Müslümanlar, Rasulullah'ın bisetinden dört halifenin asrına kadar -genel olarak- kelimeleri birdi. Onlardan muhalefet ederek ayrı baş çeken ve ehli tevil olup tevili ile ayrılan kimse olmamıştır. Aksine onların hepsi Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) den varİt olan naslara tabi oluyor, sünnetin sahihini kabul ediyor, mevzu veya zayıfını reddediyordu.
Bir seferinde Abdullah b. Abbas' a bir adam hadis rivayet ederken İbni Abbas ellerini kulaklarına koyduğunda ona: Ey İbni Abbas, bu Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in hadisidir denildiğinde, İbni Abbas: 'Biz hadisleri dinliyor ve alıyorduk, fakat hadiste her önüne gelen konuşmaya başlayınca kulaklarımızı korumak zorunda kaldık' demiştir.
Durum siyasi hareket ve mezhebi grupların zuhuruna kadar böyle devam etti. Sonra her grup ve her mezhep kendi tabilerini diğer mezhebe muhalefet etmeye çağırmaya başladılar. Mezhebi asabiyet giderek taklit ehlinden her grubu diğer mezhep sahipleri hakkında, haddi aşmaya kadar götürdü. Bu asabiyet, onları Şafii mezhebinde bir kızla Hanefi mezhebinde bir erkeğin evlenmesi caiz mi, değil mi münakaşasına kadar götürdü.
'Bazı taklitçilerin ihtilafı bundan daha korkunç hale gelmiştir. Hanefilerle Şafiiler arasında evlenmenin yasaklanmasında olduğu gibi. Daha sonra Hanefilerden Mufti's-Sakaleyn (insanların ve cinlerin müftüsü) şöhretine sahip birisi çıkıp fetva vermiş. Hanefilerle Şafiilerin evlenmesinin caizliğine hükmetmiştir. Bunun için de diğer mezhep mensubunu, ehli kitap (Yahudi ve Hıristiyan) yerine koyarak caiz görmüştür.' Görüldüğü gibi taklit, müntesiplerine korkunç cürümler işletmiş ve hali hazırda benzeri cürümler işlenmeye devam etmektedir.
- Açıklama
Müslümanlar, Rasulullah'ın bisetinden dört halifenin asrına kadar -genel olarak- kelimeleri birdi. Onlardan muhalefet ederek ayrı baş çeken ve ehli tevil olup tevili ile ayrılan kimse olmamıştır. Aksine onların hepsi Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) den varİt olan naslara tabi oluyor, sünnetin sahihini kabul ediyor, mevzu veya zayıfını reddediyordu.
Bir seferinde Abdullah b. Abbas' a bir adam hadis rivayet ederken İbni Abbas ellerini kulaklarına koyduğunda ona: Ey İbni Abbas, bu Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in hadisidir denildiğinde, İbni Abbas: 'Biz hadisleri dinliyor ve alıyorduk, fakat hadiste her önüne gelen konuşmaya başlayınca kulaklarımızı korumak zorunda kaldık' demiştir.
Durum siyasi hareket ve mezhebi grupların zuhuruna kadar böyle devam etti. Sonra her grup ve her mezhep kendi tabilerini diğer mezhebe muhalefet etmeye çağırmaya başladılar. Mezhebi asabiyet giderek taklit ehlinden her grubu diğer mezhep sahipleri hakkında, haddi aşmaya kadar götürdü. Bu asabiyet, onları Şafii mezhebinde bir kızla Hanefi mezhebinde bir erkeğin evlenmesi caiz mi, değil mi münakaşasına kadar götürdü.
'Bazı taklitçilerin ihtilafı bundan daha korkunç hale gelmiştir. Hanefilerle Şafiiler arasında evlenmenin yasaklanmasında olduğu gibi. Daha sonra Hanefilerden Mufti's-Sakaleyn (insanların ve cinlerin müftüsü) şöhretine sahip birisi çıkıp fetva vermiş. Hanefilerle Şafiilerin evlenmesinin caizliğine hükmetmiştir. Bunun için de diğer mezhep mensubunu, ehli kitap (Yahudi ve Hıristiyan) yerine koyarak caiz görmüştür.' Görüldüğü gibi taklit, müntesiplerine korkunç cürümler işletmiş ve hali hazırda benzeri cürümler işlenmeye devam etmektedir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.