Sonuncu Sonbahar, Pınar Kür'ünBir Cinayet Romanıadlı kitabının bir tür devamı. Pınar Kür, o romanında postmodern anlatım, biçim ve üslup arayışlarına girmişti; bu romanında ise bu arayışlarını daha da ileri götürerek sürdürüyor.Sonuncu Sonbahar'da, yazarın ilk romanıYarın Yarın'daki kişiler de,Bir Cinayet Romanı'ndaki kişiler de var. İlk ve son romanı arasındaki on beş yıllık bir çember böylece kapanmış oluyor. Edebiyatımızda benzerine pek rastlanmayan “polisiye” türünün bu parlak örneğini okurların büyük bir beğeniyle okuyacağına inanıyoruz.
“Mutsuzluk korkulacak bir şey değil. Sürekli değil bir kere, üstelik parıltılı... Doruk anlarda, sıra dışı olayların ardından yaşanan, aşırı ama eninde sonunda tüketilen ve hatta üretici, yaratıcı olabilen bir duygu. Asıl korkunç olan dirliksizlik... Her an, her şeyden, belki de farkına bile varılmadan duyulan hoşnutsuzluk. Aynaya her baktığında suratını asık görmek ve bunun nedenlerini tam olarak bilememek...
(...) Dirliksizlik tüketilmiyor, tüketiyor ve sonu yok. Bir türlü bitmiyor. Her günün her ânında inceden inceye var. Gözle görülmeyen ama yapışkanlığı hissedilen bir zar gibi sarıyor yaşamı. İnsanın içine işliyor kışın kuru ayazı gibi.”
- Açıklama
Sonuncu Sonbahar, Pınar Kür'ünBir Cinayet Romanıadlı kitabının bir tür devamı. Pınar Kür, o romanında postmodern anlatım, biçim ve üslup arayışlarına girmişti; bu romanında ise bu arayışlarını daha da ileri götürerek sürdürüyor.Sonuncu Sonbahar'da, yazarın ilk romanıYarın Yarın'daki kişiler de,Bir Cinayet Romanı'ndaki kişiler de var. İlk ve son romanı arasındaki on beş yıllık bir çember böylece kapanmış oluyor. Edebiyatımızda benzerine pek rastlanmayan “polisiye” türünün bu parlak örneğini okurların büyük bir beğeniyle okuyacağına inanıyoruz.
“Mutsuzluk korkulacak bir şey değil. Sürekli değil bir kere, üstelik parıltılı... Doruk anlarda, sıra dışı olayların ardından yaşanan, aşırı ama eninde sonunda tüketilen ve hatta üretici, yaratıcı olabilen bir duygu. Asıl korkunç olan dirliksizlik... Her an, her şeyden, belki de farkına bile varılmadan duyulan hoşnutsuzluk. Aynaya her baktığında suratını asık görmek ve bunun nedenlerini tam olarak bilememek...
(...) Dirliksizlik tüketilmiyor, tüketiyor ve sonu yok. Bir türlü bitmiyor. Her günün her ânında inceden inceye var. Gözle görülmeyen ama yapışkanlığı hissedilen bir zar gibi sarıyor yaşamı. İnsanın içine işliyor kışın kuru ayazı gibi.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.