Edebiyatla uğraşmak, yeni bir dünya tasarlamak için, yolu dikenli bir yolculuğu göze almaktır.
Yazar çok yönlü uğraşısı olan insandır. Salt roman, öykü ve şiir mi? Elbette ki edebiyatın her alanı çok önemlidir. Söyleşilerin de yeri yadırganamaz. Bir söyleşi, bir roman, bir öykü ve şiir kadar önemlidir. Bir söyleşiyi okurken, yazarın dünyasını tanımada en önemli belgedir.
Yazar: Yaşamın her alanında insanlık için söyleyebilecekleri olan; bunun için de gelecekte yaşadığı çağa tanıklık eden insandır.
Nihal Doğanay bu çalışmayı hazırlarken bize şunu anlatmak istemektedir. Bir toplumda beyin göçü yaşlanıyorsa geriye sadece çölleşme kalır ki egemenlerin istediği de budur. Sanatçı ölümü göze alarak bazen sanatını yapar. Yeter ki söz uçmasın yazıya dönüşsün kalıcılaşsın.
Bu kitabın içinde yer alan sanatçılarda zoraki sürgün sonucu; bir kısmı özlemini çektiği ülkelerine gelemedi. (Vicdani) Toprakla kucaklaştılar. 30 yıldır ülkesine gelemeyen sanatçılar var. Ama ülkelerinden beden olarak kopsalar da, yürek ve duygu olarak her gün ülkenin sokaklarında ağlayan ananın gözyaşında yetimin çalınan aşının peşindeler. Üretmeye yazmaya devam ediyorlar. Çalıp söylemeye devam ediyorlar.
Doğanay şöyle seslenir okuruna: “Çünkü türküler çoğunlukla mistiktir, kadercidir, tutucudur. Yani idealisttir. Ama türküyü şiir sanmak, şiirde türkülerle aynılaşmak başka şeydir, şiir için türkülerden yararlanmak başka şey. Bu ikisini birbirine karıştırmak da, en az türkücülüğü şairlik sanmak kadar tehlikeli ve yanlıştır.”
Çekici söyleşiler, edebiyat bağlamında gözü pekçe bir girişim. Anlamlı bir sanat emeğiyle karşı karşıyayız
- Açıklama
Edebiyatla uğraşmak, yeni bir dünya tasarlamak için, yolu dikenli bir yolculuğu göze almaktır.
Yazar çok yönlü uğraşısı olan insandır. Salt roman, öykü ve şiir mi? Elbette ki edebiyatın her alanı çok önemlidir. Söyleşilerin de yeri yadırganamaz. Bir söyleşi, bir roman, bir öykü ve şiir kadar önemlidir. Bir söyleşiyi okurken, yazarın dünyasını tanımada en önemli belgedir.Yazar: Yaşamın her alanında insanlık için söyleyebilecekleri olan; bunun için de gelecekte yaşadığı çağa tanıklık eden insandır.
Nihal Doğanay bu çalışmayı hazırlarken bize şunu anlatmak istemektedir. Bir toplumda beyin göçü yaşlanıyorsa geriye sadece çölleşme kalır ki egemenlerin istediği de budur. Sanatçı ölümü göze alarak bazen sanatını yapar. Yeter ki söz uçmasın yazıya dönüşsün kalıcılaşsın.
Bu kitabın içinde yer alan sanatçılarda zoraki sürgün sonucu; bir kısmı özlemini çektiği ülkelerine gelemedi. (Vicdani) Toprakla kucaklaştılar. 30 yıldır ülkesine gelemeyen sanatçılar var. Ama ülkelerinden beden olarak kopsalar da, yürek ve duygu olarak her gün ülkenin sokaklarında ağlayan ananın gözyaşında yetimin çalınan aşının peşindeler. Üretmeye yazmaya devam ediyorlar. Çalıp söylemeye devam ediyorlar.
Doğanay şöyle seslenir okuruna: “Çünkü türküler çoğunlukla mistiktir, kadercidir, tutucudur. Yani idealisttir. Ama türküyü şiir sanmak, şiirde türkülerle aynılaşmak başka şeydir, şiir için türkülerden yararlanmak başka şey. Bu ikisini birbirine karıştırmak da, en az türkücülüğü şairlik sanmak kadar tehlikeli ve yanlıştır.”
Çekici söyleşiler, edebiyat bağlamında gözü pekçe bir girişim. Anlamlı bir sanat emeğiyle karşı karşıyayız
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.