Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 581 Mart 2022
Sevgili Türk Edebiyatı okurları
Bu ay edebiyatımızın ve şiirimizin en çok tartışılan konularından biri olan İkinci Yeni'ye yeniden bakıyoruz. Şüphesiz, edebiyatımızda filizlenmeye başlayan her hareket beraberinde yeni tartışmaları ve kavgaları da getirmiştir. Fakat bu tartışmalar hiçbir dönemde İkinci Yeni tartışması kadar ateşli ve hararetli olmamıştır. Öyle ki mevcut sanat anlayışına muhalif olan bu şairlerin poetika kavgası kendi içlerinde dahi devam etmiştir. Bizler, günümüz şiirinin de çokça beslendiği ve şiirimizde hayati öneme sahip damarlardan biri olan İkinci Yeni'ye günümüz penceresinden yeniden bakmak ve okurlarımız için bu edebî cereyanı daha anlaşılır kılmak istedik. Dosyamıza Alâattin Karaca'nın İkinci Yeni'nin çerçevesini çizen makalesiyle başladık. Karaca, şairlerin kendilerini ifade ettikleri ve sanat görüşlerini aktardıkları Pazar Postası'ndaki yazılarla İkinci Yenicilerin sanat kaygısını, hayallerini ve çelişkilerini aktarıyor bizlere. Tarık Özcan, İlhan Berk üzerine kaleme aldığı yazısıyla İkinci Yeni içerisinde yer alan ve bu hareketin başat temsilcileri olarak görülen isimleri tek tek inceliyor. Özcan, yazısında İlhan Berk'in çağdaşları içerisinde dil üzerine belki de en çok kafa yoran, mevcut dil yapısını bozarak yeni imgeler oluşturmaya çalışan, en aykırı şair olduğundan bahsediyor. Ayrıca Berk'in yaptığı denemeleri, sözdizimi çalışmalarını örnekleriyle anlatıyor. Veysel Şahin, Turgut Uyar'ın şiirlerindeki omurgayı oluşturan mutsuzluk teması üzerinde duruyor. Şairin benliği ile yaşadığı dünyanın çatıştığını ve buradan doğan mutsuzluğun Uyar'ın şiirini beslediğini aktarıyor. Beyhan Kanter, Edip Cansever'in şiirlerinde öznenin mekânlarla uyuşamadığını, şairin kendisini yaşadığı dünyaya yabancı hissettiğini dile getirip onun şiirlerdeki bu dışlanmışlık hissinin huzursuzluğu da beraberinde getirdiğini ifade ediyor. Mustafa Kurt, belki de İkinci Yenicilerin en aykırı ve en gür sesli şairi Ece Ayhan'ı irdeliyor. Şüphesiz Ece Ayhan, mevcut sanat ve şiir anlayışına en çok karşı çıkan ve bu düzeni yıkmak için en çok ses çıkaran şair. Kurt, Ece Ayhan'ın poetikasının muhaliflik, karşıtlık üzerine kurulduğunu hatta bazı noktalarda kendisine dahi muhalif olduğunu anlatıyor, bu durumun kimi noktalarda Ayhan'ın tutarsız söylemlerde bulunmasına da sebebiyet verdiğini dile getiriyor. Mehmet Can Doğan, İkinci Yeni'nin en romantik şairi Cemal Süreya'yı incelediği yazısında Cemal Süreya'nın, gerek şiirleriyle gerekse yazdığı eleştirilerle İkinci Yeni'nin şekillenmesinde büyük bir rol oynadığını vurguluyor; ancak son sözde Cemal Süreya'ya, bu hareketin kuramcısıdır demenin doğru olmadığı savunuyor, onun şiirlerinde asıl incelenmesi gereken şeyinse ironi olduğunu vurguluyor. Ebru Özgün, İkinci Yeni'nin unutulan ismi Tevfik Akdağ'ı hatırlatıyor okuyucularımıza. İkinci Yeni kadrosunun, ondan övgüyle bahsettiğini fakat okur tarafından çabucak unutulduğunu söylüyor. Özgün, yazısında Akdağ'ın geçim kaygısı, hayat meşgaleleri ve şiir arasında kaldığını da çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Gökhan Tunç ise makalesinde Sezai Karakoç'un şiirine ve İkinci Yeni içerisindeki konumunu merkeze aldığı yazısında Karakoç'un hem içerisinde bulunduğu dünyadan şikâyetçi hem de şiirde bir yenilik arayışında olduğunu söylüyor. Bu yenilik arayışının onu İkinci Yenicilere yaklaştırdığını hatta imge arayışlarının Cemal Süreya üzerinde de etkili olduğunu savunuyor. Karakoç'un Diriliş ruhundan sapmadığını, içerik yönünden çağdaşlarından ayrıldığını da dile getiriyor. Dosyamızı Karakoç ile sonlandırırken okurlarımıza İkinci Yenicilerin sanat anlayışlarını, kaygılarını ve tüm çelişkilerini bir arada vermiş olmayı umut ediyoruz.
