Türk Edebiyatı Aylık Fikir ve Sanat Dergisi Sayı: 584 Haziran 2022
Sevgili Türk Edebiyatı okurları
Bahardan yaza adım attığımız bu günlerde, sizleri yeni sayıyla ve yeni bir dosyayla selamlıyoruz. Her türlü zorluğa rağmen dergimizi yaşatan ve 584. sayımıza ulaşmamızı sağlayan Türk Edebiyatı ocağının her bir ferdine minnettarlığımı bildiriyor, bu dünyadan göçenlere Allah'tan rahmet diliyor, dergimizi ilk sayısından itibaren takip eden, elli yıldır da bu takibini ısrarla sürdüren ve sık sık bizi arayarak temennilerini bildiren okuyucularımızı ise saygıyla selamlıyorum.
Dergimizin bu sayısına uzun yıllardan beri dergimizin yazar kadrosunda yer alan değerli ilim adamı Mehmet Samsakçı'nın makalesiyle başladık. Hocamız, geçtiğimiz ay Tanpınar'a ait, daha önce bilinmeyen yeni bilgi ve belgeler keşfettiğini duyurmuştu. Tanpınar düşünce ve edebiyat dünyamızın önemli bir ismi ve onunla ilgili her yeni bilgi ve belgenin de ayrı bir değeri var. Bu sayımızda da M. Samsakçı'nın izah ve yorumları eşliğinde bu yeni belgeleri yayımlamaya devam ediyoruz.
Bu sayımızın söyleşi konuğu, dergimiz için önemli bir kalem olan, Tehlikeli Estetik kitabının yazarı İbrahim Şahin. Bahse konu eseriyle düşünce, edebiyat ve sanat dünyamızda yıllardır tartışılan birçok meseleye yeni ufuklar açan İbrahim Şahin'in, bu söyleşiyle kitabının satır aralarındaki düşüncelerini okuyucularımız için biraz daha derinleştirerek izah ettiğini söyleyebilirim
Bu ayki dosya konumuz, bizlere “büyülü bir ses” ile yeni bir dünya kuran radyo. Şüphesiz pek çoğumuzun hayatında radyonun önemli bir yeri var. Radyo, öyle bir alet ki görsel medya hâlâ ona boyun eğdiremedi. İnternet ise radyoları hem çoğalttı hem de ulaşım alanını genişletti. Bu dosyamızla radyonun ülkemizdeki tarihî serüvenine ve radyonun hayatımızdaki yerine ışık tutmaya çalıştık. Dosya yazarlarımız Sevilay Tunalı ve Çiğdem Işık, radyolu günlerden bahsettikleri yazılarında, 6 Mayıs 1927'de başlayan “ses sarayımız” radyonun tarihçesini anlatıyorlar. İsmail Alper Kumsar “Söz Uçtu Yazı Kaldı” üst başlığını verdiği makalesinde radyo mecmualarını anlatıyor ve radyonun 1970 yıllara kadar hayatımızdaki yerini ve önemini radyo mecmualarından takip edebileceğimizi vurguluyor
Yağmur Tunalı, bir zamanlar devletlerin elinde muazzam bir güce dönüşen, sihirli kutu olarak nitelediği radyoyu geçmişe duyduğu özlemle yâd ederken, radyo ve radyo yayınlarının dilimiz ve Türkçemize etkisini yorumluyor. İsmail Bingöl, sözün kudretini sesin büyüsüyle sunan bir araç olarak gördüğü radyonun kendi hayatına etkilerinden bahsettiği yazısında radyodaki bir sesi yalnızlık içinde duymanın insanı bambaşka dünyalara götürdüğünü söylüyor. Yahya Akengin, radyo zamanlarını anılar eşliğinde hatırlıyor. Radyoda çalıştığı yılları ve geçmişin ideolojik kamplaşmalarının radyo yayınlarına yansımalarını da dile