Bayan Ye yemeğe geç katıldı. O geldiğinde, masadaki yemekler neredeyse bitmişti. Birçok yaşlı da masayı terk edip, öğle uykusu için evine dönmüştü. Babamsa hâlâ orada oturuyor, zaman zaman etrafına bakınıyordu. Bayan Ye ona doğru yürüyünce, gözleri parladı. Yaşlı adam ve kadın hiçbir şey söylemeden el sıkıştı. Ye teyze babamın yanına oturdu. O sandalyeye kimsenin oturmadığını o anda fark ettim. Babam göğsündeki büyük kırmızı çiçeği çıkarıp, onun için yanındaki koltuğa koymuştu. Hiç kimse onları görmüyormuş gibi birbirlerine baktılar ve tek bir söz söylemediler. Sessizliği bozmak için, babamın kulağına eğildim: “Bu..." Sessizliğinden uyandı, bana döndü ve “Ona Ye teyze demelisin!" dedi. Ben de ona böyle seslendim. O da gülümseyip, “Sağlıklıyım. Her yıl bir kez buluşuyoruz." dedi. Babamın kulağı düzelmişti. O da başını sallayıp, "Seneye yine buluşalım." dedi. "Evet, yeniden buluşalım." diye onayladı. "Sadece ikimiz kalsak bile, buluşacağız." "Tabii ki! Tabii ki!" Ye teyzenin üzerinde gri kumaştan askerî üniforma yoktu. Bunun yerine, çiçeklerle bezeli ipekten kırmızı bir palto giymişti. Başını kaplayan gri saçlarını da düzgünce taramıştı.
Oradan ayrılmadan önce, babam arabanın kapısında durup, birden bana döndü: "Şu kadın öğrenci de kim?" "Kadın öğrenci mi? Hangisi?" Bu soruyu kafa karışıklığıyla sormuştum. Titreyen elini kaldırıp, uzaktaki bir yeri işaret ederek "Az önce benimle konuşan yaşlı kadın." dedi. “Ağacın altındaki kırmızı kıyafetli yaşlı kadını mı diyorsun? O Ye teyze değil mi?" Ona bakışımda şaşkınlık vardı, “Ye teyze mi? O da kim?" Babamın bakışları boştu.
- Açıklama
Bayan Ye yemeğe geç katıldı. O geldiğinde, masadaki yemekler neredeyse bitmişti. Birçok yaşlı da masayı terk edip, öğle uykusu için evine dönmüştü. Babamsa hâlâ orada oturuyor, zaman zaman etrafına bakınıyordu. Bayan Ye ona doğru yürüyünce, gözleri parladı. Yaşlı adam ve kadın hiçbir şey söylemeden el sıkıştı. Ye teyze babamın yanına oturdu. O sandalyeye kimsenin oturmadığını o anda fark ettim. Babam göğsündeki büyük kırmızı çiçeği çıkarıp, onun için yanındaki koltuğa koymuştu. Hiç kimse onları görmüyormuş gibi birbirlerine baktılar ve tek bir söz söylemediler. Sessizliği bozmak için, babamın kulağına eğildim: “Bu..." Sessizliğinden uyandı, bana döndü ve “Ona Ye teyze demelisin!" dedi. Ben de ona böyle seslendim. O da gülümseyip, “Sağlıklıyım. Her yıl bir kez buluşuyoruz." dedi. Babamın kulağı düzelmişti. O da başını sallayıp, "Seneye yine buluşalım." dedi. "Evet, yeniden buluşalım." diye onayladı. "Sadece ikimiz kalsak bile, buluşacağız." "Tabii ki! Tabii ki!" Ye teyzenin üzerinde gri kumaştan askerî üniforma yoktu. Bunun yerine, çiçeklerle bezeli ipekten kırmızı bir palto giymişti. Başını kaplayan gri saçlarını da düzgünce taramıştı.
Oradan ayrılmadan önce, babam arabanın kapısında durup, birden bana döndü: "Şu kadın öğrenci de kim?" "Kadın öğrenci mi? Hangisi?" Bu soruyu kafa karışıklığıyla sormuştum. Titreyen elini kaldırıp, uzaktaki bir yeri işaret ederek "Az önce benimle konuşan yaşlı kadın." dedi. “Ağacın altındaki kırmızı kıyafetli yaşlı kadını mı diyorsun? O Ye teyze değil mi?" Ona bakışımda şaşkınlık vardı, “Ye teyze mi? O da kim?" Babamın bakışları boştu.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.