kopyasıdır. İnsan, yaratılışı itibariyle doğuştan bir mükemmelliğe sahiptir. Geleneksel insan, kutsaldan kesinlikle ayrı düşünülemeyen insandır. Geleneksel insan, "halife insan" ya da "homo islamicus" ile özdeştir. En önemli özelliği, İlahî ve Merkezî olan "Mutlak Varlık" karşısında kendisine bir çeki düzen verebilmesidir. Bu sebeple geleneksel insan, Tanrı-merkezli (theocentric) bir düşünceye sahiptir. Yani modern insan gibi insan-biçimci (antropomorfist) değil, Tanrı merkezli bir insandır. Geleneksel perspektiften insanın, "kutsal", "mutlak" ve "aşkın" olan hakkındaki bilgisi ne kadar ise, değeri de o oranda artmaktadır.

      İnsanoğlu, kendisinin insan-üstü bir gerçeklik âleminden geldiği düşüncesine sadık kalıp, kutsal olan bu manevi âlemle ve dünyevi âlemle bütüncül dengeyi sağlamadığı müddetçe, ne toplumsal barışı ne de kendi benliğiyle barışı sağlayabilir. Nasr, düşünce ve eylemleriyle öne çıkan halife ve modern insan tipinin dengesizliğini ortadan kaldırmanın çaresini, sûfîlikte görür.

      Aile, eğitim, siyaset, sosyal hayat, ekonomi ve sanatta geleneğin kendine has ve birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayan alanlara sahip olması gelenekseli, modern ve fundamentalistten ayırmaktadır. Geleneksel bir medeniyetin sosyal kurumları da, gelenekten ve dinî nitelikli unsurlardan ayrı telakki edilememektedir. Modernizm sebebiyle, geleneksel medeniyetlerin sosyal kurumları yozlaşma tehlikesiyle yüz yüze gelmiştir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat