Türkiye ve BalkanlarYirminci Yüzyılda
Avrupa'dan Akdeniz'e doğru sokulan üç yarımadadan en doğuda bulunanı Balkan Yarımadası'dır. Bu coğrafya konumu gereği çok değişik ırk ve kültürlere ev sahipliği yapmış ve dünyaya yön vermek isteyen büyük güçlerin hedef alanı olmuştur. Bu durum Balkanları uluslaşma çağında hep sıcak atmosferde tutmuş ve büyük düellolara ev sahipliği yapma konumuna itmiştir. 1. Dünya Savaşı'nın buradan başlaması, 2. Dünya Savaşı'nda buranın sıklet merkezi oluşu ve Soğuk Savaş sonrası yaşanan gelişmeler ve bunun en dramatik örneği olan Bosna Savaşı bunlardan en belirgin olanlarıdır. Bu coğrafya 5,5 asır boyunca Türk hakimiyetinde kalmış ve son 50 yılı hariç büyük ölçüde barış ve esenlik içerisinde tutulmuştur. Bir Balkan ülkesi olarak kurulan ve politik-kültürel ağırlık merkezini bu coğrafyada konuşlandıran Osmanlı Devleti 1912-1913 Balkan Savaşları sonrasında sıklet merkezinin sarsılmasıyla yıkılış sürecinden kendini kurtaramamıştır. Onun politik, etnik, dini ve kültürel mirasını Misak-ı Milli anlayışı ile yeniden harmanlayan Türk Milleti, 1923'te bir ayağı Balkanlarda olan son, ama milli devletini tarih sahnesine çıkartmayı başarmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş tarihinden bu yana Balkan meselelerine “rövanşist” bir algıyla değil, hep “reel politik” ekseninden yaklaşmış ve bu coğrafyanın Balkanlıların inisiyatifiyle uygarlık yarışında yer tutmasını benimsemiştir. 1934 ve 1954'teki Balkan Paktı denemeleri bunun somut örneklerdir. Doğası gereği kırılgan bir yapıya sahip olan Balkanlar, kendi inisiyatifini ortaya koyamadığı ya da bünyesinde barındırdığı halklar “büyük olma” hırslarını frenleyemediği vakit harici güçlerin oyun sahasına dönüşmektedir. Böylesi durumlarda en büyük zararı Balkan halkları görmektedir. 1990'larda yaşananlar bunun trajik öyküleriyle doludur.
Elinizdeki bu kitapta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 20. yüzyılda Balkan meselelerine nasıl yaklaştığını ve dönemler itibarıyla Balkan Politikasını nasıl şekillendirdiğini, kronolojik çizgiden sapmadan bulacaksınız.
- Açıklama
Avrupa'dan Akdeniz'e doğru sokulan üç yarımadadan en doğuda bulunanı Balkan Yarımadası'dır. Bu coğrafya konumu gereği çok değişik ırk ve kültürlere ev sahipliği yapmış ve dünyaya yön vermek isteyen büyük güçlerin hedef alanı olmuştur. Bu durum Balkanları uluslaşma çağında hep sıcak atmosferde tutmuş ve büyük düellolara ev sahipliği yapma konumuna itmiştir. 1. Dünya Savaşı'nın buradan başlaması, 2. Dünya Savaşı'nda buranın sıklet merkezi oluşu ve Soğuk Savaş sonrası yaşanan gelişmeler ve bunun en dramatik örneği olan Bosna Savaşı bunlardan en belirgin olanlarıdır. Bu coğrafya 5,5 asır boyunca Türk hakimiyetinde kalmış ve son 50 yılı hariç büyük ölçüde barış ve esenlik içerisinde tutulmuştur. Bir Balkan ülkesi olarak kurulan ve politik-kültürel ağırlık merkezini bu coğrafyada konuşlandıran Osmanlı Devleti 1912-1913 Balkan Savaşları sonrasında sıklet merkezinin sarsılmasıyla yıkılış sürecinden kendini kurtaramamıştır. Onun politik, etnik, dini ve kültürel mirasını Misak-ı Milli anlayışı ile yeniden harmanlayan Türk Milleti, 1923'te bir ayağı Balkanlarda olan son, ama milli devletini tarih sahnesine çıkartmayı başarmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş tarihinden bu yana Balkan meselelerine “rövanşist” bir algıyla değil, hep “reel politik” ekseninden yaklaşmış ve bu coğrafyanın Balkanlıların inisiyatifiyle uygarlık yarışında yer tutmasını benimsemiştir. 1934 ve 1954'teki Balkan Paktı denemeleri bunun somut örneklerdir. Doğası gereği kırılgan bir yapıya sahip olan Balkanlar, kendi inisiyatifini ortaya koyamadığı ya da bünyesinde barındırdığı halklar “büyük olma” hırslarını frenleyemediği vakit harici güçlerin oyun sahasına dönüşmektedir. Böylesi durumlarda en büyük zararı Balkan halkları görmektedir. 1990'larda yaşananlar bunun trajik öyküleriyle doludur.
Elinizdeki bu kitapta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 20. yüzyılda Balkan meselelerine nasıl yaklaştığını ve dönemler itibarıyla Balkan Politikasını nasıl şekillendirdiğini, kronolojik çizgiden sapmadan bulacaksınız.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.