Türk Devletlerinde Din-Devlet İlişkileri ve Din Eğitimi(Azerbaycan,Kazakistan,Kırgızistan,Özbekistan,Türkiye,Türkmenistan)
Yaratılıştan günümüze din, toplumlar için kritik önemi haiz kurumlardan birisiolagelmiştir. Fransız düşünür Henri Bergson bu olguyu “…günümüzde olduğu gibigeçmişte de ilimsiz, sanatsız ve felsefesiz toplumlar olmuştur. Ancak, dinsiz birtoplum asla olmamıştır…” şeklinde ifade etmektedir. Tarihin farklı dönemlerindefarklı inançlara sahip olan Türkler, İslamiyet öncesinde tek tanrı (Kök Tengri)inanışına sahip nadir halklardan birisi olmuştur. İslam'ın Türkler tarafından kabulü,Türk tarihinde olduğu gibi İslam ve dünya tarihi ve medeniyetinde, etkisi günümüzeuzanan tesirler bırakmıştır. Günümüz Türk halklarının büyük çoğunluğunun atayurduolan kadim Türkistan ve Anadolu, her alanda olduğu gibi ilim ve irfanın da merkezleriolmuştur. Karahanlılar'dan, Altın Orda'ya, Timurlular ve Osmanlı Devleti'ne uzananbu süreçte büyük bir kısmı hala ayakta olan binlerce medresede din eğitimininyanında çağın ihtiyaçları doğrultusunda matematik, fizik, astronomi ve mantık gibialanlarda sayısız ilim insanı yetişmiştir. Günümüz modern Batı toplumlarındaki bilgibirikimine de kaynak teşkil ettiği bilinen Türk-İslam medeniyetinin inkişafını, Türkdevletlerindeki din, toplum ve devlet arasındaki dengeli ve ahenkli ilişkide aramakyanlış olmasa gerek.
Ancak, 16. yüzyıl dünyasında, Batı'da sanat, kültür ve bilimde yaşanan gelişmeler,bunların özellikle 17. ve 18.yüzyıl dünya siyasetine yansımaları ve buna mukabiluzunca bir dönem önemli bir merkez olan Türk yurtlarında yaşanan durgunluk vegerileme, Türkistan'dan, Anadolu ve Balkanlara uzanan coğrafya için kötü bir kaderinbaşlangıcı olmuştur. Elimizdeki kitabın muhtevası bağlamında Orta Asya açısındanbakınca özellikle 70 yılı aşan Sovyetler Birliği idaresi, bölgedeki Türk halklarındabaşta din kurumu olmak üzere bütün toplumsal kurumlarda trajik değişimlere nedenolmuştur. Bu süreçte dini kurumlar ve din eğitimi de yok olma noktasına getirilmiştir.Ancak, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında bağımsızlıklarını kazanan OrtaAsya ve Kafkasya'daki Türk devletleri, milli kimliğin ana unsurlarından birisi olarakdini, ulus inşa süreçlerinde önemli bir araç olarak değerlendirmiş ve din eğitimi vedini bilinçlenmeye özel önem vermişlerdir.Kimi yönleri ile farklılık gösterse de Türkiye ve Orta Asya'daki Türk devletlerindekidin-devlet ilişkileri pek çok yönden benzerlik arz etmektedir. Ortak tarih, dil vekültüre sahip günümüz Türk devletlerindeki, din-devlet ilişkilerinin ve din eğitiminin,tarihi arka plan ışığında sunulduğu bu kitap çalışmasının, çok etnili ve çok kültürlütoplumsal yapılara sahip Türk devletlerindeki din-devlet ilişkilerine ve din eğitimiçalışmalarına katkı sağlaması temennisiyle başta yazarlar olmak üzere emeği geçenherkese teşekkür ediyorum.
Doç. Dr. Vakur Sümer
- Açıklama
Yaratılıştan günümüze din, toplumlar için kritik önemi haiz kurumlardan birisiolagelmiştir. Fransız düşünür Henri Bergson bu olguyu “…günümüzde olduğu gibigeçmişte de ilimsiz, sanatsız ve felsefesiz toplumlar olmuştur. Ancak, dinsiz birtoplum asla olmamıştır…” şeklinde ifade etmektedir. Tarihin farklı dönemlerindefarklı inançlara sahip olan Türkler, İslamiyet öncesinde tek tanrı (Kök Tengri)inanışına sahip nadir halklardan birisi olmuştur. İslam'ın Türkler tarafından kabulü,Türk tarihinde olduğu gibi İslam ve dünya tarihi ve medeniyetinde, etkisi günümüzeuzanan tesirler bırakmıştır. Günümüz Türk halklarının büyük çoğunluğunun atayurduolan kadim Türkistan ve Anadolu, her alanda olduğu gibi ilim ve irfanın da merkezleriolmuştur. Karahanlılar'dan, Altın Orda'ya, Timurlular ve Osmanlı Devleti'ne uzananbu süreçte büyük bir kısmı hala ayakta olan binlerce medresede din eğitimininyanında çağın ihtiyaçları doğrultusunda matematik, fizik, astronomi ve mantık gibialanlarda sayısız ilim insanı yetişmiştir. Günümüz modern Batı toplumlarındaki bilgibirikimine de kaynak teşkil ettiği bilinen Türk-İslam medeniyetinin inkişafını, Türkdevletlerindeki din, toplum ve devlet arasındaki dengeli ve ahenkli ilişkide aramakyanlış olmasa gerek.
Ancak, 16. yüzyıl dünyasında, Batı'da sanat, kültür ve bilimde yaşanan gelişmeler,bunların özellikle 17. ve 18.yüzyıl dünya siyasetine yansımaları ve buna mukabiluzunca bir dönem önemli bir merkez olan Türk yurtlarında yaşanan durgunluk vegerileme, Türkistan'dan, Anadolu ve Balkanlara uzanan coğrafya için kötü bir kaderinbaşlangıcı olmuştur. Elimizdeki kitabın muhtevası bağlamında Orta Asya açısındanbakınca özellikle 70 yılı aşan Sovyetler Birliği idaresi, bölgedeki Türk halklarındabaşta din kurumu olmak üzere bütün toplumsal kurumlarda trajik değişimlere nedenolmuştur. Bu süreçte dini kurumlar ve din eğitimi de yok olma noktasına getirilmiştir.Ancak, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında bağımsızlıklarını kazanan OrtaAsya ve Kafkasya'daki Türk devletleri, milli kimliğin ana unsurlarından birisi olarakdini, ulus inşa süreçlerinde önemli bir araç olarak değerlendirmiş ve din eğitimi vedini bilinçlenmeye özel önem vermişlerdir.Kimi yönleri ile farklılık gösterse de Türkiye ve Orta Asya'daki Türk devletlerindekidin-devlet ilişkileri pek çok yönden benzerlik arz etmektedir. Ortak tarih, dil vekültüre sahip günümüz Türk devletlerindeki, din-devlet ilişkilerinin ve din eğitiminin,tarihi arka plan ışığında sunulduğu bu kitap çalışmasının, çok etnili ve çok kültürlütoplumsal yapılara sahip Türk devletlerindeki din-devlet ilişkilerine ve din eğitimiçalışmalarına katkı sağlaması temennisiyle başta yazarlar olmak üzere emeği geçenherkese teşekkür ediyorum.
Doç. Dr. Vakur Sümer
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.