Dosya yazılarından sonra bu sayımıza İsa Kocakaplan'ın, Cengiz Dağcı'nın son tanıklarından olan Zöhre Karabaş'la yaptığı röportaj ile devam ediyoruz. Karabaş'ın, Dağcı'yı Türkiye Türkçesiyle yazmaya teşvik eden hatta ilk yazılarının yayınlandığı Varlık dergisi ve yöneticileriyle tanışmasına vesile olan zarif bir hanımefendi olduğunu öğreniyoruz. Karabaş'ın anlattıkları, Dağcı'nın hayatındaki karanlık noktaları aydınlatmamızı sağlıyor. Harun Tuncer, yakın zamanda tartışmalara neden olan Redhouse'un bulunan sözlüğü üzerine yazdığı tenkit yazısıyla, Redhouse'un hazırlamış olduğu sözlüğün ciltlerinin gün ışığına çıkarılış macerasından bahsediyor. Bu yazının bazı tartışmalara neden olacağının bilincindeyiz. Bu nedenle bu tenkide cevap olarak gönderilen yazıları da yayımlayacağımızı buradan ilan ediyoruz.
Bu sayımızda, 23 Aralık 2021'de Hakk'a yürüyen klasik musikimizin son çınarlarından Alâeddin Yavaşca'yı da anmayı uygun bulduk. A. Yağmur Tunalı ve Zeki Yılmaz, hatıralar temalı yazılarıyla üstadı yâd ediyorlar. Zübeyde Andıç ise bizi bir Anadolu ailesinin hikâyesine ortak ediyor. Kitaplık ve ajandamız da bu ay renkli ve dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz…
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni
- Açıklama
Sevgili Türk Edebiyatı okurları
Bu ay edebiyatımızın ve şiirimizin en çok tartışılan konularından biri olan İkinci Yeni'ye yeniden bakıyoruz. Şüphesiz, edebiyatımızda filizlenmeye başlayan her hareket beraberinde yeni tartışmaları ve kavgaları da getirmiştir. Fakat bu tartışmalar hiçbir dönemde İkinci Yeni tartışması kadar ateşli ve hararetli olmamıştır. Öyle ki mevcut sanat anlayışına muhalif olan bu şairlerin poetika kavgası kendi içlerinde dahi devam etmiştir. Bizler, günümüz şiirinin de çokça beslendiği ve şiirimizde hayati öneme sahip damarlardan biri olan İkinci Yeni'ye günümüz penceresinden yeniden bakmak ve okurlarımız için bu edebî cereyanı daha anlaşılır kılmak istedik. Dosyamıza Alâattin Karaca'nın İkinci Yeni'nin çerçevesini çizen makalesiyle başladık. Karaca, şairlerin kendilerini ifade ettikleri ve sanat görüşlerini aktardıkları Pazar Postası'ndaki yazılarla İkinci Yenicilerin sanat kaygısını, hayallerini ve çelişkilerini aktarıyor bizlere. Tarık Özcan, İlhan Berk üzerine kaleme aldığı yazısıyla İkinci Yeni içerisinde yer alan ve bu hareketin başat temsilcileri olarak görülen isimleri tek tek inceliyor. Özcan, yazısında İlhan Berk'in çağdaşları içerisinde dil üzerine belki de en çok kafa yoran, mevcut dil yapısını bozarak yeni imgeler oluşturmaya çalışan, en aykırı şair olduğundan bahsediyor. Ayrıca Berk'in yaptığı denemeleri, sözdizimi çalışmalarını örnekleriyle anlatıyor. Veysel Şahin, Turgut Uyar'ın şiirlerindeki omurgayı oluşturan mutsuzluk teması üzerinde duruyor. Şairin benliği ile yaşadığı dünyanın çatıştığını ve buradan doğan mutsuzluğun Uyar'ın şiirini beslediğini aktarıyor. Beyhan Kanter, Edip Cansever'in şiirlerinde öznenin mekânlarla uyuşamadığını, şairin kendisini yaşadığı dünyaya yabancı hissettiğini dile getirip onun şiirlerdeki bu dışlanmışlık hissinin huzursuzluğu da beraberinde getirdiğini ifade ediyor. Mustafa Kurt, belki de İkinci Yenicilerin en aykırı ve en gür sesli şairi Ece Ayhan'ı irdeliyor. Şüphesiz Ece Ayhan, mevcut sanat ve şiir anlayışına en çok karşı çıkan ve bu düzeni yıkmak için en çok ses çıkaran şair. Kurt, Ece Ayhan'ın poetikasının muhaliflik, karşıtlık üzerine kurulduğunu hatta bazı noktalarda kendisine dahi muhalif olduğunu anlatıyor, bu durumun kimi noktalarda Ayhan'ın tutarsız söylemlerde bulunmasına da sebebiyet verdiğini dile getiriyor. Mehmet Can Doğan, İkinci Yeni'nin en romantik şairi Cemal Süreya'yı incelediği yazısında Cemal Süreya'nın, gerek şiirleriyle gerekse yazdığı eleştirilerle İkinci Yeni'nin şekillenmesinde büyük bir rol oynadığını vurguluyor; ancak son sözde Cemal Süreya'ya, bu hareketin kuramcısıdır demenin doğru olmadığı savunuyor, onun şiirlerinde asıl incelenmesi gereken şeyinse ironi olduğunu vurguluyor. Ebru Özgün, İkinci Yeni'nin unutulan ismi Tevfik Akdağ'ı hatırlatıyor okuyucularımıza. İkinci Yeni kadrosunun, ondan övgüyle bahsettiğini fakat okur tarafından çabucak unutulduğunu söylüyor. Özgün, yazısında Akdağ'ın geçim kaygısı, hayat meşgaleleri ve şiir arasında kaldığını da çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Gökhan Tunç ise makalesinde Sezai Karakoç'un şiirine ve İkinci Yeni içerisindeki konumunu merkeze aldığı yazısında Karakoç'un hem içerisinde bulunduğu dünyadan şikâyetçi hem de şiirde bir yenilik arayışında olduğunu söylüyor. Bu yenilik arayışının onu İkinci Yenicilere yaklaştırdığını hatta imge arayışlarının Cemal Süreya üzerinde de etkili olduğunu savunuyor. Karakoç'un Diriliş ruhundan sapmadığını, içerik yönünden çağdaşlarından ayrıldığını da dile getiriyor. Dosyamızı Karakoç ile sonlandırırken okurlarımıza İkinci Yenicilerin sanat anlayışlarını, kaygılarını ve tüm çelişkilerini bir arada vermiş olmayı umut ediyoruz.
Dosya yazılarından sonra bu sayımıza İsa Kocakaplan'ın, Cengiz Dağcı'nın son tanıklarından olan Zöhre Karabaş'la yaptığı röportaj ile devam ediyoruz. Karabaş'ın, Dağcı'yı Türkiye Türkçesiyle yazmaya teşvik eden hatta ilk yazılarının yayınlandığı Varlık dergisi ve yöneticileriyle tanışmasına vesile olan zarif bir hanımefendi olduğunu öğreniyoruz. Karabaş'ın anlattıkları, Dağcı'nın hayatındaki karanlık noktaları aydınlatmamızı sağlıyor. Harun Tuncer, yakın zamanda tartışmalara neden olan Redhouse'un bulunan sözlüğü üzerine yazdığı tenkit yazısıyla, Redhouse'un hazırlamış olduğu sözlüğün ciltlerinin gün ışığına çıkarılış macerasından bahsediyor. Bu yazının bazı tartışmalara neden olacağının bilincindeyiz. Bu nedenle bu tenkide cevap olarak gönderilen yazıları da yayımlayacağımızı buradan ilan ediyoruz.
Bu sayımızda, 23 Aralık 2021'de Hakk'a yürüyen klasik musikimizin son çınarlarından Alâeddin Yavaşca'yı da anmayı uygun bulduk. A. Yağmur Tunalı ve Zeki Yılmaz, hatıralar temalı yazılarıyla üstadı yâd ediyorlar. Zübeyde Andıç ise bizi bir Anadolu ailesinin hikâyesine ortak ediyor. Kitaplık ve ajandamız da bu ay renkli ve dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz…
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.