Suriyeliler Barometresi 2019Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi
Türkiye uluslararası insani hareketliliklerde aynı anda transit, kaynak ve hedef ülke olarak bilinmektedir. İç göç dinamiği de son derece yoğun olan Türkiye, insani hareketliliklere tanıdık bir toplumsal yapıya sahiptir. Son on yılda ise boyutları ve niteliği itibariyle Türkiye, uluslararası insani hareketlilik bakımından çok özel ve daha önce tecrübe etmediği bir süreç yaşamaktadır. 29 Nisan 2011'de 252 kişilik ilk Suriyeli kafilesi Hatay'a vardığında, ne bunu milyonların takip edeceğini ne de sürelerin bu kadar uzayacağını kimse beklenmiyordu.
2011 yılında Türkiye'de toplam uluslararası koruma başvuru sahibi yabancı sayısı 58 bin iken, Türkiye 2014'ten bu yana dünyada en fazla mülteci bulunduran ülke haline geldi ve Suriyeliler Türkiye'deki onuncu yıllarına girdiler. Türkiye'deki Suriyelilerin sayısı 3,6 milyonu aşmış ve Türkiye nüfusunun % 4,37'sine ulaşmış durumdadır. Daha da önemlisi Türkiye'deki Suriyeliler konusunda yeni sosyolojik gerçeklik artık kendisini gayet net biçimde hissettirmektedir. Türkiye'deki Suriyelilerin % 98'inden fazlası kent mültecileri olarak Türk toplumu ile birlikte yaşıyor, 2011-2019 arasında 535 bin Suriyeli bebek Türkiye'de doğdu, 650 bini aşkın Suriyeli çocuk Türk devlet okullarına gidiyor, 33 binden fazla Suriyeli genç Türk Üniversitelerinde okuyor, 120 bin civarında Suriyeli vatandaşlığa geçti, 1 milyon civarındaki Suriyeli çalışıyor.
Bu “zorunlu birlikte yaşam” tecrübesi, Türk toplumu için aynı zamanda bir sosyal şok olarak yaşanıyor. Ancak, Türk toplumunun dayanıklılığı ve kırılgan ve hatta her geçen gün “tahammül” şekline dönüşen, azalma eğiliminde olan toplumsal kabulü, ortak yaşamın büyük ölçüde sorunsuz yaşanmasını sağlamaktadır. “Suriyeliler Barometresi: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi” toplumsal uyumun kurumsal ve resmi olan bölümünden daha çok toplumsal alana dair bir çaba olarak Prof. Dr. M. Murat Erdoğan tarafından tasarlanmış ve düzenli olarak tekrarlanmaktadır. 2014'teki “Türkiye'deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum” ve 2017'deki “Suriyeliler Barometresi: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi-2017”, 2018'deki “Şanlıurfa Barometresi” çalışmaları ile aynı yapı üzerinden hem Türk toplumu hem de Suriyeliler bakımından “ortak toplumsal yaşama” dair gelişmeleri, uyum ve gerilim süreçlerini anlamayı ve politika önerileri geliştirmeyi amaçlayan çalışma, temsiliyet gücü yüksek kapsamlı kamuoyu araştırmaları ve odak grup görüşmeleri ile gerçekleştirilmektedir.
Yönetimini ve raporlamasını Prof. Dr. M. Murat Erdoğan'ın yaptığı SB-2019 çalışma ekibinde Dr. Onur Unutulmaz, Tülin Haji Mohamad, Dr. Yeşim Yılmaz ve Deniz Aydınlı yer almıştır. Ayrıca göç, mülteci ve toplumsal araştırmalar alanında son derece değerli/duayen akademisyenlerden oluşturulan “Suriyeliler Barometresi Akademik Kurulu” üyeleri olan Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Banu Ergöçmen, Prof. Dr. Elisabeth Ferrıs, Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Prof. Dr. Ahmet İçduygu, Omar Kadkoy, Prof. Dr. Neeraj Kaushal, Prof. Dr. Ayhan Kaya, Prof. Dr. Fuat Keyman, Ümit Kızıltan, Prof. Dr. Kemal Kirişci, Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Dr. Kathleen Newland, Prof. Dr. Barbara Oomen, Doç. Dr. Saime Özçürümez, Prof. Dr. Nasser Yassin, Doç. Dr. Ayselin Yıldız çalışmaya çok önemli destek ve katkılar vermişlerdir. SB-2019 Kamuoyu araştırması T.C. Vatandaşları için 26 ilde 2.271 kişi ile “kişi bazlı”, Suriyeliler için ise geçici koruma statüsünde olan, kamp dışında yaşayan 1.418 Suriyeli hane ile “hane bazlı” olarak uygulanmıştır. Ayrıca dört ilde hem Türkler hem de Suriyeliler ile 20 odak grup görüşmesi yapılmıştır.