getiren Akengin bu yazısında radyonun dilimize olan katkılarından ve bazı radyo programlarının kahramanlarından da söz ediyor. Ali Tekin geçmişten günümüze radyonun serüvenini anlattığı yazısında, “Biz ne istersek onu dinleyecekler.” anlayışının yıkıldığından, radyo yayıncılığında devlet tekelinin kırılmasından ve özel radyoların yayın hayatına başlamasıyla da dinleyicinin güç kazandığından bahsediyor. Mehmet Özbek, “Radyo ve Müzik başlıklı yazısında milletimizin geleceği için müzikteki yozlaşmanın engellenmesi gerektiğinden bahsediyor ve bu yozlaşmanın engellenmesi için radyo ve televizyondan nasıl faydalanmak gerektiğini izah ediyor. Ömer Özden bir kuşağın temsilcisi olarak kaleme aldığı makalesinde bu kuşağın hayatında, dünyayı tanımasında ve eğitiminde radyonun rolüne dikkat çekiyor. Murat Örem, “Hoparlörün Arkasındaki Ses” başlıklı yazısıyla, bir radyo programı yapımcısının yaşadıklarını anlatıyor. Dosyamıza Azerbaycan'dan katkı sunan kişi ise SSCB döneminde İran ve Türkiye'ye yönelik yayınlar yapan Azerbaycan Radyosu Dış Yayınlar Servisinde çalışan, dostumuz Ramiz Asker. R. Asker, ilginç bir radyo hatırasını bizlere naklediyor. Sovyet Radyosu aracılığı ile İran'da yaşayan fakir bir gence, nasıl düğün yapıldığını anlatıyor.
Elbette bu sayımızda okurlarımız tarafından büyük beğeniyle karşılanan ve her bölümü sabırsızlıkla beklenen Evcimenzade Halim Bey'in Kılıbık-name adlı eserini tefrikaya devam ediyoruz.
Bu sayımıza birbirinden naif hikayeleriyle katkı sunan yazarlarımız Fatma Pekşen, Ayşe Ünüvar ve Bahtiyar Ermiş… Sayfalarımızı güzel mısralarıyla süsleyen şairlerimiz Nurullah Genç, Faik Balabeyli, Bülent Sayak, A. Emre Aladağ, M. Alihan Karakaş, Adil Cemil ve M. Erol Altınsapan…
Kitaplık ve ajandamız ise hayli kabarık. İyi okumalar dileriz.
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni
- Açıklama
Sevgili Türk Edebiyatı okurları
Bahardan yaza adım attığımız bu günlerde, sizleri yeni sayıyla ve yeni bir dosyayla selamlıyoruz. Her türlü zorluğa rağmen dergimizi yaşatan ve 584. sayımıza ulaşmamızı sağlayan Türk Edebiyatı ocağının her bir ferdine minnettarlığımı bildiriyor, bu dünyadan göçenlere Allah'tan rahmet diliyor, dergimizi ilk sayısından itibaren takip eden, elli yıldır da bu takibini ısrarla sürdüren ve sık sık bizi arayarak temennilerini bildiren okuyucularımızı ise saygıyla selamlıyorum.
Dergimizin bu sayısına uzun yıllardan beri dergimizin yazar kadrosunda yer alan değerli ilim adamı Mehmet Samsakçı'nın makalesiyle başladık. Hocamız, geçtiğimiz ay Tanpınar'a ait, daha önce bilinmeyen yeni bilgi ve belgeler keşfettiğini duyurmuştu. Tanpınar düşünce ve edebiyat dünyamızın önemli bir ismi ve onunla ilgili her yeni bilgi ve belgenin de ayrı bir değeri var. Bu sayımızda da M. Samsakçı'nın izah ve yorumları eşliğinde bu yeni belgeleri yayımlamaya devam ediyoruz.
