%25
Suda Yanan Ayetler Behçet Gülenay
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786058303669
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
160
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2017-06
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Suda Yanan Ayetler

Yayınevi : İbrişim Kitap
35,00TL
26,25TL
%25
Satışta değil
9786058303669
722258
Suda Yanan Ayetler
Suda Yanan Ayetler
26.25

Daha ilk günlerden top gülleleri ve taramalı tüfeklerle hiç acımdan çevreyi tarıyor, her tarafı kasıp kavuruyorlardı. Çocuklar çığlık çığlığa uykudan uyanıyordu gizlendikleri mağaralarda. Disiplinle örgütlenmiş, çağ teknolojisinin son ürünü silahlarına sahip, donanımlı bir ordu tarafından kuşatılmıştı Garzan Vadisi. Kuşatılmışlık içindeki her köy, dağın her kıvrımı yangın yeriydi. İnsanlığı utandıran bir ölüm çağıydı. Elleri, tarihin dipnotlarındaki ayetleri yok etmek için ateşi ve alevi olağanüstü bir şekilde yönetiyordu. Askerin silahından nisan yağmurları gibi kovanlar etrafa saçılıyor, vadideki sis, namluların ucundan çıkan dumanla birleşerek Beleki mıntıkası üzerinde kapkara bulutlar oluşturuyordu. Çeperleri kurt sürülerinin hücumuna açık, ağıllara kapatılmış koyun sürüleri gibi akıbetlerini bekliyorlardı.

Bakmaya doyamadığı Teter'in gözlerine kilitlendi, o iri, kendinden sürmeli ela gözleri. Belki de kaybolduğu gözlerine son defa böylesine bakacaktı. Sadece Teter'in duyacağı Meryemî bir takvayla;

“Ben hüznümü ve kederimi ancak Allah'a arz ederim.”

Teter, ergenlikten yeni çıkan bir delikanlı gibi utanıp gözlerini yere indirirken, aynı ses tonuyla;
Ben de sana olan sevgimi Allah'a arz ediyorum.” dedi.

Reyşan bütün vakarlığıyla:

“Tasalanma Teter! İnsanın yolu iki şeye, aşka ve ölüme muhakkak düşer…”

  • Açıklama
    • Daha ilk günlerden top gülleleri ve taramalı tüfeklerle hiç acımdan çevreyi tarıyor, her tarafı kasıp kavuruyorlardı. Çocuklar çığlık çığlığa uykudan uyanıyordu gizlendikleri mağaralarda. Disiplinle örgütlenmiş, çağ teknolojisinin son ürünü silahlarına sahip, donanımlı bir ordu tarafından kuşatılmıştı Garzan Vadisi. Kuşatılmışlık içindeki her köy, dağın her kıvrımı yangın yeriydi. İnsanlığı utandıran bir ölüm çağıydı. Elleri, tarihin dipnotlarındaki ayetleri yok etmek için ateşi ve alevi olağanüstü bir şekilde yönetiyordu. Askerin silahından nisan yağmurları gibi kovanlar etrafa saçılıyor, vadideki sis, namluların ucundan çıkan dumanla birleşerek Beleki mıntıkası üzerinde kapkara bulutlar oluşturuyordu. Çeperleri kurt sürülerinin hücumuna açık, ağıllara kapatılmış koyun sürüleri gibi akıbetlerini bekliyorlardı.

      Bakmaya doyamadığı Teter'in gözlerine kilitlendi, o iri, kendinden sürmeli ela gözleri. Belki de kaybolduğu gözlerine son defa böylesine bakacaktı. Sadece Teter'in duyacağı Meryemî bir takvayla;

      “Ben hüznümü ve kederimi ancak Allah'a arz ederim.”

      Teter, ergenlikten yeni çıkan bir delikanlı gibi utanıp gözlerini yere indirirken, aynı ses tonuyla;
      Ben de sana olan sevgimi Allah'a arz ediyorum.” dedi.

      Reyşan bütün vakarlığıyla:

      “Tasalanma Teter! İnsanın yolu iki şeye, aşka ve ölüme muhakkak düşer…”

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat