Tabakat-ı Nasıri (Ciltli)Gazneliler, Selçuklular, Atabeglikler ve Harezmşahlar
"...Dergah-ı Rabbani'nin en zayıf kulu olan Minhac-i Sirac-i Cuzcani şöyle der: Bir soy ve hanedana bir müddet memleket yönetme ve hüküm sürme sırasının vasıl olması ve devletin, her dönem başka bir dala konan bir kuşa benzemesi Allah'ın takdiri iledir. Zira siyaset ve paylaşma olmadan ve sıkıntı çekmeden emirliğin mesnedi ve saltanatın dayanağı olmaz. Halk ve toplumun bütün işleri, düzenli bir şekilde yürümez..."
"... Sultan Mahmud, büyük bir padişah idi. İslam apdişahları arasında Darü'l-hilafe tarafından Sultan lakabıyla hitab edilen ilk kişi idi. Emir Bilgetegin'in saltanatının yedinci senesinde üç yüz yetmiş bir senesi aşure gecesinde (16 Temmuz 981) doğdu. Onun doğumundan bir müddet önce Emir Sebüktegin rüyasında evinin ortasındaki ocaktan bir ağacın çıktığını gördü. Ağaç büyüdükçe büyüdü ve bütün cihan onun gölgesi altında kalıd. Bu rüyanın etkisiyle uyanınca bu rüyanın tabiri ne olabilir diye düşündü. Bir rüya tabircisi geldi ve Hak Teala'nın ona bir oğul verdiğini müjdeledi. Sebüketgin sevindi ve "Bu oğula Mahmud adını koydum." dedi. Onun doğduğu gece Sudra Nehri, kıyısındaki Vayhand puthanesini ki Peşaver hududunda idi yıktı..."
"...Sultan Mahmud Ceyhun'dan geçince Mavera'ü'n-nehr beldeleri ona açıldı. Kadir Han, ölmüş olan İlig'in biraderi olup Afrasyab'ın soyundan gelmekteydi. İki tarafın arası, dostluk ve fikir birliğine dayanan antlaşmalar yoluyla sağlamlaştı ve düzene girdi. Birbirlerine görüştüler. Kadir Han onunla buluşunca bar-ı amm'dan sonra Sultan yalnız görüşmek istedi. Onların arasında baş başa, özel bir görüşme oldu. Bu görüşmede İran ve Turan'da yapılması gereken bütün işleri konuştular. Kadir Han, Sultan'ın huzurunda bazı istek ve önerilerde bulundu. O istek ve önerilerden biri, Türkmen Selçuk oğlu'nu, kendisine tabi olanlarla birlikte diyar-ı Mavera'ü'n-nehr ve Türkistan'dan Horasan tarafına götürmesi idi..."
"...Şimdi sıra Türk melikleri ve Harezm Sultanalrında. Allah'ın zayıf ve aciz kullarından Minhac-i Sirac-i Cuzcani der ki: Müluk-i tevaif'in zikri baştan sonra kadar Türk ve Acem'in Sultanı Nasırü'd-din Ebu'l - Muzaffer Mahmud bin es-Sultan adına toplanıyorken, Devlet-i Senceri'den sonra saltanat sancakları yükselen Harezm Sultanları ve meliklerinin hanedanını da içine almayı gerekli gördüm..."
- Açıklama
"...Dergah-ı Rabbani'nin en zayıf kulu olan Minhac-i Sirac-i Cuzcani şöyle der: Bir soy ve hanedana bir müddet memleket yönetme ve hüküm sürme sırasının vasıl olması ve devletin, her dönem başka bir dala konan bir kuşa benzemesi Allah'ın takdiri iledir. Zira siyaset ve paylaşma olmadan ve sıkıntı çekmeden emirliğin mesnedi ve saltanatın dayanağı olmaz. Halk ve toplumun bütün işleri, düzenli bir şekilde yürümez..."
"... Sultan Mahmud, büyük bir padişah idi. İslam apdişahları arasında Darü'l-hilafe tarafından Sultan lakabıyla hitab edilen ilk kişi idi. Emir Bilgetegin'in saltanatının yedinci senesinde üç yüz yetmiş bir senesi aşure gecesinde (16 Temmuz 981) doğdu. Onun doğumundan bir müddet önce Emir Sebüktegin rüyasında evinin ortasındaki ocaktan bir ağacın çıktığını gördü. Ağaç büyüdükçe büyüdü ve bütün cihan onun gölgesi altında kalıd. Bu rüyanın etkisiyle uyanınca bu rüyanın tabiri ne olabilir diye düşündü. Bir rüya tabircisi geldi ve Hak Teala'nın ona bir oğul verdiğini müjdeledi. Sebüketgin sevindi ve "Bu oğula Mahmud adını koydum." dedi. Onun doğduğu gece Sudra Nehri, kıyısındaki Vayhand puthanesini ki Peşaver hududunda idi yıktı..."
"...Sultan Mahmud Ceyhun'dan geçince Mavera'ü'n-nehr beldeleri ona açıldı. Kadir Han, ölmüş olan İlig'in biraderi olup Afrasyab'ın soyundan gelmekteydi. İki tarafın arası, dostluk ve fikir birliğine dayanan antlaşmalar yoluyla sağlamlaştı ve düzene girdi. Birbirlerine görüştüler. Kadir Han onunla buluşunca bar-ı amm'dan sonra Sultan yalnız görüşmek istedi. Onların arasında baş başa, özel bir görüşme oldu. Bu görüşmede İran ve Turan'da yapılması gereken bütün işleri konuştular. Kadir Han, Sultan'ın huzurunda bazı istek ve önerilerde bulundu. O istek ve önerilerden biri, Türkmen Selçuk oğlu'nu, kendisine tabi olanlarla birlikte diyar-ı Mavera'ü'n-nehr ve Türkistan'dan Horasan tarafına götürmesi idi..."
"...Şimdi sıra Türk melikleri ve Harezm Sultanalrında. Allah'ın zayıf ve aciz kullarından Minhac-i Sirac-i Cuzcani der ki: Müluk-i tevaif'in zikri baştan sonra kadar Türk ve Acem'in Sultanı Nasırü'd-din Ebu'l - Muzaffer Mahmud bin es-Sultan adına toplanıyorken, Devlet-i Senceri'den sonra saltanat sancakları yükselen Harezm Sultanları ve meliklerinin hanedanını da içine almayı gerekli gördüm..."
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.