Bu sayımızın söyleşi konuğu, dergimiz için önemli bir kalem olan, Tehlikeli Estetik kitabının yazarı İbrahim Şahin. Bahse konu eseriyle düşünce, edebiyat ve sanat dünyamızda yıllardır tartışılan birçok meseleye yeni ufuklar açan İbrahim Şahin'in, bu söyleşiyle kitabının satır aralarındaki düşüncelerini okuyucularımız için biraz daha derinleştirerek izah ettiğini söyleyebilirim
Bu ayki dosya konumuz, bizlere “büyülü bir ses” ile yeni bir dünya kuran radyo. Şüphesiz pek çoğumuzun hayatında radyonun önemli bir yeri var. Radyo, öyle bir alet ki görsel medya hâlâ ona boyun eğdiremedi. İnternet ise radyoları hem çoğalttı hem de ulaşım alanını genişletti. Bu dosyamızla radyonun ülkemizdeki tarihî serüvenine ve radyonun hayatımızdaki yerine ışık tutmaya çalıştık. Dosya yazarlarımız Sevilay Tunalı ve Çiğdem Işık, radyolu günlerden bahsettikleri yazılarında, 6 Mayıs 1927'de başlayan “ses sarayımız” radyonun tarihçesini anlatıyorlar. İsmail Alper Kumsar “Söz Uçtu Yazı Kaldı” üst başlığını verdiği makalesinde radyo mecmualarını anlatıyor ve radyonun 1970 yıllara kadar hayatımızdaki yerini ve önemini radyo mecmualarından takip edebileceğimizi vurguluyor
Yağmur Tunalı, bir zamanlar devletlerin elinde muazzam bir güce dönüşen, sihirli kutu olarak nitelediği radyoyu geçmişe duyduğu özlemle yâd ederken, radyo ve radyo yayınlarının dilimiz ve Türkçemize etkisini yorumluyor. İsmail Bingöl, sözün kudretini sesin büyüsüyle sunan bir araç olarak gördüğü radyonun kendi hayatına etkilerinden bahsettiği yazısında radyodaki bir sesi yalnızlık içinde duymanın insanı bambaşka dünyalara götürdüğünü söylüyor. Yahya Akengin, radyo zamanlarını anılar eşliğinde hatırlıyor. Radyoda çalıştığı yılları ve geçmişin ideolojik kamplaşmalarının radyo yayınlarına yansımalarını da dile getiren Akengin bu yazısında radyonun dilimize olan katkılarından ve bazı radyo programlarının kahramanlarından da söz ediyor. Ali Tekin geçmişten günümüze radyonun serüvenini anlattığı yazısında, “Biz ne istersek onu dinleyecekler.” anlayışının yıkıldığından, radyo yayıncılığında devlet tekelinin kırılmasından ve özel radyoların yayın hayatına başlamasıyla da dinleyicinin güç kazandığından bahsediyor. Mehmet Özbek, “Radyo ve Müzik başlıklı yazısında milletimizin geleceği için müzikteki yozlaşmanın engellenmesi gerektiğinden bahsediyor ve bu yozlaşmanın engellenmesi için radyo ve televizyondan nasıl faydalanmak gerektiğini izah ediyor. Ömer Özden bir kuşağın temsilcisi olarak kaleme aldığı makalesinde bu kuşağın hayatında, dünyayı tanımasında ve eğitiminde radyonun rolüne dikkat çekiyor. Murat Örem, “Hoparlörün Arkasındaki Ses” başlıklı yazısıyla, bir radyo programı yapımcısının yaşadıklarını anlatıyor. Dosyamıza Azerbaycan'dan katkı sunan kişi ise SSCB döneminde İran ve Türkiye'ye yönelik yayınlar yapan Azerbaycan Radyosu Dış Yayınlar Servisinde çalışan, dostumuz Ramiz Asker. R. Asker, ilginç bir radyo hatırasını bizlere naklediyor. Sovyet Radyosu aracılığı ile İran'da yaşayan fakir bir gence, nasıl düğün yapıldığını anlatıyor.
Elbette bu sayımızda okurlarımız tarafından büyük beğeniyle karşılanan ve her bölümü sabırsızlıkla beklenen Evcimenzade Halim Bey'in Kılıbık-name adlı eserini tefrikaya devam ediyoruz.
Bu sayımıza birbirinden naif hikayeleriyle katkı sunan yazarlarımız Fatma Pekşen, Ayşe Ünüvar ve Bahtiyar Ermiş… Sayfalarımızı güzel mısralarıyla süsleyen şairlerimiz Nurullah Genç, Faik Balabeyli, Bülent Sayak, A. Emre Aladağ, M. Alihan Karakaş, Adil Cemil ve M. Erol Altınsapan…
Kitaplık ve ajandamız ise hayli kabarık. İyi okumalar dileriz.İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.