Araştırma sonuçları, Türk toplumunun “kerhen” ve “kırılgan” da olsa hala yüksek sayılabilecek seviyede gerçekleşen toplumsal kabulünün azalma eğiliminde olduğunu, kaygıların belirginleştiğini ortaya koymaktadır. Artık “kent mültecilerine” dönüşen Suriyeliler ise Türkiye'de hayata tutunma ve gelecek planlamalarını da Türkiye'de oluşturma eğiliminde görünmektedir. Ülkelerinde barışın ve huzurun tesis edilmesi konusunda umutlarını büyük ölçüde yitirmiş olan Suriyelilerin kendilerini Türkiye'de daha güvende, hayatlarından daha memnun ve daha uyumlu hissettikleri anlaşılmaktadır. Bütün bilinmezlikler ve kaygılara rağmen, süreç kaçınılmaz biçimde ortak bir yaşama doğru evrilmektedir. Bu durumda olası ortak geleceğin huzur ve insan onuruna uygun biçimde nasıl sağlanacağı konusunu önceliklemek, süreci sağlıklı verilerle yönetmek gerekmektedir. Prof. Erdoğan, bu çalışma ile, 2011'den bu yana yaşanan süreci anlamaya, tanımlamaya ve ardından, hak ve insan temelli huzurlu bir geleceğin altyapısı için araştırmacı ve politika yapıcılarına sağlıklı veri sağlamayı hedeflediğini ifade etmektedir.
Prof. Erdoğan, araştırmanın akademik ölçülerde gerçekliğe ışık tutmak çabasının son derece dinamik ve değişken olan bu süreçte, sınırlılıkları ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, neticede elde edilen verilerin “mutlak gerçekliği” değil, temsiliyet ve güven düzeyi çok yüksek olsa da araştırmanın yapıldığı dönemde, araştırmaya katılanları temsil ettiğini, başta “Türk toplumu” ya da “Suriyeliler” kavramları olmak üzere pek çok genelleme ve nitelemenin bu bağlamda sınırlılıkları ile ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
- Açıklama
Türkiye uluslararası insani hareketliliklerde aynı anda transit, kaynak ve hedef ülke olarak bilinmektedir. İç göç dinamiği de son derece yoğun olan Türkiye, insani hareketliliklere tanıdık bir toplumsal yapıya sahiptir. Son on yılda ise boyutları ve niteliği itibariyle Türkiye, uluslararası insani hareketlilik bakımından çok özel ve daha önce tecrübe etmediği bir süreç yaşamaktadır. 29 Nisan 2011'de 252 kişilik ilk Suriyeli kafilesi Hatay'a vardığında, ne bunu milyonların takip edeceğini ne de sürelerin bu kadar uzayacağını kimse beklenmiyordu.
2011 yılında Türkiye'de toplam uluslararası koruma başvuru sahibi yabancı sayısı 58 bin iken, Türkiye 2014'ten bu yana dünyada en fazla mülteci bulunduran ülke haline geldi ve Suriyeliler Türkiye'deki onuncu yıllarına girdiler. Türkiye'deki Suriyelilerin sayısı 3,6 milyonu aşmış ve Türkiye nüfusunun % 4,37'sine ulaşmış durumdadır. Daha da önemlisi Türkiye'deki Suriyeliler konusunda yeni sosyolojik gerçeklik artık kendisini gayet net biçimde hissettirmektedir. Türkiye'deki Suriyelilerin % 98'inden fazlası kent mültecileri olarak Türk toplumu ile birlikte yaşıyor, 2011-2019 arasında 535 bin Suriyeli bebek Türkiye'de doğdu, 650 bini aşkın Suriyeli çocuk Türk devlet okullarına gidiyor, 33 binden fazla Suriyeli genç Türk Üniversitelerinde okuyor, 120 bin civarında Suriyeli vatandaşlığa geçti, 1 milyon civarındaki Suriyeli çalışıyor.
