Sonsuz Damla Sonsuz Okyanus
“Yemin olsun ki gaybın sırları aşikardır ve perdeleri düşmüştür, fakat sadece gözleri açık olan kişinin önünde.”
-Tebrizli Şems-
Hepimiz yaşamın sırlarını ararız. Bir çoğumuz bu sırların peşinde kendimizi çok yorgun hissederiz. Bazen umutsuzluk vadisinin içinde kaybolur, bazen stres ve ıstırap çekeriz. Hayatımızın büyük bir kısmı bu arayışla geçer. Bazılarımız hayatta mutluluk, güç, para, şöhret vs. ister ve yaşamın anlamını onlarda arar.
Yaşam oyununu çok ciddiye alırız. Mutluluk arayışı bizi daha çok mutsuz eder.
Yaşamın anlamını arar ama nerede arayacağımızı da bilmeyiz. Sadece ararız.
Bir sufi deyişinde olduğu gibi; bir şeyi bulmak için kaybettiğimiz yere bakmalıyız. Biz yaşamı zihinlerimizde kaybettik ve bizim yerimize bir makine yaşamaktadır. Bu tabi ki çok yorucu, çok sıkıcıdır. Çünkü özde biz bu makine olmadığımızı biliriz. Özde bu makinenin ötesinde bir şeyler olduğunun farkındayız. Bu sebeple bir yolculuk yapmamız gerektiğini hissederiz. Aslında bu arayış dürtüsü hepimizde mevcuttur ve bizi yola çıkmaya davet eder.
Dünya aslında rüyadan başka bir şey değildir. Sen bu rüya içinde, zaman adında bir gerçeğin içinde yaşadığını zanneden bir karaktersin. Bu zan ile bir “Ben” olmadığı hakikatini göremezsin.
Hakikat sana şah damarından daha yakındır. Hakikat senden yabancı, uzak ve ayrı değildir. Hakikatin olmadığı hiçbir şey ve hiçbir yer yoktur.
Sen devamlı dostun gözleri içine dik dik bakmakta ve dostuna dostunun evinin adresini sormaktasın.
Bu kitap senin gibi bir hakikat arayışçısının deneyimleridir. Bunu bir kitap gibi okuma bir şiir gibi seninle dans etmesine izin ver.
Şems demiştir ki; bağcının gönlünü aldın mı bağ sana aittir, istediğin ağaçtan istediğin şeyi koparabilirsin.
- Açıklama
“Yemin olsun ki gaybın sırları aşikardır ve perdeleri düşmüştür, fakat sadece gözleri açık olan kişinin önünde.”
-Tebrizli Şems-
Hepimiz yaşamın sırlarını ararız. Bir çoğumuz bu sırların peşinde kendimizi çok yorgun hissederiz. Bazen umutsuzluk vadisinin içinde kaybolur, bazen stres ve ıstırap çekeriz. Hayatımızın büyük bir kısmı bu arayışla geçer. Bazılarımız hayatta mutluluk, güç, para, şöhret vs. ister ve yaşamın anlamını onlarda arar.
Yaşam oyununu çok ciddiye alırız. Mutluluk arayışı bizi daha çok mutsuz eder.
Yaşamın anlamını arar ama nerede arayacağımızı da bilmeyiz. Sadece ararız.
Bir sufi deyişinde olduğu gibi; bir şeyi bulmak için kaybettiğimiz yere bakmalıyız. Biz yaşamı zihinlerimizde kaybettik ve bizim yerimize bir makine yaşamaktadır. Bu tabi ki çok yorucu, çok sıkıcıdır. Çünkü özde biz bu makine olmadığımızı biliriz. Özde bu makinenin ötesinde bir şeyler olduğunun farkındayız. Bu sebeple bir yolculuk yapmamız gerektiğini hissederiz. Aslında bu arayış dürtüsü hepimizde mevcuttur ve bizi yola çıkmaya davet eder.
Dünya aslında rüyadan başka bir şey değildir. Sen bu rüya içinde, zaman adında bir gerçeğin içinde yaşadığını zanneden bir karaktersin. Bu zan ile bir “Ben” olmadığı hakikatini göremezsin.
Hakikat sana şah damarından daha yakındır. Hakikat senden yabancı, uzak ve ayrı değildir. Hakikatin olmadığı hiçbir şey ve hiçbir yer yoktur.
Sen devamlı dostun gözleri içine dik dik bakmakta ve dostuna dostunun evinin adresini sormaktasın.
Bu kitap senin gibi bir hakikat arayışçısının deneyimleridir. Bunu bir kitap gibi okuma bir şiir gibi seninle dans etmesine izin ver.
Şems demiştir ki; bağcının gönlünü aldın mı bağ sana aittir, istediğin ağaçtan istediğin şeyi koparabilirsin.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.