Bu “zorunlu birlikte yaşam” tecrübesi, Türk toplumu için aynı zamanda bir sosyal şok olarak yaşanıyor. Ancak, Türk toplumunun dayanıklılığı ve kırılgan ve hatta her geçen gün “tahammül” şekline dönüşen, azalma eğiliminde olan toplumsal kabulü, ortak yaşamın büyük ölçüde sorunsuz yaşanmasını sağlamaktadır. “Suriyeliler Barometresi: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi” toplumsal uyumun kurumsal ve resmi olan bölümünden daha çok toplumsal alana dair bir çaba olarak Prof. Dr. M. Murat Erdoğan tarafından tasarlanmış ve düzenli olarak tekrarlanmaktadır. 2014'teki “Türkiye'deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum” ve 2017'deki “Suriyeliler Barometresi: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi-2017”, 2018'deki “Şanlıurfa Barometresi” çalışmaları ile aynı yapı üzerinden hem Türk toplumu hem de Suriyeliler bakımından “ortak toplumsal yaşama” dair gelişmeleri, uyum ve gerilim süreçlerini anlamayı ve politika önerileri geliştirmeyi amaçlayan çalışma, temsiliyet gücü yüksek kapsamlı kamuoyu araştırmaları ve odak grup görüşmeleri ile gerçekleştirilmektedir.
Yönetimini ve raporlamasını Prof. Dr. M. Murat Erdoğan'ın yaptığı SB-2019 çalışma ekibinde Dr. Onur Unutulmaz, Tülin Haji Mohamad, Dr. Yeşim Yılmaz ve Deniz Aydınlı yer almıştır. Ayrıca göç, mülteci ve toplumsal araştırmalar alanında son derece değerli/duayen akademisyenlerden oluşturulan “Suriyeliler Barometresi Akademik Kurulu” üyeleri olan Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Banu Ergöçmen, Prof. Dr. Elisabeth Ferrıs, Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Prof. Dr. Ahmet İçduygu, Omar Kadkoy, Prof. Dr. Neeraj Kaushal, Prof. Dr. Ayhan Kaya, Prof. Dr. Fuat Keyman, Ümit Kızıltan, Prof. Dr. Kemal Kirişci, Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Dr. Kathleen Newland, Prof. Dr. Barbara Oomen, Doç. Dr. Saime Özçürümez, Prof. Dr. Nasser Yassin, Doç. Dr. Ayselin Yıldız çalışmaya çok önemli destek ve katkılar vermişlerdir. SB-2019 Kamuoyu araştırması T.C. Vatandaşları için 26 ilde 2.271 kişi ile “kişi bazlı”, Suriyeliler için ise geçici koruma statüsünde olan, kamp dışında yaşayan 1.418 Suriyeli hane ile “hane bazlı” olarak uygulanmıştır. Ayrıca dört ilde hem Türkler hem de Suriyeliler ile 20 odak grup görüşmesi yapılmıştır.
Araştırma sonuçları, Türk toplumunun “kerhen” ve “kırılgan” da olsa hala yüksek sayılabilecek seviyede gerçekleşen toplumsal kabulünün azalma eğiliminde olduğunu, kaygıların belirginleştiğini ortaya koymaktadır. Artık “kent mültecilerine” dönüşen Suriyeliler ise Türkiye'de hayata tutunma ve gelecek planlamalarını da Türkiye'de oluşturma eğiliminde görünmektedir. Ülkelerinde barışın ve huzurun tesis edilmesi konusunda umutlarını büyük ölçüde yitirmiş olan Suriyelilerin kendilerini Türkiye'de daha güvende, hayatlarından daha memnun ve daha uyumlu hissettikleri anlaşılmaktadır. Bütün bilinmezlikler ve kaygılara rağmen, süreç kaçınılmaz biçimde ortak bir yaşama doğru evrilmektedir. Bu durumda olası ortak geleceğin huzur ve insan onuruna uygun biçimde nasıl sağlanacağı konusunu önceliklemek, süreci sağlıklı verilerle yönetmek gerekmektedir. Prof. Erdoğan, bu çalışma ile, 2011'den bu yana yaşanan süreci anlamaya, tanımlamaya ve ardından, hak ve insan temelli huzurlu bir geleceğin altyapısı için araştırmacı ve politika yapıcılarına sağlıklı veri sağlamayı hedeflediğini ifade etmektedir.Prof. Erdoğan, araştırmanın akademik ölçülerde gerçekliğe ışık tutmak çabasının son derece dinamik ve değişken olan bu süreçte, sınırlılıkları ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, neticede elde edilen verilerin “mutlak gerçekliği” değil, temsiliyet ve güven düzeyi çok yüksek olsa da araştırmanın yapıldığı dönemde, araştırmaya katılanları temsil ettiğini, başta “Türk toplumu” ya da “Suriyeliler” kavramları olmak üzere pek çok genelleme ve nitelemenin bu bağlamda sınırlılıkları ile ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.